Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) neredeyse kurulduğu günden bu yana tartışılıyor.
12 Eylül askeri darbesinin armağanı bu kurul, onca hükümet değişikliğine rağmen ne yazık ki bu tartışmalı pozisyondan kurtarılamadı.
O kurtulamadığı için, üniversitelerin de, üniversiteler önünde biriken milyonlarca öğrencinin sorunu da çözülemedi.
Şimdi bu çözümsüzlüğe yeni bir boyut daha katıldı.
YÖK başkanlığına atanan kişinin kimliği...
Geçmişte YÖK'le başkanlar arasında ortak bağdan söz edilirken, şimdi bağın değiştiği ileri sürülüyor ve farklı iddialar ortaya atılıyor.
Kısacası tartışma YÖK'ün kurumsal kimliğinden çok, başkanın ideolojik kimliği üzerinde sürüyor.
Peki, kim bu yeni YÖK Başkanı?
Bu sorunun cevabına, yeni YÖK Başkan
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın ideolojik duruşu ve göreve geldikten sonra yaptığı açıklamalar üzerinden değil, öğrencileri üzerinden ulaşmaya çalışacağız.
Bu da nereden çıktı, demeyin.
Yaklaşık 26 yıldır Türkiye'de hocalık yapan
Prof. Özcan'ın binlerce öğrencisi oldu.
Doğal olarak onu en iyi öğrencileri tanıyor.
Daha doğrusu onun
"ideolojik duruşu"yla
"objektif tavrı" arasındaki farkı en iyi onlar bilir.
Bu önemli, çünkü öğrencilerin anlattığı
Prof. Özcan'la bugün medyada tartışılan YÖK Başkanı
Prof. Özcan arasında inanılmaz bir fark var.
O farkı eski bir öğrencisi olan
Adnan Öney şöyle anlatıyor:
"Ben ODTÜ birinci sınıf öğrencisiyken hoca Chicago Üniversitesi'nden geldi. O zaman tanıştık. Kendinden çok emin, çok objektif düşünen, tarafsız bir bilim adamıydı. Ben 1983'te cezaevine girdim. İhbar ettiler, yaklaşık 2 yıl cezaevinde kaldım. Hoca hep gelip gitti. Benimle ilgilenen tek insandı. Ben çok başarılı bir öğrenciydim. Devrim yapmak için eğitimi falan reddediyorduk. Ama o bizi hep kazanmaya çalıştı."
Adnan Öney, dönemin en radikal sol örgütleri içinde yer almış bir öğrenciydi. O günleri anlatırken ilginç bir noktaya da dikkat çekiyor:
"Ben Yusuf Hoca'yı Marksist sanıyordum. Ve böyle bir insanın da inanan biri olabileceğini düşünmüyordum. Ama sonradan
'Demek ki bazı insanlar böyle olabiliyormuş' diyorsunuz. Hanımı da son derece aydın çağdaş ve modern bir insandır."
Cezaevinden çıktıktan sonra, o dönem 1402 diye bilinen yasayla üniversiteden atılan
Adnan Öney, bugünkü tartışmaların anlamsızlığına dikkat çekiyor ve şöyle diyor:
"Yusuf Hoca çok demokrat ve özgürlükçü bir insandır. Hiçbir zaman özgürlük konusuna tek boyutlu bakmaz. Ben bir solcu olarak hala birçok konuda, en basitini söyleyimiyi giyinme konusunda bile hocanın görüşlerine başvuruyorum."
Doğrusu
Prof. Özcan hakkında böyle konuşan sadece
Öney değil.
Onun hakkında, daha YÖK Başkanı olmadan
Ekşi Sözlük'te yazan öğrencilerinin hayli ilginç yorumları var.
"İdeolojik olarak zıt kutuplarda olmamıza rağmen ideolojinin insan ilişkilerinin samimiyeti ekseninde hiçbir önemi olmadığını göstermiş kişidir kendisi..."
"Öğrencilerini çok tutar, hem de ayrım yapmaksızın. Öğrenciler içinden bir kişi duymamışımdır, hakkında kötü söz söyleyen. Cumhurbaşkanı olsa bile az gelir diye muhabbetler bile döner hakkında..."
Yeni YÖK Başkanı her ne kadar
"dindar" veya
"tarikat bağlantılı" sunulup tartışılsa da, onun rahle-i tedrisinden geçen farklı öğrencilerinin görüşünü de dikkate almakta yarar var.
Eğer YÖK'te nasıl bir politika izleyeceği merak ediliyorsa, hocanın daha önce yaptıklarına bakmak daha doğru olmaz mı?
Kurban bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum ve iki gün izin rica ediyorum.
Yayın tarihi: 20 Aralık 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/20//haber,0C11E55DEA944A5B8A626DEEEEEF1BB1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.