Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan "Üniversitelerin paralı olmasını, bu bedeli ödeyemeyecek durumda olanlara da burs verilmesini" önerdi. Eğitimciler kıyameti kopardı. Kimine göre "Üniversiteler ticarethane gibi işletilemez", kimine göre "Eğitimin herkes için bir hak olduğu ve kimsenin eğitim hakkından mahrum bırakılamayacağı anlayışıyla temelden çelişiyor." Kimine göre ise "Sosyal devlet ilkesine ters düşüyor..."
Bu tartışmada iki önemli ayrıntı gözden kaçırılıyor.
1-Bugün de yürürlükte olan 24 Haziran 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 38'inci maddesi "Yüksek öğretim paralıdır" diyor. Bu maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi 26 Mart 1974'te bakın nasıl karar verdi:
"Yüksek öğretimin parasız olacağı yolunda ne 1961 Anayasası'nın öğrenimin sağlanmasını düzenleyen 50'nci maddesinde, ne de başka bir maddesinde kural olmadığı, özel hizmet olamayacak yükseköğretim hizmetinin kamu hizmeti olmasının vergi yoluyla finansmanı dışında harç, ücret, gider ve benzeri özel karşılık istenmesine engel teşkil etmeyeceği,
yükseköğretimin paralı olmasının akçalı kaynakları yetersiz bir ülkede sosyal devlet ilkesinin bir çeşit uygulanması sayılabileceği gerekçeleriyle
Anayasa'ya aykırılık görülmedi. "
Anayasa Mahkemesi'nin kararını o tarihte yürürlükte olan 1961 Anayasası'na göre verdiğini, bugün durumun farklı olabileceğini düşüneceklere not: 1982 Anayasası'nın ne "Eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi" başlıklı 40'ıncı maddesinde, ne de "Yükseköğretim kurumları" başlıklı 130'uncu maddesinde üniversitelerin olması öngörülüyor. Tabii aynı şekilde, yükseköğretimin paralı olmasını engelleyecek bir madde de yer almıyor.
En az 10 yıllık tartışma 2-YÖK Başkanı Özcan'ın "Paralı üniversite" önerisi hiç de yeni değil. Örneğin TÜSİAD bu konuda iki rapor hazırladı. 1995'te ve 2000'de. Şöyle deniyordu:
"Üniversite eğitiminin tüm maliyetini öğrenciler karşılamalı." 2003'te dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz,
"İstedikleri kadar bağırsınlar, paralı eğitime geçilecek" diye meydan okudu. Hatta bir de yasa tasarısı hazırlattı ama "Siyasi konjonktür" nedeniyle çıkarılamadı. Gürüz mevcut sistemle "Fakir kesimlerden daha zengin kesimlere kaynak aktarıldığını" savunuyor ve ekliyordu: "Yükseköğretim mutlaka ücrete tabi olmalı ki, maddi imkânları kısıtlı olanlar daha rahat okuyabilsin. Yükseköğretimin paralı olması, fakirler okumasın anlamına gelmez; tam tersine ödeme gücü olandan alıp, ödeme gücü olmayana vermek sonucunu getirir."
Alın size bir sürpriz: MHP bundan 9 yıl kadar önce, 1999'da hazırladığı raporda, kaliteli devlet üniversitelerinin paralı hale getirilmesini önerdi.
Aynı şekilde Dünya Bankası, "Yükseköğretim reformu" konulu raporunda
"Diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de üniversitelerin paralı olmasını" tavsiye etti, "Maddi durumu yetersiz öğrenciler için burs, bağış ve borçlandırma gibi araçların devreye sokulabileceğini" belirtti.
Ve nihayet YÖK geçen yıl, yani Prof. Dr. Erdoğan Teziç döneminde hazırladığı ve hâlâ internet sitesinde yer alan "Türkiye'nin Yükseköğretim Stratejisi" başlıklı raporunda, "Paralı üniversite" görüşüne açıkça destek verdi.
Yükseköğretimin paralı olmasının "Sosyal devlet" ve "Fırsat eşitliği" ilkeleriyle bağdaşmadığı iddiasına biz de katılmıyoruz. Çünkü üniversiteler parasız olunca, zenginlerin çocukları da bedava okuyor. Devlet üniversitelerinin gelirlerinin hemen tümü bütçeden, yani halktan toplanan vergilerden karşılandığına göre, bu durumda kamu eliyle varlıklı kesime kaynak aktarılmış oluyor.
Çözüm: Üniversiteler paralı olmalı ama yetenekli yoksul gençlerin yükseköğretim yapabilmesi için burs imkânları alabildiğine çoğaltılmalı.
Fırsat eşitliği parasız üniversiteyle değil, zenginden alıp yoksul öğrencilere burs olarak aktarmakla sağlanabilir.
Yayın tarihi: 8 Ocak 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/08//haber,DC0F773E149B403D9B67A0FD098B4B66.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.