kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Aralık 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'TL değer kazanıyor' diye rahatsız oluyorlar

Yeni Haber
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk Lirasının değerlenmesinden rahatsızlık duyanlara baktığı zaman ''taaccüb ettiğini (şaşırdığını)'' söyledi.

TBMM Genel Kurulunda 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının tümü üzerinde getirilen eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, geçmiş yıllarda bütçe görüşmelerinde TBMM kürsüsünün adeta bir arenaya dönüştüğünü belirterek, ''Allah'a şükür ki Hükümetimizle birlikte sisler dağıldı, karamsar günler geride kaldı, Türkiye gerçek gücüne kavuştu'' diye konuştu.

Türkiye'nin kaynak ve imkanlarını sağlam bir siyasi iradeyle ülkeye ve insanlarına kazandırdıklarını belirten Erdoğan, ülkenin şimdi zaaflarıyla değil, ekonomisi ve sosyal kalkınma programları, dış politikadaki dinamizmi, zenginleşen imkan ve kaynaklarıyla konuşulduğunu anlattı. Bütçe görüşmelerinin de eski siyasetin kavga ve anlayışından ciddi anlamda uzaklaştığına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin başta TBMM olmak üzere hükümeti, kamu yönetimi ve bütün kurumlarıyla bir gelecek vizyonuna kavuştuğunu ifade etti.

''Siyaset de kamu yönetimi de milletimiz de artık önünü görüyor, geleceğe tam bir güvenle bakıyor" diyen Erdoğan, yıllarca hasretini duydukları demokratik güven ve istikrarın AK Parti iktidarında sağlam temeller üzerinde kökleştiğini vurguladı. ''Biz gücümüzü demokrasiden, yani millet iradesinden alıyoruz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Milletmiziden aldığımız gücü, yine milletimiz için kullanıyoruz. Demokrasimiz güçlendikçe ekonomimiz güçleniyor, toplumumuz güçlendikçe devletimiz güçleniyor. Milletimiz ve devletimiz birlikte güçlendikçe, dünyadaki itibarımız ve saygınlığımız da artıyor. İnanıyorum ki 2008 yılı bütçesi de Türkiye'nin gücüne güç katacak, ülkemizin gelecek vizyonuna uygun bir bütçe olacak. İnanıyorum ki aşkla, heyecanla Cumhiriyetimizin 100. yılına hazırladığımız Türkiye, 2008 yılını da önceki 5 yıl gibi kazanç hanesine kaydedecektir. Yeterki yüreklerimiz bir ve beraber olsun, yeterki kardeşliğimiz ve dayanışma ruhumuz baki olsun.''

''VURUN ABALIYA MANTIĞIYLA KONUŞULUYOR''

Bütçe müzakerelerinin, Türkiye'nin baştan başa, tüm meseleleriyle konuşulduğu zemin olduğunu hatırlatan Erdoğan, bu zemini Türkiye'nin yararına en iyi şekilde değerlendirecek bütün makul eleştiri ve uyarıları dikkate alacaklarından tüm milletvekillerinin emin olmasını istedi.

Erdoğan, durum tespitlerini yapıp da çözüm önerileri getirilmedikçe yapacakları bir şey olmadığına işaret ederek, ''Görüyorum ki burada sadece 'vurun abalıya' mantığıyla konuşmalar var. Çözüm yok. Ama hepimiz bu milletin iyiliği, ülkenin geleceği için bir şey düşünüyorsak, o zaman şunu söylemek durumundayız: 'Şu şu yanlıştır, bunu yaparsanız doğrudur, bundan millet, Türkiye kazanır' demeliyiz. Bunu yaptığınız zaman biz de alkışlarız'' dedi.

''TÜRKİYE KRİZLERLE BOĞUŞAN UMUTSUZLUKLAR ÜLKESİYDİ''

Türkiye'nin ciddi mali sıkıntılarla karşı karşıya olduğu bir dönemden bugünlere geldiğini, 58 ve 59. Hükümetler dönemlerinde uygulanan mali disiplini esas alan politikalar sayesinde bütçenin iki yakasının bir araya geldiğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Ekonomi yönetimini dış politikadan, hukuk devletini güçlendirmeye sosyal kalkınmadan, demokrasiyi adaletten bağımsız ele almadık. Türkiye'nin bütün dinamiklerini birlikte ele aldık, imkan ve kaynaklarımızı Türkiye'ye kazandırdık. Elde ettiğimiz başarıda para, maliye ve sosyal politikalarımızın uyumlu şekilde yürütülmesinin büyük payı olduğu malumunuzdur. Bu başarı kuşkusuz, siyaset ve yönetim anlaşımızla, iş görme biçimimizle uyumlu şekilde yürütülmüştür. Öncelikler çok dikkatli şekilde ele alınmıştır. Tüm ekonomik ve sosyal kalkınma göstergelerini mukayeseli olarak okumaz ve yorumlayamazsak nereden nereye geldiğimizi göremeyiz. Nereden nereye geldiğimizi unutmamalıyız, ki bulunduğumuz noktada gerçekçi hedefler belirleyelim ve gelecek vizyonumuzu da açıkça toplumun önüne koyalım. Türkiye daha dün ağır krizlerle boğuşan bir umutsuzluklar ülkesiydi. Diyorlar ki 'niye bunu söylüyorsunuz? Hep kriz edebiyatı yapıyorsunuz.' Ee, kriz vardı ülkede...Biz demiyoruz, milletimiz bir krizin içinde olduğunu ifade ediyordu. Bütün gazete manşetleri krizleri haykırarak yaşadılar. Bunları hep birlikte yaşadık. Bunu inkar mı edelim? Bunlar bir vakaydı.''

''NİYE RAHATSIZ OLUYORLAR''

Erdoğan, geçmiş dönemin rakamlarını verdiği zaman bazı çevrelerin rahatsız olduğunu belirterek, ''Niye rahatsız oluyorlar? Vermeyelim mi bu rakamları?'' diye sordu.

Türkiye'nin milli gelirinin 80 milyar dolaran bugün 489 milyar dolara ulaştığına dikkati çeken Erdoğan, bu rakamı söylediği zaman hemen bahaneler uydurulmaya başlandığını, ''kur, TL değerlendi'' dendiğini, ''buna benzer ekonomide yeri olmayan garip gerip şeyler'' söylendiğini anlattı. ''Tam tersi, aksi olsaydı o zaman ne diyecektiniz?'' diyen Erdoğan, ''(Battınız, bittiniz) diyecektiniz'' dedi.

Göreve geldiğiklerinde Merkez Bankasının döviz rezervinin 27 milyar dolar olduğunu, şimdi 70 milyar doları aştğını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ne diyeceğiz, söylemeyecek miyiz? Efendim 'kurdan kaynaklanıyor.' Kardeşim yani o oldu böyle, bu oldu böyle, havada karga var, başka bir şey yok. Lütfen burada biraz gerçekçi olalım. Bu gerçekleri inkar etmeyelim. Hele hele Türk Lirasının değerlenmesinden rahatsızlık duyanlara baktığım zaman ben taaccüb ediyorum (şaşırıyorum). Biz Türk Lirasını Değerlendirme Kanununu 10 yıllarca önce çıkarmadık mı? Bu Meclis çıkarmadı mı? Çıkardı. Paramız değer kaybına uğradığı zaman 'Türk Lirası delik deşik oldu' demiyor muyduk? O milliyetçiliği konuşan kardeşlerim, şimdi acaba 'TL değer kazanıyor' diye niye rahatsız oluyorlar, bunu da anlamakta zorlanıyorum.

Göreve geldik, Türkiye'de herkes maaşını alıyor, doğru döviz bürosuna gidiyor, oradan dövize çeviriyor, ay boyunca dolarla yaşam vardı. Böyleydi. Ama şimdi hamdolsun kimsenin böyle döviz bürosu arama ihtiyacı yok. Çünkü döviz büroları kapanmaya başladı. Artık cebinde Türk Lirası var. Önümüzdeki yılbaşından itibaren de YTL olmayacak, TL olacak. Lütfen geçmişten ders alınız. Geçmişten ders alamazsak o zaman geleceği kazanamayız. Türkiye bir felaketin eşiğindeydi, bunu görmemezlikten gelemeyiz. Siyaset umut olmaktan çıkmıştı. Alınan mesafe gayet önemli, çok çok önemli... Türkiye 10 yıllar boyunca yapamadığını hamdolsun 5 yılda yapmıştı. Bunu 22 Temmuzda ortaya koymuştur. 22 Temmuzda millet, öyle evirip çevirip milletin karşısına geleceksin, millet sana yüzde 47 verecek... Yok öyle bir şey. Eğer verdiyse bundan dolayı verdi. Gerçeği yaşıyor, hayatı yaşayan o. Bundan dolayı bu neticeler alındı.''

''BİZ IMF'YE BORÇLANIRKEN YÜZDE KAÇ İLE BORÇLANDIĞIMIZA BAKARIZ''


Başbakan Erdoğan, enflasyon hedefinin aştığını belirterek, ''Burada bir başarısızlığımız var, bunu aynen kabul ediyorum'' dedi.

Erdoğan, ''IMF'den çekilme gibi bir niyetlerinin olmadığını'' ifade ederek, ''Biz IMF'ye borçlanırken yüzde kaç ile borçlandığımıza bakarız'' diye konuştu.

TBMM Genel Kurulunda 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının tümü üzerinde getirilen eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, ilk göreve geldiklerinde Türkiye'yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olmak üzere 4 temel taş üzerinde yükselteceklerini söylediklerini anımsatarak, bunların yeterince sağlam olmaması halinde, milli gelir dünyanın en üst seviyesine taşınsa bile mutlu toplum yapısının inşa edilemeyeceğini kaydetti.

Enflasyonunun, 1971 yılından itibaren ilk kez 2004 yılında tek haneye indirildiğini belirten Erdoğan, kalıcı bir fiyat istikrarının sağlanması için önemli mesafeler kaydedildiğini ifade etti. 2007 yılı Kasım ayı itibarıyla TÜFE'nin yıllık artış hızının yüzde 8.4 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erdoğan, ''Hedefimizi aşmıştır, doğrudur. Burada bir başarısızlığımız var, bunu aynen kabul ediyorum'' dedi.

Enflasyonunun düşüşü ile büyümenin eş zamanlı gerçekleşmesinin dünyada eşine az rastlanır bir başarı olduğuna işaret eden Erdoğan, son 5 yılda makro ekonomik göstergelerde sağladıkları hızlı iyileşmenin sürdürülebilir büyüme ortamını beraberinde getirdiğini söyledi. 2003-2006 döneminde GSMH'de yıllık ortalama 7.3 oranında artış kaydedildiğini belirten Erdoğan, böylece ekonominin kesintisiz olarak büyümesini sürdürdüğünü, yılı 5 büyüme ile kapayacaklarını tahmin ettiklerini bildirdi. ''Hedefimiz zaten buydu'' diyen Erdoğan, büyüme oranının bu yıl itibariyle tutturacaklarını söyledi.

'IMF'E VURULUYOR''

Erdoğan, ''Sürekli olarak IMF'ye vuruluyor. Vurulabilir. Herkes istediğini konuşmakta, söylemekte haklıdır. Hatta bugün burada bizden IMF'den çekilme ifadelerini bekleyenler olabilir. Bizim böyle bir niyetimiz yok. Çünkü biz IMF'ye borçlanırken, yüzde kaç ile borçlanıyoruz, buna bakarız. Çünkü başarıda insan yönetimi ne kadar önemliyse, para ve bilgi yönetimi de o denli önemlidir. Burada IMF'den bu kadar ucuz imkanlarla para alınıyorsa bundan ayrılmanın da gereği yok'' dedi.

İktidarı devraldıklarında IMF'ye 23.5 milyar dolar olan borcun şimdi 7.2 milyar dolara düşürüldüğünü anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bunu söylemeyeyim mi? Biz, hem birlikte çalışıyoruz, öbür tarafta da devraldığımız borçları da eritiyoruz. Merkez Bankamız öbür tarafta rezervini daha güçlü hale getiriyor. Eğer Merkez Bankasının rezervi o noktaya gelmemiş olsaydı, Hazine bu denli güçlü olmamış olsaydı, geçen yıl Mayıs-Haziran krizi Türkiye'yi daha korkunç bir şekilde vurabilirdi. Eğer vuramadıysa bu güçlü bir zemine sahip olduğumuzdan kaynaklanıyor. Bunu lütfen görelim.''

''LİDERİNİZİN BAŞBAKAN YARDIMCISI OLDUĞU DÖNEMDE KAÇTI?''

Faizi kendilerinden önceki yönetimden yüzde 63.4'den aldıklarını, bunu yüzde 13'lere kadar düşürdüklerini belirten Erdoğan, şimdi bu oranın 16'larda olduğunu anımsattı. Reel faizin kaç olduğunu soran Erdoğan, kendisine laf atan MHP'li milletvekillerine, ''Liderinizin Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde bu ülkede reel faizin kaç olduğunu bir de liderinize sorun. Kendisini Başbakan Yardımcılığı yaptı, lütfen o dönemi bir sorun, o zaman reel faiz kaçtı? Bir sorun da onu da uyarın. Enflasyon şu anda 8.4. Ben basit bir hesaplama yapıyorum. Faiz nominal olarak 16. Bu demektir reel faiz 10'un altına düşmüştür'' dedi. Erdoğan, istihdamda yapısal dönüşüm sürecine girildiğini, tarımdaki yapısal dönüşümün hayati derecede önem arz ettiğini, tarım sektörünün toplam istihdamdaki payının 2002'de yüzde 34.9 iken 2006'da yüzde 27.3'e gerilediğini söyledi. Tarım dışı istihdamın aynı dönemde 2 milyon 346 kişi artığını belirten Erdoğan, 2003-2006 arasında tarım dışı sektörlerde AB üyesi 25 ülke arasında İspanya dışında en fazla istihdam oluşturan ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti.

Dış ticaret hacminin 2002 yılında 87.6 milyar dolar iken 2006 sonunda 225 milyar dolara ulaştığını, 2007 bitiminde ise dış ticaret hacminin 270 milyar doları aşmasının beklendiğini anlatan Erdoğan, ''Böylece Türkiye dünyada en fazla ticaret yapan ilk 20 ülke arasına girmeyi başarmıştır'' dedi.

Erdoğan, bu yılın sonunda ihracatın, hedefin üzerinde bir başarıyla 106 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini, 2002 sonunda Türkiye'nin toplam ihracatının sadece 36 milyar dolar iken bugün 106 milyar dolara ulaştığını bildirerek, ''yani 79 senede 36 milyar dolar, şurada 5 yılda biz bunun üzerine 70 milyar dolar koymuşuz. Nereden nereye?'' diye sordu. Cari açıkta artış eğiliminin gözlendiğini belirten Erdoğan, ''İthalatta hızlı yükselmenin önemli bir nedeni, şüphesiz ki başta ham petrol olmak üzere enerji fiyatlarındaki artıştır. Lütfen bunu da görün. Göreve geldiğimizde petrolün varili 23.4 dolardı. Ama şimdi 95 doları aştı. Bu bizim borçlanmamızı da etkileyen etkendir'' diye konuştu.

Erdoğan, cari açığın geçmiş yıllarda devletin borçlanmasıyla değil, büyük kısmının özel sektör kaynaklı sermaye hareketleriyle finanse edildiğini, cari açığın finansmanının artan ölçüde doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve uzun vadeli borçlanma kalemleriyle gerçekleştiğini söyledi. Erdoğan, ''Böylece cari açığın finansmanında sağlam ve kalıcı kaynakların payı hızla artmıştır'' dedi. 2003 yılından itibaren ekonomide sağlanan istikrar ve güven ortamı sayesinde doğrudan küresel sermaye yatırımlarında önemli artış sağlandığını belirten Erdoğan, 1953 yılından AK Parti iktidarına kadar yılda 1 milyar doları aşmayan doğrudan küresel yatırım miktarının 2003-2006 döneminde 34.6 milyar dolara ulaştığını, bu yıl da 20 milyar doların üzerinde olmasını beklediklerini bildirdi.

''TÜRKİYE ARTIK BİR FIRSATLAR ÜLKESİ...''

Erdoğan, ülkelerin yatırım ortamının iş yapmaya göre kıyaslandığı Dünya Bankasının son raporuna göre, ''Türkiye'nin geçen yıla göre 34 basamak birden yükselerek 91 sıradan 57. sıraya geldiğini'' belirterek, bunun, yatırım ortamını ne denli iyileştirdiklerini ortaya koyduğunu anlattı. ''Türkiye artık bir fırsatlar ülkesi... Türkiye'de istikrar ve güven vardır' diyen Erdoğan, son yıllarda ekonomide mali disipline titizlikle uyulduğu için kamu kesimi açıkları sorunun önemli ölçüde kalktığını belirtti.

2003 yılında uygulanan yapısal reformlar ve taviz vermeden uygulanan maliye politikalarıyla istikrarı sağladıklarını, 2006 yılında bütçe açığında rekor düşüşle, 4.6 milyar YTL seviyesine kadar indiklerini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: ''Bu açık tutarının GSMH'ye oranı sadece binde 8'dir. Aradaki fark son derece çarpıcıdır. Türkiye, bütçe açıklarının azaltılması bakımından örnek gösterilen bir ülke haline gelmiştir. Türkiye, bütçe açığı bakımından, 2005 ve 2006 yıllarında Maastricht Kriterini karşılamıştır, 2008-2010 bütçe döneminde de bunu karşılamaya devam edecektir. Bunun adı istikrardır, mali disiplindir. Bunun adı, Türkiye'nin sırtındaki ağırlıklardan biraz daha fazla kurtuluyor olmasıdır. Bu süreçte demokratik istikrara ısrarla ihtiyacımız var. Eğer istikrarımızı korur, mali disiplinden ödün vermeden çalışmaya devam edersek, ekonomimiz daha da güçlenecektir. Biz Hükümet olarak bu gerçeğin farkındayız'' dedi.

(AA)