AİHM yargıcı Karakaş'tan "301" uyarısı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) Türkiye'yi temsil edecek Prof. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, TCK'nın 301. maddesinin ifade özgürlüğü önünde engel oluşturduğunu, maddede değişiklik yapılması gerektiğini söyledi.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Karakaş, AİHM yargıcı seçilmesinin ardından verdiği demeçte, "AB'nin raporlarında da görüldüğü üzere, 301. maddenin, "uygulamasında sorun taşıyan bir madde olduğunun çok açık olduğunu" ifade etti.
Karakaş, 301. madde ilk konulduğunda "Uygulamayı görelim" şeklinde ifadeler kullanıldığını hatırlatarak, "Ama uygulamada istenen açılım sağlanamadı. Gördüğümüz kadarıyla çok fazla açılmış dava var. Dolayısıyla bir hukukçu olarak, bu maddede bir değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyorum" dedi.
TÜRBAN KONUSU
Karakaş, AİHM'nin Leyla Şahin hakkında verdiği kararı ve genel olarak türban konusuna ilişkin olarak da "Şu anda bu konuda herhangi bir şey söylemem mümkün değil. Çünkü bununla ilgili verilmiş olan zaten mahkemenin bir içtihadı var. Mahkemenin bu içtihadı doğrultusunda benzer davalar zaten aynı şekilde sonuçlandırılacaktır" diye konuştu. Karakaş, türban konusunda Türkiye'de farklı bir düzenleme olması ve farklı bir hukuki durumun ortaya çıkması, bu farklı hukuki durumla ilgili olarak da AİHM'ye iç hukuk yolları tüketildikten sonra bir başvuru gelmesi halinde, o zaman mahkemenin bunu değerlendireceğini kaydetti. Karakaş, "Yeni bir hukuki düzenleme varsa, bu hukuki düzenlemeden etkilendiğini iddia eden kişiler varsa, yine iç hukuk yolları tüketildikten sonra mahkemenin önüne böyle bir başvuru gelirse, bu da değerlendirilecektir, tabii önceki içtihatlar da dikkate alınarak" dedi.
"TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLİ GÖREVİ..."
AİHM sistemine girmiş olan her devletin temel yükümlülüğünün, kendi iç hukuk düzenini Avrupa hukukuyla uyumlu hale getirmek olduğuna işaret eden Karakaş, dolayısıyla Türkiye de kendi iç hukukunu ne kadar Avrupa hukukuna uygun hale getirirse hakkında o kadar az dava açılacağını belirtti.
Karakaş, Türkiye'nin öncelikli görevinin, ihlal iddialarını en aza indirecek şekilde hem hukuka ve yasal düzenlemelere, hem de uygulamaya önem vermesi olduğunu kaydetti.
Karakaş, Türkiye'nin AİHM'de hakkında en çok dava açılan ülkelerden biri olmasının nedenleri ve iç hukukta yeni bir düzenlemeye gerek olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine, iç hukuktaki temel sorunun uygulamadan kaynaklandığı düşüncesini dile getirdi.
"İÇ YARGI ORGANLARINA ÇOK ÖNEMLİ GÖREV DÜŞÜYOR"
"Yeni Ceza Kanunu'ndaki maddelerden, 301. madde örneğinde de görüldüğü gibi uygulamada değişiklikler olabildiğine" dikkati çeken Karakaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Dolayısıyla tabii ki yasal düzenlemeler önemli, ama burada bence iç yargı organlarına çok önemli görev düşüyor. Sözleşmenin ve sözleşme organlarının, AİHM'nin görevi ikinci niteliktedir. Yani esas olan iç hukukta korumanın sağlanması. Neden? Biliyoruz ki, iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor, bu şart. Dolayısıyla korumanın her devletin kendi iç hukukunda yapılması gerek. İç hukukta tüm çabalara rağmen giderilemeyen bir hak ihlali söz konusu ise yani kişinin böyle bir iddiası varsa o zaman AİHM'ye başvuruyor. Dolayısıyla korumanın iç hukukta olması lazım. Türkiye'nin bunu sağlaması lazım. Bunu sağladığı oranda uluslararası hukuk yolu, AİHM yolu, çok daha az kullanılacaktır."
BİREY ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEVLETİN EGEMENLİĞİ
Birey özgürlüğü ve devletin egemenliğine ilişkin görüşlerine dair bir soru üzerine Karakaş, devletin egemenliği meselesi üzerinde uzun yıllardır çalıştığını belirterek, artık Avrupa'daki insan hakları hukukunun, uluslararası hukukun dışında, daha farklı, devletin egemenliğini iyice çevreleyen ve sınırlandıran bir hukuk olarak karşılarına çıktığını kaydetti.
Karakaş, devlet egemenliğinin bugün, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilk yapıldığı yıllar olan 1950'lerdeki egemenlikten çok farklı olduğunu, sözleşmenin zaman içinde geçirdiği evrim, anlaşılması, yorumlanmasıyla bugün daha farklı bir noktaya geldiğini gördüklerini söyledi. Karakaş, "Dolayısıyla burada artık ulus devletin egemenliği bundan etkileniyor, sınırlanıyor, bunun karşılığında da birey ve bireyin hak ve özgürlükleri öne çıkıyor. Yani ulus devletin egemenliği, bireyin hak ve özgürlükleri lehine sınırlanıyor. Bunu gözlemliyoruz, hem insan hakları bakımından, hem de AB hukukunun diğer unsurları bakımından Avrupa'da gözlemlenen temel unsur budur" diye konuştu.
"ÇOK MUTLUYUM, GURURLUYUM"
AİHM yargıçlığına seçilmesine ilişkin olarak da Karakaş, "bir hukukçu olarak böyle bir görev üstlenmekten gurur duyduğunu" belirtti.Hukukla ilgilenen herkesin artık bugün Avrupa hukukuyla bir şekilde çalışmak durumunda olduğunu ifade eden Karakaş, "Ben de bir hukuk profesörü olarak, böyle bir göreve seçilmiş olmaktan dolayı çok mutluyum, çok gururluyum. Hukuk mesleğindeki en yüksek görevlerden bir tanesi olarak düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Seçilmesi kararının kendisi için sürpriz olmadığını kaydeden Karakaş, hükümet tarafından aday olarak ilan edilmesinden itibaren bu konuda herkes gibi şansı olduğunu düşündüğünü, ayrıca nitelikleri itibariyle de kendisini bu görev için uygun biri olarak değerlendirdiğini belirtti.
"ZOR BİR GÖREV, İŞ YÜKÜ OLDUKÇA AĞIR"
"Görevin çok zor olduğunu" da kaydeden Karakaş, şöyle devam etti:
"Neden zor? Çünkü Türkiye hala hakkında çok fazlasıyla başvuru yapılan bir devlet durumunda. Dolayısıyla Türk yargıç da tüm bu davalara bakmakla yükümlü olduğu için, iş yükü oldukça ağır. Bunu tespit etmek lazım. Bu, bir. Diğeri de görevin tabii ki zorlukları var, ama aynı zamanda da Avrupa hukukunun yargıcı, bunu unutmamak lazım. Yapılan görev, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hukukunun uygulanmasına yönelik bir görev. Dolayısıyla insan hakları ihlalinin varlığını veya yokluğunu değerlendirirken referans normu her zaman Avrupa standardı olacaktır. Dolayısıyla bu çerçevede bir görev yapacağız. Tabii ki Türk hukukundan gelen bir kişi olarak, Türk yargıç da orada Türk hukukunun özelliklerini, uygulamalarını anlatmak, bunları izah etmekle yükümlü."
KARAKAŞ'IN AİHM YARGIÇLIĞINA SEÇİLİŞİNİN ÖYKÜSÜ
Karakaş, AİHM yargıçlığına seçilişinin öyküsünü de şöyle anlattı:
"İlk liste Avrupa Konseyinden geri döndükten sonra yürütme organı olarak hükümet yeni bir liste için çalışmaya başladı. Benim de bu şekilde haberim oldu. Adaylık için başvuruda bulundum. Sonuçta adaylığım kabul edildi. Gönderilecek listede yer aldım. Daha sonra Avrupa Konseyinin hukuk işleri komisyonunun bir alt komitesinde Paris'te bir mülakata girdik. Tabii, tüm devletlerden gelen adaylar da oradaydı, yani sadece Türk aday için değil, hepsi için yapılan bir mülakat söz konusuydu. Burada da olumlu bir mülakat geçtiğini düşünüyorum. Avrupa hukukuna ilişkin olarak, genelde o tarz şeyler üzerinde konuşuldu. Kendi niteliklerimi oraya iyi yansıttığımı düşünüyorum. Arkasından da komite de aday olarak beni önerdi."
TÜRKİYE'NİN AİHM'DEKİ İLK KADIN YARGICI
Türkiye'den AİHM'deki ilk kadın yargıç olacağına dikkati çeken Karakaş, AİHM'de görev yaptığı süre içerisinde Strasbourg'da yaşayacağını söyledi.Prof. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, sözlerini, "Umarım bu seçildiğim yüksek hukuki değere sahip göreve uygun gerekleri yerine getirebilirim" diyerek noktaladı.
(AA)
Yayın tarihi: 23 Ocak 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/23//haber,7F58638F081D48F99552FEA9406BD9CB.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.