kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Şubat 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Ensest ilişkileri yazıp filme çekecek... Artık magazincilik yapmayacağını ve ünlüler dünyasıyla ilgili kitaplar yazmayacağını belirten Düdek, yeni projesinin ensest ilişkiler ve töre üzerine bir kitap yazmak olduğunu söyledi. Düdek, bu kitabın filmini de çekecek.

Hep dobraydım şöhret için asla kırıtmadım ve kıvırtmadım!

ECE SARUHAN / GÜNAYDIN
Yeni kitabı 'Gölge Hayatlar'da, şöhretin bedelini bedenlerinden ödün vererek ödeyen ünlülerin öykülerini anlatan Şenay Düdek: Ben hiç bedel ödemedim. Şöhret için kıçımı başımı oynatmadım!..
Kırk sekiz yıllık ömrünün 30 senesini magazin gazeteciliğine adamış bir isim Şenay Düdek... Bu süreçte şöhretler dünyasındaki en mahrem sırlara tanık olmuş. 3. kitabı 'Gölge Hayatlar-Yaşanmış Şehir Hikayeleri-'nde bu sırlarla dolu gölge hayatları anlatıyor. İnsanları, kendi deyimiyle her gün biraz daha karabasanlaşan magazin dünyasının sahte ışıkları içinde bir yolculuğa çıkarıyor çünkü ders alsınlar istiyor. Ve artık magazini sevmediğini, magazinin kirlendiğini söylüyor.

ARTIK HAYATIMI YAŞAMALIYIM
Kitabından konuşmadan önce Posta gazetesinde yazmayı neden bıraktığını soruyorum ve şu yanıtı alıyorum: "13 sene, 2 ay, 19 gün çalıştım orada. Artık haftanın bir günü bir kanalda şovumu yapmak, kalan günlerde ise elimde fotoğraf makinemle Türkiye'yi ve dünyayı gezip seyahat yazıları yazmak istiyorum. Belim kırık, elim kırık. Vücudumda 17 tane platin var. Maddi durumum iyi. 50 yaşına geliyorum, kim yiyecek paralarımı? Artık hayatımı yaşamalıyım. Magazin yapmak istemiyorum..."

* Neden 'Gölge Hayatlar'?
Çünkü kitabımdaki hayatlar gerçek ama gölge! Gerçeği, bu olayları yaşayan ünlülerin isimlerini vermeden anlattığım için gölge. Podyumdaki, sahnedeki, iş dünyasındaki cafcaflı hayatlar yaşayan insanların yaşantılarına gölge olmuş olayları içeriyor bu kitap.

* Bir gün bu hayatları isim vererek yazmayı düşünüyor musunuz?
Hayır. Bu basın kaliteme de, aileme terbiyeme de uygun düşmez. Böyle bir karar alsaydım, ilk kitaptan itibaren isim vererek yazardım. O zaman da kitabın satışı 2 milyonu bulurdu. Hatta Türkiye'de iktidarlar bile değişebilirdi. Ben Allah'a inanan biriyim. 5 vakit namaz kılıyorum. Umre'ye gittim, Hacca da gitmek istiyorum. Bana yakışmazdı bu isimleri açıklamak.

* Kitapta 15 ayrı hikaye var...
Aslında daha çok hikaye vardı çünkü piyasaya her gün yeni şöhretler çıkıyor. Türkiye'de en kolay iş şöhret olmak. Bir dünya şarkı ve oyunculuk yarışması yapılıyor. Kimsede eğitim aramıyoruz. Sesi güzel olan herkes şarkıcı, oyun gücü olan herkes oyuncu oluyor. Her güzel kız da manken oluyor. Şöhretlerimizin çoğu ilkokul mezunu, tezgahtarlıktan gelme, varoşlarda büyümüş tipler.

BEDEL YATAKTA ÖDENİYOR!
* Ne yaman bir çelişki! Bir yandan AB ve eğitim diyoruz, bir yandan da hiç eğitim almadan yıldız haline gelenleri görüyoruz. Gençler de kısa yoldan şöhret olanlara özeniyor...
Kitabımın amacı gençleri uyarmak. Ekranlardaki ünlüler, eğer eğitimleri yoksa şöhret olmak için çok ağır bedeller ödüyorlar. Bunları elde ederken bedenlerinden, fiziklerinden ve beyinlerinden vermişler. İnsan sevmediği bir adamla yatar mı? Bu insanlar yatıyor! Türkiye'de şöhret hala yönetmenin, gazinocunun yatağından geçiyor. Piyasa manken dolu. Barbie Operasyonu'nda yakalananlar bile kendilerini manken diye tanıtıyor. İnsanlar önce eğitim almalı. Meltem Cumbul'u hepimiz takdir ediyoruz. Nurgül Yeşilçay'ı, Özgü Namal'ı, Vildan Atasever'i, Bergüzar Korel'i ayakta alkışlıyoruz. Bu kızların hepsi önce okumuşlar, sonra şöhret olmuşlar. Üstelik çok da yetenekliler. Eğer eğitim almıyorsanız, o zaman sonucuna da katlanmak zorundasınız.

* Şöhretin bu kadar ucuzlaması nedeniyle sanatçı kelimesi de ucuzladı. Piyasada gerçek sanatçı olarak nitelendirebildiğiniz kimler var?
Piyasadakilerin çoğu sanatçı değil. Türkan Şoray ve Ajda Pekkan sanatçıdır. Onların karşısında otururken hala elim ayağım titrer. Sezen Aksu'nun sanatına her zaman büyük saygı duymuşumdur. Nazan Öncel de sanatçıdır. Kadir İnanır kim ne derse desin ağırlığıyla çok önemli bir isimdir. Kenan Işık da öyle. Türkiye evine komşusuna hava olsun diye ne kadar gazete varsa alıp, kendisiyle ilgili haber var mı diye bakıp, sonra tüm gazeteleri çöpe atan ünlülerle dolu. Sizin saatlerce uğraşıp bastığınız gazeteyi sadece üzerinde hizmetçisine bir şeyler ayıklatmak için kullanan ünlüler var bu ülkede. Sanatçılıktan çok uzaktalar...

* Bazen eğitimliler de ucuz şöhretlere özeniyor. Mesela Tolga Karel'in altyapısı çok sağlam ama herkes onu Arzu Yanardağ ile girdiği eşcinsel polemiği ile hatırlıyor...
Sana çok yeni bir olayı hatırlatayım. Seda Sayan'la Onur Şan evleniyor. Yıllar önce Onur'u dizimde oynatmıştım. Ta o zamanlar bana, "Abla ben ne zaman şöhret olacağım?" derdi. Yıllardır bu işin içinde, 3 tane albüm yapmış, çok iyi bağlama çalıyor ama herkes onu Seda'yla ilişkisinden sonra tanıdı. Onu programıma çağırdığımda ekibim, "Bu adam ne iş yapıyor?" demişti. Racona uymadığı için, Onur hep geride kaldı. Tolga Karel'e de birileri, "Sen bu eğitiminle sanatını icra edersin ama eğer Televoleler'e çıkmazsan sana kimse iş vermez" dedi. Tuğba Altıntop mesela. Kızın çok güzel bir sesi var ama albümü satmıyor. İnzivaya çekildi, Rafet El Roman'ı reklam için kullanmak istemedi ama olmadı. Baktı ki albümü satmadı, yine piyasaya çıktı. Ne yapsın? Rafet'i kullanırsa patlayacak. Dönen çarka uymak zorundasınız. Magazin programlarına çıktığınız, gündemde kaldığınız sürece daha çok iş yapıyorsunuz. Fiyatınız 5'e katlanıyor.

KİMSE BANA KARIŞAMAZ!
* Kitabın içinde ahlaksız tekliflerden de bahsediliyor. Geçenlerde Rahşan Gülşan da köşesinde bir ünlüden aldığı bu tür bir teklifi yazmıştı. Siz 30 yıllık meslek hayatınız boyunca hiç karşılaştınız mı bu tür tekliflerle?
Hayır çünkü ben ünlü bir kabadayının kızıydım. Her zaman arkamda babamın gücü vardı. Emniyet, yeraltı camiaları, gazino patronları beni tanıyordu. Kimse ahlaksız teklif getirmeye cesaret edemezdi.

* Sert imajınız ve erkeksi tavırlarınız kendinizi korumak uğruna taktığınız bir maske mi?
Evet. Benim bir kabadayının kızı olarak hep lider bir duruşum vardı. Ukalalık olarak algılamayın ama 21 yaşında Yazı İşleri Müdürü, 28 yaşında Genel Yayın Yönetmeni oldum. Ben hep baştım. İktidardaysanız bir duruşunuzun, sert bir tavrınızın olması şart. Gazeteciliğe başladığım zamanlarda, gazetede çalışan sarışın bir hatun vardı. Ona hem haber müdürümüz, hem fotoğraf servis şefimiz aşıktı. İşi ben getiriyordum ama minileri o giydiği için haberlerim onun imzasıyla giriyordu. Bunları yaşamış bir insan olarak da ister istemez sert bir tavır geliştirdim. O sert duruşumu da hep korudum. Hiçbir zaman kırıtık olamadım. (Gülüyor)

*
Geçenlerde Bülent Ersoy'dan aldığınız talimatlar doğrultusunda bazı şeyleri yazmadığınız yönünde haberler çıktı...
(Haberi gösteriyorum, şaşırıyor) Aslı yok bunların. Elbette ki yazmadığımız şeyler oluyor. Benim ünlülerle paylaştığım ne sırlar var. Hepsini yazmaya kalksam, ben ben olmam. 30 senelik meslek hayatımda bir Allah'ın kulundan bir çift çorap bile almadım. Hiç kimse, hiçbir şekilde yazılarıma müdahale edemez. Varsa aksini iddia eden televizyonculuğu da bırakırım, her şeyimi de. Ben her zaman özgürüm, dobrayım. Kıçım başım oynamaz benim, kıvırtmam ben!
Haberin fotoğrafları