kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Ocak 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Liberaller ve demokratlar merkeziyetçiliği sevmez

Merkez Bankası, Ankara'dan İstanbul'a taşınsın mı? Tartışma sürüyor: Bütün gazetelerde bu konu var.
Hatırlarsınız: Biz de dünkü sohbetimizde, bazı siyasetçilerin ve bürokratların " üniter devlet " kavramı ile " merkeziyetçilik " kavramını birbirine karıştırdığını görmüştük.
Peki fark nedir?
Hani anayasa, " Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür " der ya... İşte bu söz, "üniter" yani "tek" devlete işaret eder: Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek tür egemenlik...
Tabii üniter olmayan, mesela " federal " devletler de vardır. Bunlar eyaletlerden (federe devletlerden) oluşur.
Merkeziyetçiliğin ise üniterlikle doğrudan bir alakası yoktur. Karar verme yetkisinin hangi makamda olduğuna bakılır. Siz hemen her kararı ülkenin başkentinde almaya çalışırsanız... Merkeziyetçi bir yapınız var demektir.
Bizde hatırı sayılır bir geçmişe sahiptir merkeziyetçilik. Osmanlı, ne zaman başı sıkışsa, işleri merkeze, yani İstanbul'a bağlardı. Cumhuriyet rejimi de farklı davranmadı; sadece başkent değişmişti.
Kütük cumhuriyetçiler, komünistler, faşistler, milliyetçilerin ve ulusalcıların çoğunluğu, bazı muhafazakârlar (vb.) merkeziyetçiliği sever. Çünkü böylece işler kontrol altında yürür.
Liberaller ve demokratlar ise merkeziyetçilikten hoşlanmaz. Çünkü " girişim " (özellikle ekonomik yatırım) ve " katılım " (demokratik örgütlenme) kararları; bireylerin, grupların, zümrelerin elinden alınır, bürokratlara verilir.
" Benim " hangi yatırımı yapacağıma bürokrat karar verir ( Devlet Planlama Teşkilatı'nı düşünün).
" Bizim " taleplerimizin yerinde, makul, mantıklı olup olmadığına da yine başkentte karar verilir.
Mesela Aleviler, cemevlerinin ibadethane olmasını istiyor. "Olmaz" deniliyor.
Liberal-demokratlar buna şöyle karşı çıkabilir: "Kardeşim sana ne adamın ibadetinden? Kamu düzenini bozmadıktan, başkalarının özgürlülüğünü engellemedikten sonra... İstediği yerde, istediği gibi ibadet eder; sen ne karışıyorsun? Niye engelliyorsun?"
Sanırım "üniter devlet" ile "merkeziyetçilik" kavramlarının farkını yeterince ortaya koyduk.
Merkeziyetçilik, işleyiş mantığı gereği yönetimin belli bir bölgede (başkentte) toplanmasına yol açar.
Bugün İstanbul'da sermaye nasıl gökdelen ormanını büyütüyorsa... Merkeziyetçilik de Ankara'da bakanlık ormanını büyütmüştür.
Dünkü tartışma sırasında sormuştum: "Bakanlıkları Ankara'dan taşraya taşımaya ne dersiniz? Mesela Turizm ve Kültür Bakanlığı niye Antalya'ya taşınmasın?"
Kahramanmaraş'tan okurumuz, Doç. Recep Gündoğan bu beyin jimnastiğine şöyle katkıda bulunuyor:
"Bakanlıkların taşraya taşınması, bu tartışmanın uç noktası olup reel politik olarak pek mümkün gözükmüyor. Ancak bunun yerine genel müdürlüklerin taşınmasının daha kolay ve yararlı olacağı kanaatindeyim.
"Örneğin Karayolları Genel Müdürlüğü, DSİ, Orman Genel Müdürlüğü... En azından 30-40 ile birer genel müdürlük taşınabilir..."
Gündoğan bu uygulamanın yararlarını anlatırken, genel müdürlüklerin taşındıkları yeni kente sadece ekonomik açıdan değil sosyal ve kültürel açıdan da büyük katkıda bulunacağını belirtiyor.
Bunlar ilginç fikirler.
Ancak şu soru hâlâ geçerli:
Genel müdürlüklerin bir kısmını taşraya götürmek; merkeziyetçiliği biraz olsun azaltır mı? Yoksa genel müdürlerin ikide bir Ankara'ya seyahat etmesine mi yol açar?
Sanırım en önemli konu " yetki dağıtımı ve paylaşımı. " Öncelik burada...