Dizimizin adını "Cumhuriyet'in Son Başkanı" olarak seçtiğimizde, 15 Şubat 1998'de bir oy farkla o koltuğa oturan Aziz Yıldırım'ın 10 yılını tamamlarken, nasıl değişim gösterdiğini, hem de yönettiği Fenerbahçe'nin nerelerden nerelere geldiğini yansıtmak istedik. Hiç bir değişimin acısız olmayacağını kabul ederek, bugün 'büyük yürüyüşe' geçen bu kulübün yaşadıklarını, iyileri veya kötüleri ile yaşayanların ağzından, olaylarla vermeye çalıştık. Aziz Yıldırım için hayatında Fenerbahçe'den daha önemli bir şeyin olmadığını bugün rahatlıkla söylüyoruz. Üstelik bağları çok kuvvetli bir aileden olmasına rağmen, kongre kazanmak adına kardeşi Ali Yıldırım'ı, daha sonra da duyumlara göre "Başkan olmak istiyormuşsun" yorumuyla dayısının oğlu, Osman Yalçın'ı yönetiminden çıkaran bir başkandır.
İKİ KEZ İSTİFA ETTİ; DÖNDÜ
İlk yıllarında ılımlı politikaları ve mütevazılığı ile dikkat çekip, hatta eleştirilirken, sonrasında en sevilmeyen, en sert ve en iddialı isim olması da ilgi çekici. Yola çıktığı arkadaşlarının neredeyse tamamı, bugün karşısında. Yola çıktığında karşısında olanların da neredeyse tamamı şimdi yanında, destekçisi. Ama Fenerbahçe'den hiç ayrılmadı. İki kez istifa ettiyse de, her seferinde döneceği biliniyordu. Vefasızlık konusunda çok eleştirildi. Bir gün bu konuyu sorduğumda, "Ben vefasız değilim. Ayrıldığım kişilerin farklı istekleri olduğunu gördüm" dedi. İlk yılında bir Galatasaray maçı öncesinde Dereağzı'nda yürüyorduk. Çok heyecanlıydı. Maçı tüm camia bekliyordu. Sıkıntısını fark edip, "Bunları kafana takma başkan" dedim. O anda yapımı hızla süren Dereağzı Tesisleri'ni göstererek, "Maçlar gelip, geçecek. Ama bu tesisler durdukça, seni herkes hatırlayacak, hizmetini bilecek. Galibiyet burada" dedim.
ORTAYA BİR 'DEV' ÇIKARDI
Gerçekten de enerjisinin tamamını kullandı ve bugün Fenerbahçe'yi dünya devleriyle baş edecek konuma getirdi. Hem maddi olarak, hem tesis kalitesi olarak, hem de oyuncu profiliyle ortaya bir dev çıkardı. Eleştiriden hoşlanmadı, hep sert tepki gösterdi. Bütün bu işler yapılırken, büyük paralar da harcandı. Yıldırım'ın on yıllık süreçte 700 milyon dolar harcadığını, yaptığı bütçeler gösteriyor. Bir Divan Kurulu toplantısı öncesinde "Şahıs borçları ne kadar?" diye sordum. Kürsüye çıkıp, "Gürcan Bilgiç, Fenerbahçeli değildir" dedi. Ama sorumu cevaplamadı. Eskiden kendi parasını harcıyordu. Kimse bir şey diyemezdi. Ama sonrasında yine kendi başarısıyla, kulübün parasını harcamaya başladı. Bu nedenle eleştirilerin farklılığına da alışması gerekiyordu. Yıldırım bugün bir ekoldür. Söyledikleri, önerileri dikkate alınmalı, 10 yıllık tecrübesinin ışığına dikkat edilmelidir. Eskiden kendisi için isterdi ama bugün her şeyi yenebileceğini biliyor. Bu yüzden daha ılımlı, vizyonlu, barışçı ve vizyon taşıyan konuşmalar yapıyor. Gücü elinde tutan merkez olarak, "Tek reis benim" diyerek iddiasını ortaya koyan, bugün ve sonrasında Fenerbahçe'nin geleceği hakkında kendi kararı dışında hiçbir gelişme olmayacağını bilen Yıldırım, hem F.Bahçe Cumhuriyeti'nin son başkanıdır, hem de karşısında tek muhalif bırakmayarak, karşısına çıkabilecek bütün güçleri eriterek, 'cumhur'un reisidir...
Yayın tarihi: 26 Aralık 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/26//haber,A7E516FCAB224C43ADBB16B3C3929D5A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.