Türk insanının yüzde 99'u (ne de severim bu cümleleri) sabah kalkınca çay içiyormuş. Evet, biliyoruz. Elbette. Sabah kalkıp işe giden sıradan her Türk insanı gibi ilk işim çay aramak olur. Demli, tavşan kanı, mümkünse ince belli bardak. Ajdar, Ajda, Sezen, Nükhet falan değil. İnce belli. Saplı maplı da değil. Fincan da değil, su bardağı da değil. Normal çay bardağında çay. Bakın daha "Çay içerim," yazmadan, ne kadar fazla seçenek yazıyorum. Boğulmuşuz yani seçeneğe... "Otur bir çay iç," demek artık eskisi kadar kolay değil. Ve fakat bu çay artık bulunmuyor. Geçenlerde bizim mahallede yeni açılan bir kafede espresso içmekten sıkılıp çay içesim geldi. Çay yok. Espresso'ya 'ekspresso' diyen bir müdür, bana demli çay veremeyeceklerini söyledi. Bergamutlusu bile var, ama normal çay yok. Burada çay içilmesi istenmiyor belli ki. Nedeni, nasılı boşverelim. Peki, her mekânın kuralları vardır diyelim, saygı duyalım. Sokağa çıktım, dolandım hiçbir yerde çay yok. Olan yerlerde poşet var, tatsız tuzsuz. Ya yeşil çay, ya boğürtlenli çay, ya kuşburnu böyle ilaç gibi kokan şeyler... İnsan bunları nezleyken içer. Derken annemlere gittim. Annem "Çay ister misin?" diye sordu. "İçerim anne," dedim. Ve ne göreyim. Poşet çay evlerimizi de ele geçirmiş. Pazarlamada önce kadınları ele geçiriyorlar. Sonra hayatımızı. Annem esir düşmüş durumda. Çaydanlığı rafa kaldırmış, 'ketıl' başköşede. Ertesi gün arabayı almaya sanayiye gittim. "Bir çay verelim," dediler de sonunda normal bir çay içebildim. Türkiye'de bir bardak normal çay içmek için sanayiye gitmek zorundaysak, bu işte bir terslik olmalı. Kahve zinciri, çay zinciri tamam, hepsi olsun da bir bardak da demli ince belli çay olsun yahu...
Bugünkü Tüm Yazıları
Demli çayı hatırlayan var mı?
Yayın tarihi: 21 Aralık 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/21/cm/haber,77F664BB340247378E55622FB5D139A7.html
Tüm hakları saklıdır.