Sinefiller için...
Hazırlayan: Kaya GENÇ
29.12.2007
* Julie Delpy'nin bu gezgin halleri ne zaman bitecek, doğrusu çok merak ediyoruz. Krzysztof Kieslowski'nin Üç Renk: Beyaz'ında Trois Couleurs: Blanc) kocasını delirten bir kadını oynayışından bu yana Delpy sinemanın en çekici kadınlarından biri oldu. Ethan Hawke'la başrolleri paylaştıkları Gün Doğmadan (Before Sunrise), Delpy'yi pek çok erkeğin kafasındaki 'bir başka ülkede tanışılacak büyük aşk'ın sembolüne dönüştürdü. 1969 doğumlu oyuncu bu hafta karşımıza bizzat yönettiği Paris'te 2 Gün'le çıkıyor. Sinik ve fazla Amerikan Ethan Hawke'a göre Adam Goldberg'in canlandırdığı Jack, Delpy'nin bohem görüşlerine daha iyi uyum sağlamış.
* Paris'te 2 Gün'de Jack'i, Fritz Lang'ın en iyi filmlerinden biri olan ve Peter Lorre'un küçük kızları büyük bir zevkle katlettiği M'i seyrederken görüyoruz. Peki neden? Acaba Delpy, iki sevgili arasındaki ilişkinin arkasında cinayet filmlerindeki gibi bir gerilim mi yaratmak istemiş? Belki de sadece çok sevdiği bir filme gönderme yapmak istemiştir.
* Paris'te 2 Gün'ün başında Jack, tıpkı Bernardo Bertolucci'nin Paris'te Son Tango'sunda (Ultimo tango a Parigi) yaptığı gibi, çığlık atarak bir köprünün altında koşuyor. Bertolucci Dreamers filminde bu çok sevdiği şehre, Paris'e geri dönmüş, 1968 öğrenci olaylarının en heyecanlı günlerinde geçen bir hikaye anlatmıştı. Sadece merak: Bugün yitirdiğimiz aşk ve isyan duygularını daha ne kadar süre Paris'te ve 1968'de arayacağız?
* Paris'te 2 Gün'den çarpıcı bir monolog: "İnsanların sizi deliler gibi severken, birden size karşı hiçbir şey hissetmemeleri beni hep şaşırtmıştır. İnsanı çok yaralayan bir şey bu. Birinin beni terk edeceğini hissettiğimde, o benimle konuşmadan ilk ben ayrılırım. Demek buymuş, boşa harcanmış bir aşk hikayesi daha... Oysa bunu çok sevmiştim. İlişkimizin sona erdiğini, onu bir daha böyle göremeyeceğimi düşündüğümde... ama evet, ona bir yerde rastlayacağım, yeni sevgililerimizi birbirimize tanıştıracağız, sanki daha önce hiç birlikte olmamışız gibi davranacağız ve en sonunda birbirimizi tamamen unutana dek birbirimizi gittikçe daha az düşünmeye başlayacağız. Tam unutamayacağız ama. Ben hiç tam unutamam. Ayrıl, yıkıl. Kafayı çek, milletle takıl. Bir herifle tanış, sonra bir başkasıyla, herkesle yat kalk. Asıl adamı unut. Birkaç ay süren büyük bir boşluktan sonra, gerçek aşkı aramaya yeniden başla, yeni biriyle tanış ve kendi kendine o kişinin gerçek aşkın olduğunu söyle. Ta ki o da gidene dek."
* İyi Seneler Londra'nın yönetmeni Berkun Oya, daha önce Derviş Zaim'in Filler ve Çimen filminde de rol almıştı. İyi Seneler Londra'da başrol oynattığı Denis Lavant ise, daha önce Köprüaltı Aşıkları Les Amants du Pont-Neuf) ve Claire Denis imzalı Beau travail'da oynamıştı.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİNDEN...
* Çakma Başkan Hollywood'da filminin gizli kahramanı Winston Churchill'den özlü sözler: "İleride tarihin benden iyi bir biçimde bahsedeceğini düşünüyorum, çünkü niyetim tarih yazmaktır." "Kolaylıkla tatmin olan bir insanımdır, yeter ki bana en iyi şeyler sunulsun." "Size kan, gözyaşı ve terden başka hiçbir şey vaad etmiyorum."
Yayın tarihi: 26 Ocak 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/26/ct/haber,5E7435AC349749AEB2FF59A783B462A7.html
Tüm hakları saklıdır.