Türkiye Futbol Federasyonu'nun yeni kanunu Resmi Gazete'de yayınlandı. Öncelikle şunu belirteyim ki 15 yıllık bir genel kurul delegesi olarak, federasyon seçimlerinde gördüğüm ve yaşadığım rezilliklerden gına gelmişti.
Perde arkası pazarlıklar, para karşılığı kullanılan oylar ve iktidara geldiklerinde kendilerine oy veren delegelere sağlanan iş imkanlarıyla tam bir aşiret yapısı vardı. Çok uzun yıllar önce tanıdığım sevgili Bakan Murat Başesgioğlu fevkalade bir kanunun hazırlayıcısı ve baş mimarı olmuş. Bu kanunda kimin emeği geçmişse kutluyorum.
Pek tabi ki eski hakem arkadaşım, şimdinin de spor komisyonu üyesi AKP Milletvekili Dr. Abdurrahman Arıcı'ya da sonsuz teşekkürler. Bundan daha iyisi yapılamazdı. Temel değişiklik, genel kurulun yapısı ve federasyonun mali durumunun denetlenmesiyle ilgili olmuş. Yıllardır genel kurullarda taban birlikleri denen bir
'Demokles'in Kılıcı' vardı. Hep belirleyici olurlar, pazarlıklarda baş rolü oynarlar ve yeni göreve gelen federasyon başkanlarına bazı üyelerini işe alması hususunda baskı yaparlardı.
Hep kazanana oynamak isterler ve sonra da federasyon başkanlarına
"Sana biz kazandırdık, şimdi diyetini öde" diye baskı yaparlardı. Artık eski çamlar bardak oldu. Futbol genel kurulunda tüm ağırlık kulüplerde. Yani
"Malın gerçek sahipleri"nde. Artık taban birlikleri ne eskisi kadar güçlü ne de eskisi kadar pazarlık sahibi olacaklar. Hatta beni ve diğer birkaç hakemi delege yapmasalardı daha çok sevinirdim.
FAZLASI VAR EKSİĞİ YOK İkinci husus ise federasyonun hesaplarının ve mali durumunun uluslararası spor alanında tecrübesi bulunan, bağımsız bir denetim kurumuna yaptırılması. Tüm soru işaretleri ve dedikodular ortadan kalkacak. Artık bazı federasyon üyeleri yüzbinlerce doları avans alıp bir sene sonra bu avansı yerine koyamayacaklar. Artık bazı yönetim kurulu üyelerinin metreslerinin kuaför paralarını federasyon ödemeyecek.
Bunlardan birini yaptıkları taktirde karşılarında dünyaca ün yapmış bir denetleme şirketini bulacaklar. Yıllardır Türk futbolunda ve özellikle de federasyon seçimlerinde siyasi baskı var mı diye tartışılır.
Bu kanun bunu da büyük ölçüde ortadan kaldırmış. Zira artık Spordan Sorumlu Devlet Bakanı'nın denetim ve gözetim hakkı yok. Ayrıca sayın bakan genel kurulu da eskisi gibi toplantıya çağıramayacak.
Merkez Hakem Komitesi, Tahkim Kurulu gibi Türk futbolunda radikal kararlar veren komisyonları da FİFA'nın isteği doğrultusunda seçilmiş federasyon atayacak. Bu kanunun fazlası var eksiği yok. DEMOKRASİYE İNANIYORUZ Gelelim tartışılan konuya. 30 gün içinde genel kurul toplanacak ve
"Haluk Ulusoy'la devam edelim mi yoksa etmeyelim mi?" diye karar verecek. Ne var ki bunda, bundan niye korkuluyor ki? Demokrasiye inanıyorsanız, Türk futbolunun gerçek sahiplerinin genel kurul üyeleri olduğunu düşünüyorsanız böyle bir güven oylamasından niye çekiniyorsunuz?
Mesela bir ay sonra 260 kişilik genel kurul toplanacak ve yarıdan bir fazlası Haluk Ulusoy kalsın derse Ulusoy kalacak. Yine mesela bir genel kurul üyesi olarak bana sorduklarında ben Haluk Ulusoy gitsin diyeceğim. Hatta bunu güven oylamasından bir ay önce bu satırlarda belirtiyorum. Demokratik olarak Ulusoy kalırsa o Türk futbolunun patronudur. Ama giderse de olayı FIFA'ya taşımak sadece ve sadece kendi menfaatini korumak için ortalığı bulandırmak olacaktır. Peki Ulusoy giderse kim gelmeli?
Erzik olmadığı taktirde genç ve herkesi kucaklayabilecek, Türk futboluna güzel şeyler verecek aydın bir isim olmalıdır.
Yayın tarihi: 6 Aralık 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/06//haber,75DE93472DC8485C9E91BBD91E0FD3C8.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.