Marka ve markalaşmak çağımızın en ön plana çıkan konuları arasında... Sektörü ve alanı ne olursa olsun mesajını en geniş kitlelere en iyi şekilde ulaştırmak, günümüz iş dünyasının başarısı için ise ilk kural. Yazımın girişinden de anlaşıldığı gibi geçen hafta dinleyici olarak katıldığım 'Marka' konferansı bu haftaki yazımın esin kaynağı... Bu sene 8'incisi düzenlenen konferansın başından beri süren başarısı ve içeriğinin kalitesi dikkatimi çekmiştir ve ilkinden beri düzenli olarak katılan katılımcılardan öğrendiğime göre de her yıl daha da iyi gidiyor. Ülkemizin böyle bir etkinliği organize ediyor ve alanlarının uzmanları insanları misafir ediyor olması gerçekten memnun edici...
SIRADAN BİR ETKİNLİK DEĞİL 'Marka 2007' süresince en çok dile getirilen cümle 'marka kraldır'dı. Çevremizi gözlemleyip, alışkanlıklarımızı, eğilimlerimizi düşünürsek bunun bir gerçek olduğunu söyleyebiliriz. Günümüz insanının markaya verdiği, daha doğrusu markanın imajına verdiği önem, ürünün nerede nasıl üretildiğinden çok daha önemli. Bu konu marka konferasının da öne çıkan başlıklarından biriydi. Ayrıca sektörü ne olursa olsun marka olmanın çok zor bir şey olduğu da konferansta bir kez daha gözler önüne serildi. Markanın emek, sabır, altyapı, müşterisiyle samimi ve doğru iletişim istediği, gelinen noktada durmak ve rakiplere yenilmeden, imajını bozmadan devam etmenin önemi üzerinde duruldu. Marka konferansında ayrıca dünyanın öne çıkan akımları da konuşuldu... Kısaca insana dair her şey konuşuldu. Konferansta duymaktan en memnun olduğum şey ise, zamanla insanların belirginleşen el emeğine, yaşanmışlığa ve detaylarına kadar düşüne düşüne üretilmiş ürünlere karşı olan eğilimleri oldu. Tüketicinin buna daha çok değer vermesi, herkesin bir şekilde her yerde bulabileceği, yeri, zamanı, anlamı, işçiliği olan ürünlerin öne çıktığını anlamak iyi geldi. Özellikle de bu durumun gençlerde daha da çok belirgin olduğunu duymak daha da memnun ediciydi. Konferansta moda takipçilerini ilgilendiren bir nokta vardı ki; o da, her sezon 2, 3 ve 4 koleksiyon yetiştirmek, trendlere uygun koleksiyonlar hazırlamanın eskilerde kaldığıydı. Bunu aslında moda dünyasının atasözü haline gelmiş 'moda geçer stil kalır' sözüyle bağdaştırabiliriz.
BİLEREK YAŞAMAK GEREK Bu arada yaşadığımız dünyayı, önceliklerimizi şöyle bir durup düşünürsek, insanlığın gelişen teknolojiyle daha pratik ve daha erişilebilir, daha evrensel ama bir o kadar da hızlı ve gün geçtikçe daha zor bir düzen içinde olduğunu görüyoruz. Bunun hem olumlu hem de olumsuz tarafları var. Olumlu ve hayatımızı kolaylaştıran gelişimleri doğru kullanıp, olumsuzlukları ayıklamak için görevin; insan aklına ve bilgisine düştüğüne inanıyorum. Daha hissederek ve değer bilerek yaşamanın mutlu olmanın temeli olduğuna inanıyorum.
Yayın tarihi: 17 Aralık 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/17/gny/haber,30F44651DC9D40B4AC1F3D78CFF3563E.html
Tüm hakları saklıdır.