kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Cuma Sabah 
MEHMET TEZ

Ne olur bu kadar yaratıcı olmayın!

Taraf gazetesi, arka sayfasında her gün birine uyguladığı 20 soruluk testi Elif Şafak'a da uygulamış. "En sevdiğin kelime," "En nefret ettiğin kelime," "Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?" gibi sorular... Ne zaman bir yazara, müzisyene, bir oyuncuya böyle sorular sorsanız, onlardan bir şey yazmalarını, bir konuyla ilgili mesela bir iki maddelik fikir belirtmesini isteseniz, yanıtlar geldiğinde içinizde tarifsiz bir sıkıntı oluşur. Terlemeye başlarsınız ve sonunda tikleriniz başlar. En son hissettiğiniz şey ise büyük bir hayal kırıklığıdır. Mesleğinize küsersiniz, yıllardan beri takip edip, sevdiğiniz, beğendiğiniz sanatçıların, edebiyatçıların, müzisyenlerin ne kadar sığ, ne kadar klişe, ne kadar düz, ne kadar parıltısız olduğunu gözler önüne serdiği için... Böyle böyle hayatınızın parıltısı-büyüsü bozulur. Hani üstad Walter Benjamin'in dediği gibi, 'aura'sı kaybolur. Kalabalıklar içinde yalnız olanlar, karanlıklardan güneşe doğanlar, yağmurlu günlerde gözyaşları su birikintilerine karışanlar, yüreği yerinden fırlayanlar, onun gözlerinde yok olanlar, ikili yalnızlıklar yaşayanlar, soğuk minik ayakları beton kaldırımlarda üşüyenler... Diğer klişeleri siz yazın, ben buraya koyarım. Hepsiyle karşılaşmışımdır. Kimisi klişeler içinde boğulur, kimisi zaten neden bahsettiğinizi bile anlamaz. Bir keresinde "Hayatınız film olsa soundtrack'inde hangi şarkılar olurdu?'' köşesi için meşhur ve sevilen bir müzisyenimize sorular soruyorduk. Konsepti uzun uzun yazıp yolladık, gelen yanıt şu: "En sevdiğim sanatçı Bon Jovi." Şahidim var en az iki tane... Sanatçının ismi bende saklıdır. Elif Şafak da âşık olmak ve yazmaktan hoşlanıyormuş, İstanbul'un tüm seslerini seviyormuş, "Ölmeden önce ölmek,'' istiyormuş (oldukça yaratıcı bir kelime oyunu), ölünce cennette Tanrı'ya 99 ismini anlattırmak istiyormuş. Hayat felsefesi ise şuymuş: "Aşk imiş ne varsa bu âlemde..." Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi? Biri bu sorulara normal yanıtlar verse ne âlâ. Ama yaratıcı bir şeyler yazmaya çalışınca, bir de klişelere hapsoluyorsanız ancak gülünç oluyorsunuz. Ülkemizde 'iyi' fotoğrafçılar siyah-beyaz yaşlı adam suratı, kapı önünde oturan nine ve kurumuş ağaç çekiyor. Seksi poz olarak sunulan şey, mavi kalebodurlu bir küvette oturan parmağı ağzına girmiş Murat Boz. Tasarım harikası; üzerine çiçek yapıştırılmış plastik inek. Mimariye hiç girmeyeyim. Ünlü edebiyatçımız da işte "Ölmeden önce ölmek,'' istiyor. Herkes mi böyle? Allah'tan bu sorunun yanıtını kesin olarak verecek kadar tanımıyorum herkesi... Tanımak da istemem. Taraf gazetesinde bu köşeyi hazırlayan arkadaşlara sabır diliyor, son bir not olarak da 20 soru köşenizin altındaki üç satırlık açıklamaya ise hiç gerek yok diyorum. Bu konsepti bulan ve geliştiren kimselere teşekkür etmek, bütün gazetelerin her gün Gutenberg'e teşekkür etmesine benziyor.