İyi seneler!

KÜLTÜR ELÇİLERİMİZ:
Reha Erdem'in 'Beş Vakit' ile Nuri Bilge Ceylan'ın 'İklimler' filmleri önceki yılda parladılarsa da, 2007 yılında da uluslararası film festivallerini dolaşmaya devam ettiler. Özer Kızıltan'ın yönettiği 'Takva' ise geçen yılın ilk büyük sinema etkinliğini gerçekleştiren Berlin'de Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği'nin (FIPRESCI) ödülünü alarak seneye parlak başladı. Bu yıl Fatih Akın, 'Altın Palmiye' için yarıştığı Cannes da büyük sükse yaptı. Semih Kaplanoğlu da Cannes'ın yan bölümde gösterilen 'Yumurta' ile uluslararası yolculuğuna devam etti, memleketinde ise Altın Portakallar'a damgasını vurdu. 'Beynelmilel' de yurtdışında sesimizi duyurdu ve yönetmenleri Sırrı Süreyya Önder ile Muharrem Gülmez'e ödüller kazandırdı.

İKİ YILDIZ KAYDI:
Dünya sinemasının en önemli iki Avrupalı yönetmeni aynı günde aramızdan ayrıldı. Ölümcül gün, 30 Temmuz günü oldu. Avrupa'nın iki ayrı ucundan gelen; 89 yaşındaki İsveçli Ingmar Bergman ve 95 yaşındaki İtalyan Michelangelo Antonioni uzun ve verimli sinema kariyerlerinin ardından bizlere nice başyapıtlar bıraktılar.

SIKICI TARTIŞMALAR:
"Dayanılmaz derecede abartılı, uyduruk, aldatıcı.... Pardon, sıkıcı olduğunu da söylemiş miydim?" Film eleştirmenleri de bazen sıkılır elbet! Dünyada görüşlerine değer verilen, ama tabii ki ve illa ki tartışma yaratan film eleştirmenliğinin 'baba' isimlerinden bir İngiliz sinema yazarı, Michael Caine ile Jude Law'un başrolde yer aldığı parlak tanıtımlı 'Sleuth' adlı filmle ilgili yukarıda tırnak içindeki yorumu yapınca ortalık ayaklandı ama hemen de duruldu. Martin Scorsese ise "Hayatımı ve kariyerimi yönlendirdi!" sözleriyle, Amerikalı film eleştirmeni Rogert Ebert'a şükranlarını sundu, eliyle ödül verdi. Dedik ya, dünyada sinema yazarlarının görüşlerine değer de veriliyor!

ALTINA YATIRIM:
2007'nin en büyük Hollywood yatırımlarından birisi de yeni bir 'Altın Çift' yaratmaktı. Yeni Bond İngiliz Daniel Craig ile Amerikalı süperstar Nicole Kidman geçen yıl iki filmle birden seyirci karşısına çıktı. Malum 'İstila'ya (Invasion) seyirci ilgi göstermedi, gişede iş yapmadı. Zaten yapımcılar da, olumsuz eleştirilerden kaçınmak için sinema yazarlarına filmin ön gösterimini yapmadan vizyona sokmuşlardı. İki ünlü oyuncunun 'Altın Pusula' filmi ise gayet ilgi görüyor. Birbirini dengelemiştir herhalde.

OSCAR'IN KURALI BOZULDU:
Akademi üyeleri uzun süredir ihmal ettikleri bir yönetmeni sonunda 'resmen' takdir ettiler. Daha önce 7 kez Oscar'a aday olan çağdaş sinemanın yaşayan en önemli ustalarından Martin Scorsese, yaklaşık 40 yıllık sinema kariyerinde 'Köstebek' (The Departed) ile Oscar'ı ilk kez kucakladı. Gerçi Scorsese'nin kadim dostları yani üç 'baba' sinemacı Steven Spielberg, Francis Ford Coppola ve Georges Lucas, 'En İyi Yönetmen' ödülünü açıklamak üzere sahneye geldiklerinde durum az çok belliydi. Zarfların sahnede açılmasına kadar kazananın bir devlet sırrı gibi mühürlenip gizlendiği iddiası düşünülünce, Akademi'nin bu kuralı Martin Scorsese için bozduğu anlaşılabilir.

SİYASETEN ALAKALI:
Bazı Hollywood starları geçen yılda savaşa ve açlığa karşı itirazlarını dile getirdiler. Özellikle Irak savaşına ve yıkıcı uygulamalara itiraz ederek 'Yargısız İnfaz' ve 'İlah Vadisi' gibi yüksek bütçeli filmlerle savaşın bedelini anlatmaya çalıştılar. Geçen yıl Sean Penn savaş ve açlık karşıtı mücadelesindeki yerini adeta George Clooney'ye bıraktı. Sever ya da sevmezseniz lakin Angelina Jolie ve Brad Pitt çifti de starlık güçlerini dünya meselelerine dikkat çekmek için kullandılar.