- Oğlunuzun bütün kız arkadaşlarıyla tanıştınız mı? Onlarla ilgili düşüncelerinizi sorar mı? Danışır mı size?
- C.M: Ciddi olduğu kız arkadaşlarıyla tanıştırır bizi. Biri eşiydi, onun dışında Nilüfer'le, Mehveş (Emeç)'le, Gülşen'le tanıştırdı bizi.
- F.M: Mehveş çok sevdiğim birisiydi ama kısmet olmadı. Büyükada'da bir evimiz var bizim. Mehveş çok sevmişti. Hatta üst balkona bayılmıştı. "Size bu evi bırakır, biz Bayramoğlu'ndaki yazlığa gideriz. Reha sana bir küçük piyano da alır," demiştim. Reha oradan hemen "Niye küçük alıyorum, en iyisini alırım," demişti. Çok mutlu olmuştum. Sonra ne oldu bilmiyorum. Mehveş'in her şeyi fevkaladeydi ama çok kıskançtı. Nilüfer'i çok severim. Hâlâ görüşüyoruz.
- Bir torununuz var aslında: Ayşe Nazlı. Sık sık görür müsünüz Ayşe Nazlı'yı?
- F.M: Her pazar günü yemeğe Ayşe Nazlı'yla gidiyoruz. O da bizim artık evladımız oldu. Çok seviyoruz. İyi yetişti, tenise gidiyor, piyano çalıyor, zeki, hazır cevap. Beni babaanne, Cemal'i dede olarak çağırıyor. Cemal'i daha çok seviyor. Halbuki Ayşe Nazlı benden ne isterse onu alıyorum ama Reha'ya çok düşkün olduğumu anlıyor, Reha'dan kıskanıyor beni. Hemen Reha'nın üstüne atlıyor, "Babam babam," diye sarılıyor, öpüyor...
Yayın tarihi: 26 Ocak 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/26/ct/haber,07E08F86FF2549F0AC88DE9A5340120A.html
Tüm hakları saklıdır.