Geçen hafta eski bir öğrencimle yemeğe çıktık. Uzun bir aradan sonra ilk defa karşılaşıyorduk. Beni gördüğü anda söylediği ilk şey, "Hiç yaşlanmıyorsun, cildin hâlâ pırıl pırıl" oldu. Hoşuma gitti bunu duymak. Gayet zevkli bir yemekten sonra arabama bindiğimde gölgelikteki aynayı açtım ve yüzümü şöyle bir inceledim. Hayatım boyunca güzellik anlayışı ile bir sorunum olmuştur. Yok, Allah'a şükür fiziksel özelliklerimden memnunum da (görüntüm annemden iyi bir miras bana) sahip olduğum bu özellikleri korumak için öyle kendimi heba etmem.. Çocukken çok zayıftım. Gençkızlığımda arkadaşlarımın çoğu topuklu ayakkabılarını giyip, makyaj yaparken ben onların çocukları gibi görünürdüm yanlarında. O zamanlar kuaföre gittiğimde o çok popüler 'tiftilmiş saç' yerine, doğal olsun diye üstelerdim. Niye para verip de kuaföre gidiyorum diye anlamazlardı... (Şimdi nihayet lafıma geliyorlar!) Bugün pek çok kadının doğal olarak uyguladığı ve günlük yaşantılarının vazgeçilmez bir parçası olan güzellik kurallarını takip etmekten sıkılıyorum. Makyaji ya yapmam ya da minimumda tutarım, dört ayda bir kuaföre gider hem boyayı, hem kesimi aynı anda aradan çıkartırım. Manikür anlayışım; tırnaklarımı temiz tutup, kısa kesip, törpülemektir.
İLK ÇEKİMİ YARATMAK
Bununla beraber ben de her kadın gibi güzel olduğumu hissetmek istiyorum. Bir odaya girdiğimde bakışların bana dönmesi beni hem rahatsız ediyor hem de hoşuma gidiyor. İçteki özelliklerimle sevilmeyi istiyorum ama kalçama tam oturan mükemmel bir jean'in ve iyi bir saç kesiminin diğer özelliklerimin keşfedilmesini sağlayacak yolda ilerleyebileceğim ilk çekimi yaratacağını biliyorum. 41 yaşıma geldim ve bugüne kadarki tecrübelerimle öğrendiğim en önemli şeylerden biri, güzelliğin mutluluğu satın alamayacağı. Magazinde gördüğümüz o kusursuz görüntülü güzeller, sosyal ve mutlu olabilmek için seksi imajlarını korumaları gerektiğine inanıyor. Botokslar, liposuctionlar, sahte göğüsler, eklenmiş saçlarla güzellik merkezlerinden çıkmadan, kendilerine işkence boyutunda baskı yaptıkları halde ilişkilerinde belki de bizlerden daha fazla kalp kırıklığı ve hüsran yaşıyorlar...
NASIL GÖRÜNÜYORUM?
O zaman niye bu kadar işkence çekeyim hâlâ anlamış değilim. Bütün enerjimi ve yatırımımı görüntüme, saçıma, makyajıma ayırmak istemiyorum. Gelmek istediğim tek yer burası olamaz, yani sadece nasıl göründüğüm... Biliyorum ki yüzüm, saçım, vücudum, kısaca nasıl göründüğüm mutluluğumun anahtarı ise; o zaman beni endişe dolu, kendimi sürekli başkaları ile kıyasladığım, gergin ve sonu olmayan tatminsiz bir yaşantı bekliyor. Sağlıklı yemeği iki beden küçük pantolona girmek için değil, gerçekten sağlıklı olmak istediğim için yiyorum. Sevdiklerimle daha uzun beraber yaşayabilmek için, bu hayatta yapmak istediklerimi keyfine vararak, tadını çıkartarak yaşayabilmek için yiyorum... Zaten bir yığın kozmetik ameliyatla, hâlâ 20 sene önceki vücuduma sahip olduğum yanılgısı ile nereye kadar yaşayabilirim ki... (ayrıca 20'lik vücudumla şimdikinden daha mutlu değildim...) Şimdilerde hayatımda hissetmediğim kadar güzel ve sağlıklı hissediyorum kendimi. Ve kendime her zaman neyin en önemli olduğunu hatırlatıyorum; her an hayatımdan kaybedebileceğim çocuğum, ailem, arkadaşlarım ve yaratıcı enerjim. Yaşlılığımda; sevmiş, paylaşmış olduğumun, bu dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için kendime düşeni yapmış olduğumun, en azından uğraşmış olduğumun tatminini hissetmek istiyorum... Bu belirsiz dünyada, 40 yıldır varım. Bunu takdir ederek yaşamak bile cildimin parlaması için bir neden!
Yayın tarihi: 5 Ocak 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/05/gny/haber,EDAEF3F3675D49ED9E843FDEAD681419.html
Tüm hakları saklıdır.