Miller Music Factory, bir şarkı yarışması. Dans, elektronik, hip hop yanında bu yıl ilk kez alternatif rock kategorisi de var. Ve bakın bana neler neler düşündürdü... Adı üzerinde Miller'ın desteklediği proje sayesinde pek çok genç, buraya şarkısını yolluyor ve yarışma bazen gerçekten çok çok iyi keşiflere imkân tanıyor. Bu yıl alternatif rock jürisinde olduğumdan 200 kadar şarkı dinledim. Bir kısmı daha önce aşina olduğum gruplar, bir kısmı tamamen sır; ne isimlerini ne de tiplerini biliyorum. O yüzden az sonra yazacaklarım tamamen nesnel bir gözleme dayanıyor. Aralarında bir düzine kadar iyi iş var. Geri kalanı ise müziğe ve tarza odaklanmış, ama anlatacak bir hikâye bulamamış insanlar. Yani şöyle bir durum var: "Ben çok iyi gitar çalıyorum, kayıt olayını da çözdüm, eh sesim de iyi, ama anlatacak bir hikâyem olmadığı için sürekli yalnızlık, karanlık, sensizlik gibi şeylerden bahsediyorum. Aklıma bunlar geldi." Türkiye'de gençlerin kendilerine ait anlatacak bir hikâyeleri yok. Çünkü kendilerine ait bir hayatları yok. Onlar yeraltı zenginliklerimiz, denizlerimiz, nehirlerimiz falan gibi ya ailelerine ya devlete aitler. Varlıkları o ya da bu varlığa armağan olmuş bir kere. Kendi başlarına yaptıkları tercihler yok. Onlar adına birileri sürekli tercih ediyor. Başlarına ne zaman neyi nasıl bağlayacaklarını, ne zaman çıkaracaklarını, ne zaman evlenip ne zaman boşanacaklarını başkaları söylüyor. Gençlerin özel hayatları olmadığı gibi cinsel yaşamları da yok. Sevdikleriyle rahat rahat öpüşüp koklaşmak için hep gizlenmek ya da sonu cinnetle biten mutsuz evlilikler yapmak için borçlanmak, takside girmek, 'göçmek' zorundalar. Bu yüzden o gençler büyüyüp siyasetçi, yönetici olduklarında kızların eteğinin altıyla, saçıyla başıyla kafayı bozuyorlar. Garip garip dergiler çıkarıyor, sayfalarca makale yazıyorlar. Çünkü cinselliklerini yaşayamamış, hiç tanımadıkları eşlerle evlendirilmiş, mutsuz ve früstre insanlar oluyorlar. Çocuklarının da kendileri gibi olmasını istiyorlar. Böylece mutsuzluğu gizlenmiş, bastırılmış, anlatacak hikâyesi olmayan milyonlarca insan, sürekli kavga içindeyiz bu ülkede. Hayır, "Klasikleşmiş internet jenerasyonu," falan laflarını kullanmayacağım. Bunun tüm dünyada sözü edilen genç kuşakların yozlaşması gibi bir durumla ilişkisi olduğunu da düşünmüyorum. Bunları ne kimseyi aşağılayıp hakaret etmek niyetiyle yazıyorum ne de "Eskiden her şey harikaydı," edebiyatı yapmaya çalışıyorum. Her şey birbiriyle bağlantılı. 12 Eylül, YÖK, üniversiteler... Sevgili siyasetçiler; kendi tıfıl gençlik yıllarımı da içine katarak söylüyorum: Bu gençlik sizin eserinizdir. Ne kadar övünseniz azdır.
Bugünkü Tüm Yazıları
Ne olacak bu gençliğin hali!
Yayın tarihi: 14 Aralık 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/14/cm/tez.html
Tüm hakları saklıdır.