Türkiye'nin çözülmeyen daha doğrusu çözülmesine izin verilmez sabit konuları var: Kürt Sorunu, Alevilik ve Türban gibi...
Ne zaman konu tartışılsa hemen ülkenin bölünmez bütünlüğü gündeme getiriliyor. Hadi diyelim ki Kürtler ve Türban savunucuları ülkeyi bölme potansiyeline sahip.
Peki, Alevi meselesi neden çözülmüyor?
Bir süre önce Başbakan
Erdoğan'ın katıldığı Muharrem iftarı iyi bir başlangıçtı.
Ama o iftara katılan Diyanet İşleri Başkanı
Ali Bardakoğlu'nun son günlerde yaptığı açıklamalar, tüm bu adımları bir anda sıfırlıyor.
Başkan
Bardakoğlu, önce
"kucaklayıcı" bir girizgâh yapıyor:
"Muharrem iftarını ana hatlarıyla olumlu buldum. Siyasal, kültürel ve sosyal açılımlara ihtiyaç var. Sorunları konuşarak halletmeliyiz."
Bu açıklamanın arkasından ne beklersiniz?
Diyanet İşleri Başkanının söylediği,
"Siyasal, kültürel ve sosyal açılımlar" ın ne olduğunu anlatmasını...
Ama başkan
Bardakoğlu, bunu yapmıyor başka bir şey söylüyor:
"Sünniler camiye, Aleviler cemevine gider ayrımını hem dinen hem de ülkenin geleceği açısından sakıncalı buluyoruz."
Başkan
Bardakoğlu'na göre Alevilerin Cemevi'ne gitmesi "dinen" de "Türkiye'nin geleceği açısından" da sakıncalı.
Aslında Diyanet İşleri'ne hakim olan ana düşünce böyle. O düşünceye göre, Diyanet İşleri ve camiler, sadece Sünni anlayışa hizmet etmiyor, bütün Müslümanlara hizmet ediyor.
Alevilik de Müslümanlığın içinde olduğuna göre onlara da "hizmet" ediyor. Bu durumda ortada bir
"Alevilik sorunu" da yok.
Peki, Türkiye'nin tartıştığı
"Alevilik" meselesi ne?
Diyanet ve çevresine göre bunu mesele yapan,
"Alevilikten rant sağlayan siyasiler" İşte Alevilik meselesi bu yaklaşım nedeniyle kilitleniyor.
Oysa Alevilerin talepleri çok açık ve net...
Aleviler net, ya siyasiler? AK Parti İstanbul Milletvekili
İbrahim Yiğit'e Alevilerin ne talep ettiğini soruyorum:
İşte cevabı:
"Şu anda Türkiye'nin dört bir yanında cemevleri var ve yapılıyor. Önemli olan buna bir statü kazandırmak. Yani yasallaştırmak gerekiyor. Nasıl ki camilerin masraflarını, imamların ücretlerini devlet veriyorsa cemevlerinin masrafını da dedelerin maaşını da devlet versin. Ayrıca bir enstitü kurulmasını istiyoruz. Bunun nedeni de dedelerin ve zakirlerin Alevi felsefesini çok iyi özümsemelerini sağlamak."
Gördüğünüz gibi Aleviler çok açık şekilde ne istediklerini söylüyor. Ancak, benim anladığım kadarıyla mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı ve kadroları soruna böyle bakmıyor.
Son yıllarda Anadolu'da yeni bir yaklaşım görülüyor. Köylere yapılan camilerin alt katları cemevi olarak hizmet veriyor. Gerçekten olumlu bir gelişme. Önce Ordu'nun Fatsa ilçesinde başlayan bu uygulama, şimdi Yozgat'ta da hayata geçirildi.
Bu olumlu gelişmeyi sorduğumuz eski Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı şimdi AK Parti Yozgat Milletvekili
Mehmet Çiçek bakın Alevilik meselesine nasıl yaklaşıyor:
"Türkiye'de ağzı olan konuşuyor. Türkiye'de kaç tane dede varsa, o kadar Alevilik vardır. Her dedenin kendisine has bir cem üslubu vardır. Bu da ya bizzat dede tarafından idare edilir ya da dedenin vekalet verdiği kişi tarafından idare edilir. Cemin usulü budur. Özellikle kadrolu tayin edilmiş bir adam cem idare edemez. Böyle bir usul yok."
Soru çok net: "Cemevlerinin masrafını devlet karşılayacak mı?"
Milletvekili
Mehmet Çiçek'in cevabı da çok net:
"Hayır, Niye karşılasın devlet?"
Gerekçe de bir kaygıya dayanıyor:
"Yarın Mevlevihaneler de, Kadiriler de aynı şeyi isterse ne olur?"
İşte Alevilik meselesinin gelip kilitlendiği nokta burası.
Acaba AK Parti bürokraside ve kendi içinde yaygın olan bu egemen anlayışı değiştirip sorunu çözebilecek mi?
Eğer AK Parti değişimci rolünü sürdürmek istiyorsa işe bu ezberi bozarak başlamalı.
O zaman türban meselesine de Anayasa değişimine de daha samimi bir karşılık bulur.
Yayın tarihi: 22 Ocak 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/22//haber,ED5BE9BB412B4DC89C1CBCFA75F7436A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.