kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Şubat 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Herkesin bizi kabullenme mecburiyeti yok

Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin halkla kucaklaşmasını anlamayan "seçkinci zümreler" olduğunu belirterek, "Halkıyla bu kadar kucaklaşmış olan Ak Parti için bazı seçkinci zümrelerin barışık olamayışını biz anlamakta zorlanıyoruz. Herkesin de bizi kabullenme mecburiyeti yok. Kabullenmeyebilirler de. O da ayrı bir durum. Fakat biz onların bu tavırlarına da yine saygı duymaya devam ediyoruz. Bu konuda da sabırla hareket ediyoruz ve yolumuza da devam ediyoruz" dedi.


Başbakan Erdoğan partisinin TBMM'de yapılan grup toplantısında konuştu. Türkiye'nin "eksiksiz bir hukuk devleti ve muhkem bir demokrasi" olma yolunda önündeki bütün engelleri yavaş yavaş aştığını kaydeden Erdoğan, "Belli ağırlıklarından kurtulmanın, kronikleşmiş belli tartışmaları gündeminden çıkarmanın mücadelesini veren Türkiye, çağdaş uygarlık hedefine doğru yolculuğunu sürdürüyor" dedi.


Erdoğan, Türkiye'nin "Adalet mülkün temelidir" ve "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" ilkeleri üzerine inşa edildiğine işaret ederek, "Cumhuriyetimizin özü olan bu felsefeyi geliştirmek herkesin adalet güvencesine kavuşmasını temin etmek bütün vatandaşlarımızın hukuk devletine aidiyetlerini güçlendirmek en önemli sorumluluğumuzdur" diye konuştu.


"SİYASET YILLARCA KORKU ÜRETTİ"


Devlete olan aidiyetin zedelenmesinin faturasının geçmişte ağır şekilde ödendiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Belirli bir kesimin değil, herkesin ülkesini sevmesi; belli bir kesimin değil herkesin, ülkesine milletine devletine sahip çıkması en büyük arzumuzdur. Kuşkusuz önyargıları kırmak hiçbirimiz için kolay değildir. Eksikliklerimizi kabullenmek hepimiz için zordur. Erdemle fazilet ise önyargısız olmayı başarabilmek; herkesin hukukun, devletin güvencesinde olduğunu kabullenmektir. Türkiye'de siyaset yıllarca korkuluklar üretmiş, korkulukların arkasına saklanarak bu ülkede ne yazık ki siyaset yapılmıştır. Bu siyasetin faturasını milletimiz en ağır biçimde ödemiştir. Slogancı siyaset, hizipçi siyaset, aşırı uçlar üreten eski siyaset milleti bir bütün olarak kucaklamayı göze alamadığı için bizim nesillerimiz gerçekten büyük acılar çekmişlerdir."


SEÇKİNCİ ZÜMRELER BİZİ ANLAMIYOR

Başbakan Erdoğan, toplumdaki gerilim alanları büyük ölçüde siyaseti marjinal alanlara hapsedenlerin işine geldiğini de ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ak Parti sayısız ideolojik tartışma ile toplumun takatini tüketen, enerjisini toprağa gömen toplumsal barışı zedeleyen siyaseti ta baştan reddetmiştir. Bütün toplumla kucaklaşmamızın, Türkiye ile büyümemizin sırrı buradadır. Ama birileri bunu anlamak istemiyor, o ayrı mesele. Anlamamakta direniyorlar, biz de onları anlamakta zorlanıyoruz. Bu kadar geniş bir kucaklama anlayışını halkımız anlamış. Ve 80 vilayette Ak Parti'ye 'ben sana inanıyorum, güveniyorum' demiş ve milletvekillerini vermiş. Halkıyla bu kadar kucaklaşmış olan Ak Parti için bazı seçkinci zümrelerin barışık olamayışını biz anlamakta zorlanıyoruz. Herkesin de bizi kabullenme mecburiyeti yok. Kabullenmeyebilirler de. O da ayrı bir durum. Fakat biz onların bu tavırlarına da yine saygı duymaya devam ediyoruz. Bu konuda da sabırla hareket ediyoruz ve yolma da devam ediyoruz."

''KİMSE SPEKÜLASYON GAYRETİ İÇİNE GİRMESİN KARŞILARINDA BİZİ BULURLAR''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ekonomideki gelişmelerin yanlış değerlendirildiğini belirterek, ''Bazıları rakamları sevmez; rakamlarla, matematikle arası iyi değildir, bu gelişmeleri değerlendiremez. Ancak, bu tabloya, bu gelişmelere, bu büyümeye, ilerlemeye rağmen, Türkiye ekonomisine karamsar senaryolar çizmek, iyi niyetle bağdaşmaz'' dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, siyaseti, ekonomiyi, uluslararası ilişkileri, toplumsal ve kültürel konuları birbirinden ayrılamaz bir bütün olarak gördüklerini belirtti. Türkiye'yi her alanda geliştirmenin mücadelesini verdiklerini, bu yüzden ekonomik kalkınmayı da demokratik reformları da hız kesmeden sürdürdüklerini anlatan Erdoğan, halkın yaşam standartlarını aynı kararlılıkla yükseltmeye devam ettiklerini vurguladı.

Erdoğan, Türkiye ekonomisinin, 2002 yılı sonunda AK Parti iktidarıyla birlikte girdiği atılım sürecinin hız kesmeden devam ettiğine işaret ederek şöyle konuştu:

''Türkiye ekonomisinin ölçeği, geride bıraktığımız 5 yıllık dönem içinde 2 kattan fazla büyümüştür. Türkiye ekonomisi, platform değiştirmiş, kulvar değiştirmiş, geçmiş 10 yılla, 20 yılla, 50 yılla kıyaslanamayacak ölçüde sağlam bir yapıya kavuşmuştur. Bugün, dünyanın hangi ülkesinde, hangi ekonomisinde olursa olsun, ekonominin istikrarlı şekilde büyümesi için iyimser bakış son derece önem arz etmektedir. Çünkü, en küçük esnafımızdan, en büyük sanayicimize kadar, işçimizden çiftçimize kadar ekonominin tüm aktörleri, yatırımını, birikimini, üretimini, girişimini, tasarrufunu beklentilere göre yapmaktadır.

Beklentiler ne kadar olumlu olursa, ekonomi de o kadar olumluya gidecektir. Biz, ekonomiye istikrar ve güven kazandırdık derken, işte bunu kastediyoruz. Toplumun her kesimi Türkiye'nin kalkınma sürecine destek veriyor, geleceğe umutla bakıyor, beklentilerini muhafaza ediyor ve bunun da karşılığını alıyor. Bu beklentileri olumsuza çevirmek için bugüne kadar çok yoğun kampanyalar yürütüldü. Geride bıraktığımız 5 yılı lütfen hatırlayınız. 'Türkiye'nin kaynağı yok' dediler, 'kriz çıkacak' dediler. 'Türkiye dalgalanmaları kaldıramaz, bu dalgaları aşamaz' dediler? Kriz için hatta tarih bile verdiler; 'şu gün, şu saatte kriz çıkacak' diye hayali senaryoları dolaşıma soktular. Çok şükür bu felaket tellallarının hiç birinin dediği çıkmamış, Türkiye ekonomisi sapasağlam yoluna devam etmiştir, etmektedir.''

Politikalarının çok belirgin, hedeflerinin çok açık olduğunu kaydeden Erdoğan, ''Bizim kararlılığımız, bizim disiplinimiz artık ispata gerek duymayacak şekilde net. Kim bunun tersini söylerse, kim, Türkiye'yi karamsarlığa, kötümserliğe sevk etmenin gayreti içinde olursa, açık söylüyorum, kaybetmekten başka seçeneği yoktur. Bazı spekülatörlere de sesleniyorum, kimse bu ülkede spekülasyon gayreti içerisine de girmesin. Girerse onlar da karşısında bizi bulurlar. Bunu oda açıkça söylüyorum. Zira bazı spekülatörler var. Bunlara alışmıştık, eskiden borsada olurdu. Şimdi borsanın dışında da bazı spekülatörler çıkmaya başladı. Onlara da bunu özellikle hatırlatıyorum'' diye konuştu.

''RAKAMLARI ÇOK İYİ BİLMİYORLAR''

Türkiye'nin, 2002 öncesinde uluslararası yatırımlardan aldığı payın yılda ortalama 1 milyar dolar olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Şimdi bazı siyasetçiler türemeye başladı ya...Bu rakamları çok iyi bilmiyorlar. Ben resmi rakamlarla tekrar hatırlatıyorum, bunları öğrensinler'' dedi.

2003 yılında yeni uluslararası sermaye yasasını çıkardıklarını, yatırım ortamını iyileştirmek için yoğun gayret sarf ettiklerini; Türkiye'de istikrarı, güveni tesis etme noktasında önemli mesafeler kaydettiklerine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bakın sonuç ne oldu? 2003 yılında 1.7 milyar dolar. Sene sene veriyoruz, zira hala bazı, hatta siyasi partilerin başına da geçmiş bunlar...Fakat 'halkımızı nasıl aldatırız, nasıl onlara aslı astarı olmayan yalan rakamlar üretmek suretiyle halkı yanlış bilgilendiririz' gayreti içindeler. 2004 yılında 2.9 milyar dolar, 2005 yılında 10 milyar dolar, 2006 yılında 20 milyar dolar... Ne oldu da Türkiye bu noktaya ulaştı? Türkiye demokratikleşti. Türkiye insan hak ve özgürlükleri noktasında ileriye gitti. Türkiye aktif dış politikasıyla dünya genelinde saygın bir konuma ulaştı. Türkiye, büyük ölçekli bir ekonomi haline geldi. Bunun sonucunda da küresel sermaye Türkiye'ye yönelmeye başladı.

Ama şimdi bakıyoruz bazı siyasiler, maalesef çok ilginçtir ne diyorlar biliyor musunuz; 'Efendim şimdi Türkiye'ye gelen bu sermaye yerli değil, yabancı sermaye...Bu diyor, bir anda gidiverdiğinde Türkiye'nin ne hale geleceğini düşünün' diyor. İnanın, bunlar farklı bir dünyada yaşıyorlar. Artık dünyada sermayenin yerlisi yabancısı olmaz. Her zaman söylüyoruz;Para, sermaye bir cıva gibidir. Uygun limanı, uygun zemini bulduğunda kaçar. İster yerli ister yabancı olsun. Bunu göreceksin. Onun için sen, bu sermayeyi ülkende tutabilmenin projelerini üreteceksin. Eğer bunu üretemiyorsan senden idareci olmaz. İşin gerçeği bu...''2007 yılında Türkiye'nin çektiği küresel sermaye, yatırım miktarının 21 milyar 873 milyon dolar olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bunu, ''Türkiye için tüm zamanların rekoru'' olarak tanımladı.

Erdoğan, ''Hani o, 'kriz gelecek, dalgalanma olacak, şu olacak, bu olacak' diye ortalığı velveleye verenler var ya? Bu rakamı işte ben, onlara ithaf ediyorum. Hayırlı olsun. Tam 21 milyar 873 milyon dolar...Bunun da ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Tabii bu gayretlerimiz inşallah aynı heyecan ve idrakle devam edecektir. Bu tırmanışı sürdürmek kolay bir iş değil. Ama biz bunu yine gayretle, azimle devam ettireceğiz, tüm küresel sermayeyi ülkemize çekmek için fellik fellik dünyayı dolaşıyoruz, dolaşmaya devam ediyoruz'' diye konuştu.

TÜRKİYE'NİN RİSK KATEGORİSİ...

Erdoğan, bir başka önemli göstergenin kısa bir süre önce OECD tarafından açıklandığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:''OECD, Türkiye'nin, uzun yıllardır 5 olan risk kategorisini, 4 olarak değiştirdiğini açıkladı. Bakın, OECD bu puanlamayı, 0-7 arasında yapılıyor. Hamdolsun bu, 5 seviyesine takılıp kalmışken, şimdi 4'e çekilmiş oldu. Böylece Türkiye'nin riskinin azaldığını görerek OECD bunu ilan etti. Bu da yine önemli, sevindirici bir gelişmedir.

İhracatımızdaki artışı biliyorsunuz, 106 milyar dolar seviyesini yakaladık. Tabii ithalatta da artış var,eyvallah biz bunu saklamıyoruz. Fakat bu ihracattaki yan ürünlerin bir çoğu oradan gelirken, ama ben size bir şey daha hatırlatayım. Bizim ithalatımızın ağırlıklı olanı, petroldür. 33 milyar doları aştı, 2007 yılında bizim petrol ithalatına ödediğimiz miktar. Bunu görmezden gelip hedef saptırmaya kimse kalkmasın. İthalatımızın ağırlıklı boyutunda bu var, bunu göreceğiz.Bunun yanında bir patlama daha oldu. Turizmde yine tarihi bir rekor kırdık, hem turist sayısında hem de gelirde...2007'de 18 milyar 487 milyon dolar seviyesine ulaştık. Göreve geldiğimizde bu rakam 8.5 milyar dolardı bu rakam. Nereden nereye?

Ocak ayında, enflasyonda, bütçe gerçekleşmelerinde yine hamdolsun sevindirici gelişmelere şahit olduk. Şüphesiz ki enflasyonda hedefimizi yakalayamadık. Bunu da açıkça itiraf etmeliyiz. Fakat herkes çift haneli rakam umudu, beklentisi içindeydi. Ama tutmadı, tek haneli rakamda, 8.3'te kaldık. Ama 2008'e, 8.1 ile başladık. Burada mali disiplini, ekonomik programı ciddiyetle uygulayacak ve inşallah istediğimiz hedefe ulaşmanın gayretinde olacağız. Bütün bunları alt alta topladığınızda karamsarlık değil aksine umudun yükseldiği görülür. Bütün bunları alt alta topladığınızda, güçlü, dayanıklı, sağlıklı, korunaklı, büyüyen ve büyüme eğilimini muhafaza eden bir Türkiye çıkar.

Bazıları bu tabloyu yanlış okuyabilirler. Bazıları rakamları sevmez, rakamlarla, matematikle arası iyi değildir, bu gelişmeleri değerlendiremez, değerlendirmezler. Ancak, bu tabloya, bu gelişmelere, bu büyümeye, ilerlemeye rağmen, Türkiye ekonomisine karamsar senaryolar çizmek, kusura bakmayın, iyi niyetle bağdaşmaz. Buna da kimsenin hakkı yoktur, olamaz. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeleri etkileyen bir dalgalanma olduğunu hepimiz biliyoruz. Hiç şüphesiz bu dalgalanmanın küresel ölçekte, her ülkeye, her ekonomiye etkisi az ya da çok olacaktır. Ancak Türkiye, geçmişte çeşitli kereler başarıyla geçtiği gibi bu dalgalanmadan da başarıyla geçecektir.''

''TÜRKİYE'NİN BORCUNU ÖYLE TIRMANDIRIYORLAR Kİ...''

Bir ülke ekonomisinin sağlamlığını, dayanıklılığını, korunaklı, dirençli olup olmadığını gösteren veriler olduğunu belirten Erdoğan, ''Türkiye'de kamu borçlanması ciddi bir risk olmaktan çıkmıştır. Bakıyorum şimdi bazen liderler, anamuhalefet partisi de buna dahil. Türkiye'nin dış borcunu saptırarak, kusura bakmasınlar doğru konuşmayarak, öyle bir rakama tırmandırıyorlar ki örneğin 450, 400 milyar dolar diyen var. Çok ayıptır. Bunlar gerçekten bu işi bilmiyorlar'' dedi.

Türkiye'nin şu anda iç ve dış, net borcunun 249 milyar YTL olduğunu bildiren Erdoğan, ''Öyle zannediyorum ki bunlar, özel sektörün dış borcunu da kamu net borç stokuna eklemek istiyorlar. Bunun bir defa kamu net borç stoku içinde yer alması diye bir şey söz konusu değildir. Halkı kimse aldatmasın'' diye konuştu.

Göreve geldiklerinde kamu net borç stokunun gayri safi milli hasılaya oranının 78.3 olduğunu, şimdi kesinleşmemiş olmakla birlikte bunun yüzde 39'a düştüğünü tahmin ettiklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:''Göreve geldiğimizde Türkiye'nin mili geliri 181 milyar dolardı, ama şimdi-kesinleşmedi ama- yaklaşık 500 milyar dolar... Yani, 79 senede ülkemizin milli geliri 181 milyar dolar iken, biz bunun üzerine şurada 5 yılda 320 milyar dolar ilave etmişiz. Gerçek ortada...Yani, gözü olup görmeyenleri ben anlamakta zorlanıyorum. Dedim ya bunların sayıyla,
matematikle hiç arası iyi değil. Hoşlanmazlar. Çünkü iki kere iki dört. Hep söylüyoruz; yaz, kış fark etmez, akşam da dört sabah da dört. Söylerlerse yalanları ortaya çıkacak. Bu bakımdan biz burada gerçekleri, resmi rakamlarla halkımıza duyuruyoruz. Sipariş değil, resmi rakamlar bunlar...Devletin resmi kurumlarının rakamları. Onun için meydan bulup da böyle yalan yanlış haberlerle kimse halkımızı aldatmaya kalkmasın.

2007 yılında bu yüzde 40'ın altına düştü, yüzde 39 civarında tahmin ediyoruz. Bu aran dikkat ediniz, bu kadar kısa zamanda buralara çekildi. Yine faiz oranlarına bakın; geldiğimizde yüzde 63.4'tü. 2002 yılında bu oran böyleyken hamdolsun şimdi ise yüzde 16.2...Buraya böyle durup dururken gelinmedi, bu ülkede bir şeylerin iyileştiğini gösteriyor. Biz bunu bile yeterli bulmuyoruz. İstiyoruz ki daha da düşsün, düşmelidir diyoruz. 2002 yılında dolar cinsi eurobond faizi yüzde 10.7, bu da çok önemli...Bugün yüzde 6.3...

Borç vadeleri tarihindeki en uzun seviyelere ulaşmış durumdadır. Bizden önceki iktidar döneminde,iç piyasalardan 2002 yılında ortalama sadece 9 ay vadeyle devlet borçlanabiliyordu. Kimse 10 ay borç vermiyordu. DSP-MHP-ANAP döneminde 9 ayın üzerinde borçlanamıyorlardı. Bugün ise borçlanmaya ihtiyaç duyduğumuz takdirde, tam 33 ay üzerine çıkabiliyoruz. Kıyas kabul eder mi? Bu, güveni gösteriyor.''Borcun kompozisyonun da değiştiğini, Türkiye'de bugün, kamu borç stoku içinde döviz ve dövize endeksli borçlanmanın oranının önemli ölçüde
düştüğünü kaydeden Erdoğan, ''Eskiden paramıza güvenmiyorlardı, dövizle borçlanmayı şart koşuyorlardı. Ama şimdi paramıza güven arttı, bunun için de borçlanmada YTL oranını ciddi manada arttı. Artık borcun, borç yapısının faizlere ve kurlara karşı hassasiyeti azalmıştır'' dedi.Bir başka önemli göstergenin Merkez Bankası rezervleri olduğunu ifade eden Erdoğan, 2002'de 26.8 milyar dolar seviyesindeki rezervlerin bugün 72 milyar dolar seviyesine yükseldiğini kaydetti.

Erdoğan, bugün ''IMF, IMF diye verip veriştirenlerin geçmişte yaklaşık 40 milyar dolar borçlandıklarını' belirterek, IMF'e olan borcu 23.5 milyar dolardan devraldıklarını, bugün 6.9 milyar dolara düştüğünü söyledi. Erdoğan, ''Nereden nereye? Rakam ortada...Yapısal reformlarımızı da büyük bir kararlılıkla gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye de devam ediyoruz'' dedi.

''EKONOMİ ÖNCELİKLER SIRALAMASINDA, İLK SIRALARDA YER ALMIŞTIR, BÖYLE DEVAM EDECEK''


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002'de esnafa 153 milyon YTL kredi verilirken, bu miktarın, 2007 yılı sonu itibariyle 17 kat artarak 2.7 milyar YTL'ye ulaştığını söyledi.


Mevduatın krediye dönüşüm oranının arttığını, bankaların artık üretimi, yatırımı fonlar hale geldiğini belirten Erdoğan, ''Şimdi bütün bu ve benzeri göstergeler neye işaret ediyor? Türkiye, eski Türkiye değil. Türkiye ekonomisi geçmişteki kırılgan ekonomi değil'' dedi.Türkiye'nin bugün büyük ölçekli, küresel ölçekte bir ekonomi ve küresel ölçekte bir ekonomik oyuncu olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin bu gelişmesini Amerikalı, Avrupalı, Körfez ülkeleri, Afrika, Asya ve Uzakdoğu'nun, dünyanın finans kurumlarının ve bankacılarının gördüğünü kaydetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İşte onun için Türkiye'nin risk kategorisi değişiyor. Geçenlerde Bankalar Birliğiyle İstanbul'da bir toplantı yaptık. Bu toplantıda, Bankalar Birliği çok olumlu şeyler anlattı. Risk oranı nedir? Yani, kredi olarak alınanın geri dönmedeki riski ne? Oran ne biliyor musunuz? Yüzde 2.5-3. Peki bu oran, 2000-2001 krizleri sırasında nerelerdeydi? Yüzde 30 civarındaydı. Bunlar böyle durup dururken gelişmedi. 2001 sonrası dönemin neticeleridir. Hortumlar kesildi, mali disiplin, ekonomik program, kararlı bir şekilde uygulanmaya devam edildi ve dünyaya açık bir ekonomi uygulanmaya konuldu. İçe kapanık bir ekonomi tarzı reddedildi ve hamdolsun bu noktayı yakaladık. İstikrar var, güven var.

İşte onun için Türkiye'ye gelen küresel yatırımlar 22 milyar dolar seviyesine çıkıyor. İşte onun için Türkiye'nin ihracatı artıyor, turizm geliri artıyor. Ama maalesef, bunu Türkiye'de görmeyenler, daha doğrusu görmek istemeyenler çıkıyor. Bu da çıkacaktır. Siyasetin maalesef... Buna artık cilvesi mi dersiniz, kimyası mı dersiniz, ne dersiniz diyin... Ama her ne maksatla yaparlarsa yapsınlar, ekonomiye yönelik kötümser, karamsar senaryoları çizenler, yanlış yaparlar, yanlış yapıyorlar. Ekonomi bizim önceliklerimiz sıralamasında, ilk sıralarda yer almıştır ve bundan sonra da böyle devam edecek.

Özgürlükleri geliştirdikçe, demokrasimiz evrensel kriterleri yakaladıkça ekonomimiz daha da büyüyecek, gelişecek. Diplomaside başarılar elde ettikçe, aktif dış politikamızı sürdürdükçe ekonomi daha da iyiye gidecek. İnsan hak ve özgürlüklerinin kalitesi arttıkça ekonomi daha da iyiye gidecek. İnsan hak ve özgürlüklerinin kalitesi arttıkça ekonomi daha da iyiye gidecek. Ekonomi büyüdükçe, geliştikçe, ilerledikçe, tüm bu alanlarda da gelişmeye ilerlemeye devam edecek. Onun için mali disiplinden, mali şeffaflıktan, mali öngörülebilirlikten, para politikalarımızda kararlılığımızdan asla taviz vermeyeceğiz. Türkiye'ye büyük başarılar yaşattık, yaşatmaya da Allah'ın izniyle kararlıyız.''

ESNAF VE SANATKÂRIN DURUMU

Esnaf ve sanatkarların, bu ülkenin ve milletin temel yapı taşları olduğunu, Selçuklular'dan bugüne kadar, ülkenin savunmasından ekonomik kalkınmasına, eğitimden sağlığa kadar hemen her alanda belirleyici, yol gösterici, yön gösterici olduğuna işaret eden Erdoğan, esnafın bugünlere nerelerden, hangi badireleri aşarak geldiğini çok iyi bildiklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yıllar boyunca süren belirsiz ve yüksek enflasyon ortamından geçtiler. Ekonomi politikalarının yap-boz tahtasına dönüştüğü günleri atlattılar. İstikrarın bozulduğu, krizlerin ülkeyi dibe çektiği günlerden bugünlere ulaştılar. Siftah dahi edemeden kepenklerini kapatmak zorunda kaldıkları günlerden bugünlere geldiler. Şimdi bugün, ekonominin temel direğini yine onlar oluşturuyorlar. Ekonominin yaşadığı büyük dönüşümü gerçekleştirme noktasında da yine onlar önemli rol oynadılar, oynayacaklar.

2002 öncesinde esnafın hangi şartlarda olduğunu hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. İşbaşına gelir gelmez, esnafımızı rahatlatmak için çeşitli önlemleri uygulamaya koyduk. Sicil affı ile 825 bin tacir, esnaf ve sanatkarın yeniden ekonomiye kazandırılmasını sağladık. 2002'de yüzde 59 seviyelerinde olan esnaf ve sanatkarlarımıza verilen kredi faiz oranlarını yüzde 13'e kadar çektik. Bunu nasıl görmemezlikten gelirsiniz? Bu, bu iktidarla sağlandı.

Bakınız, 2002 yılında, esnafımıza 153 milyon YTL kredi verilmiş iken, bu miktar 2007 yılı sonu itibariyle 2.7 milyar YTL olmuştur. Niye daha önce verilmiyordu? Yani esnafımızın kullandığı kredi miktarı tam 17 kat artmıştır. 2002 yılında 5 bin YTL olan kredi limiti, bugün 50 bin YTL'ye yükseltilmiş, yani tam 10 kat artırılmıştır. 5 yıl önce, Türkiye'de sadece 50 bin 435 kişi kredi kullanabilirken, bugün kredi kullanan esnaf sayısı 752 bine ulaşmıştır.''

''ZAMAN ZAMAN İSTİSMAR EDİLİYOR''

Başbakan Erdoğan, bir başka önemli göstergenin de açılan-kapanan işyeri sayısı olduğunu, bunun da zaman zaman istismar edildiğini bildirdi.Sadece kapanan şirket sayılarına bakılırsa, tablonun eksik görüleceğini belirten Erdoğan, 2002 Kasım ayından 2007 yılı sonuna kadar 918 bin 478 esnaf ve sanatkarın ticari faaliyete başladığını söyledi. Erdoğan, aynı dönemde 521 bin 893 esnaf ve sanatkarın da faaliyetine son verdiğini ifade etti.

Erdoğan, kapanan işyerlerinin açılanlara oranı 2002 yılında yüzde 96 iken, bu oranın 2007 yılı sonu itibariyle yüzde 61'e düştüğünü bildirerek, sözlerini şöyle tamamladı:''Sürekli bardağın boş tarafına bakarak, doğru analizler yapamayız.

Yanlış teşhisler, yanlış sonuçlar doğurur. Esnaf ve sanatkarımıza ilişkin hizmetlerimizi önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Esnaf ve sanatkarlara sağlanan kredileri kademe kademe artıracak, faizleri de yine zaman içinde daha alt seviyelere çekeceğiz. Vergi ve istihdam yüklerini de yine kademeli olarak azaltacağız. Bürokratik işlemleri azaltmak için, Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununda değişiklik yapıyoruz. Yine, bu yıl içerisinde esnaf ve sanatkarlarımızın sıkıntılarını bütün yönleriyle ortaya koymak için geniş katılımlı bir esnaf ve sanatkarlar şurası gerçekleştireceğiz. Bu şurada da sorunları bütün boyutlarıyla ele alacak ve çözümleri de yine birlikte üreteceğiz.''

AK Parti grup toplantısına katılan bir grup lösemili çocuk da locadan Başbakan Erdoğan'ı dinledi.

KOSOVA'DAN İTİDALLİ TAVRINI SÜRDÜRMESİNİ BEKLİYORUZ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti'ni kutlayarak, "Bu aşamadan sonra, hem Kosova'ya komşu ülkelerin, hem de bizzat Kosova'nın, itidalli olan bu gayretli sürecini de elden bırakmayacak, barışı ikame edecek vakur bir tavır içinde olmalarını bekliyoruz" dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Pazar günü bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti'ni kutlayan Erdoğan, Kosova Cumhuriyetinin Kosova halkına, Balkanlara, Avrupa'ya ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diledi.

19.07'DE TANIDIK

Türkiye'nin 'Kosova Cumhuriyeti'ni resmen dün saat 19.07'de tanıdığını belirten Erdoğan, "Kosova'nın bağımsız bir Cumhuriyet olarak dünya sahnesinde yerini alması, Balkanların barış, huzur ve istikrara kavuşması yönünde atılmış çok önemli bir adımdır. Şimdi Kosova halkının, Kosovalı yöneticilerin omuzlarında şüphesiz ki tarihi bir sorumluluk olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. İnanıyorum ki Kosova içindeki her kesime, her bir vatandaşa eşit muamele edilmesi, barış, huzur, istikrar, birlik ve beraberliğin korunması her zamankinden daha fazla önem arz ediyor" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin Kosova ile tarihi, kültürel bağları, ortak değerleri ve inanç değerleri olduğunu söyleyerek, "Yüzyıllar boyunca bir arada, barış içinde yaşamış, komşuluk, akrabalık yapmış iki halk olarak Kosova'nın çektiği acıları yüreğimizde hissettiğimiz gibi, Kosova'nın kalıcı bir barış ve istikrara kavuşması da en büyük dileğimizdir" diye konuştu.

İTİDALLİ OLUN

Kosova sorununun barış ve diyalog yoluyla çözümü için de yoğun diplomatik çaba sarf ettiklerini kaydeden Erdoğan şöyle dedi:

"Bu aşamadan sonra, hem Kosova'ya komşu ülkelerin, hem de bizzat Kosova'nın, itidal olan bu gayretli sürecini de elden bırakmayacak, barışı ikame edecek vakur bir tavır içinde olmalarını bekliyoruz. Ben bütün tarafların gerekli hassasiyetlere azami derecede özen göstereceğine, bölgesel barış ve huzura katkı sağlayacağına inanıyorum. Bu sakımdan bir kez daha Kosova'nın bağımsızlığını kutluyor, Kosova halkını tebrik ediyor, dünya için hayırlı olmasını diliyorum" dedi.