Günlük hayatın getirdiği stres ve baskıdan fazla etkilenmeden, mutlu yaşayabileceğiniz bir yer hayal edin... Herhalde aklınıza hafif rüzgarı teninizde hissedebileceğiniz, palmiye ağaçları ile çevrili ve beyaz kumsalları olan tropikal bir ada gelir... Ya da olağanüstü manzaraları ile Toskana'da küçük bir kasaba... Bazıları da fırsatlar ülkesi olarak bilinen Amerika'yı(!) düşünür.
YILLARDIR MUTLULAR Şaşıracaksınız ama İngiltere'de Leicester Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre dünyanın en mutlu yeri, soğuk ve kasvetli havasıyla Danimarka... Üstelik yıllardır değişmeyen bir sonuç bu. İstatistiklere göre, komşusu Norveç daha zengin, diğer komşusu İsveç daha sağlıklı. Yine de Danimarkalılar yıllardır yapılan mutluluk araştırmalarında birinciliği kimseye kaptırmıyorlar. Hatta dünya edebiyatının en mutsuz karakteri olarak bilinen Danimarka Prensi Hamlet'e rağmen... (Adamcağız nasıl bunalımlı olmasın, babası öldükten sonra annesiyle evlenen amcasının, aslında babasının katili olduğunu öğreniyor. İntikam almak için de yanlışlıkla sevgilisi Ophelia'nin babasını öldürüyor.)
HER ŞEY PARA MI? Hamlet bir yana; çok yüksek gelir vergisi ödeyen Danimarkalılar'ı mutluluk istatistiklerinde bir numara yapan, hayatlarını geri kalanımız gibi endişe ve güvensizlik içinde süründürmeyen şey nedir acaba? Para, para, para... Bu devirde kimse başka bir şey düşünmüyor; Danimarkalılar dışında... Belki de 'ne kadar güçlüysen o kadar mutlusun' yanılgısı ile yaşayan bizleriz. Danimarkalılar'ın hayattan mütevazı beklentileri var, o yüzden çok büyük hayalkırıklıkları yaşamıyorlar. Kazançlarının yüzde 50-70'ini vergiye ödüyorlar. Bunun karşılığında eğitim ve sağlık ihtiyaçları devlet tarafından bedava karşılanıyor. Yani bir artist ile bir bankerin kazandığı para arasında çok büyük bir fark olmadığından, kimsenin 'ben senden üstünüm' egosu alıp başını gitmiyor. Onlar için refah ve mutluluğun göstergesi, aile ve insan ilişkileri ile yapmaktan zevk aldığın işi yapabilmek... Eğer hayatını sürdürebilecek kadar paran varsa daha zengin olmanın onları daha mutlu edeceğine inanmıyorlar. Çünkü değerleri farklı: İdare edebileceğinizden fazlasını hayatınıza sıkıştırmaya çalışmak değil, gerçekçi beklentilerle hayattan tat alarak yaşayabilmek... 'Para mutluluğu satın alamaz diyenler nereden alışveriş yapacaklarını bilmiyorlar' mantalitesine sahip zengin ve güçlü Amerikalılar ise sıralamada 23'üncü sırada. New York'un en zengin bölgesi olan Upper East Side'ın aynı zamanda en mutsuz mahallesi olduğu da söyleniyor.
SAHİP OLUNCA GEÇİYOR Her şeye rağmen, averajda zenginlerin fakirlere oranla daha mutlu oldukları doğru. Para mutluluğu artırıyor ama etkisi uzun sürmüyor. Çoğunlukla, bir şeye sahip olduktan sonra nasıl hissedeceğimizi önceden yanlış değerlendiriyoruz. 'Yeni bir plazma TV'ye, daha iyi para veren bir işe, daha büyük bir eve sahip olsam daha mutlu olurdum' diye düşündüğümüzde öngörmediğimiz, fark etmediğimiz önemli bir nokta var; istediğimize sahip olduğumuz anda yeni şartlara ne kadar çabuk adapte olabileceğimiz ve o şartların ne kadar çabuk sıradanlaşacağı...
TÜRKİYE 133'ÜNCÜ Şartlar sıradanlaşınca, tatmin olma hissimiz kayboluyor, beklentilerimizi yeni ve daha yüksek bir düzeye çıkartıyoruz. Bu sefer de daha zengin bir insan grubu ile kendimizi kıyaslıyoruz. Onun için, hayatta en çok istediğiniz şeyin bile önceden görülemeyen başka sonuçlar doğurabileceğini ve sahip olduktan sonraki hissimizin değişebileceğini de göz önüne aldığınızda beklentilerinizi daha sağlıklı bir dengeye oturtabilirsiniz. Bu arada, yapılan araştırmada Türkiye mutluluk sıralamasında 133'üncüymüş. Ama en azından Pakistan, Romanya ve Rusya'nın bizden de geride olduğunu bilmeniz belki sizi biraz daha mutlu edebilir.
Yayın tarihi: 23 Şubat 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/23/gny/haber,702197A7208D4491AE0620E57388136B.html
Tüm hakları saklıdır.