Ülkenin karanlık yıllarında Topkapı Otogarı'nda ellerinde bavullarıyla otobüsten inen kızları avlayan, lise önlerinde lüks Mercedes'lerle bekleyen kadın satıcılarının olduğu büyük kentlerde yaşayan adamlardandı. Murat 124'lere alışık toplumumuzda Mercedes'in şoför koltuğunda oturan Nuri Alço'ydu. Masum kızları tatlı diliyle kandırır, eve atar ve "Soğuk bir gazoz ister misin yavrum?" diye sorardı. Gazoz baloncuklarının arasına cebinden çıkardığı hapı boca ederdi. Ardından kızın başı döner, sabah uyandığında kendisini buruşuk saten çarşafların arasında çırılçıplak bulurdu. Sabah uyandığında "Ne oldu bana?" sorusuna aynı yılan bakışlarıyla kahkaha atarak cevap verirdi: "Ha ha ha film yıldızı oldun." Kızcağız kendisine yapılana isyan ederse bu repliği, "Sermayem olacaksın ulan, satacağım seni," cümlesi izlerdi. Alço, kadınların 1968'in rüzgârıyla yaşadığı kısmi özgürleşmeyi, ilaçlı gazozda boğan bir dünyanın görünen tek temsilcisiydi. O kırmızı teni, kalın altın zinciri, viski bardağı ve bornozuyla 1980 Türkiye'sinde eve kız atmak isteyen delikanlıların idolüydü. 1980'in 12 Eylül'ünde bütün ülkenin gazozuna bir ilaç atıldı. O sıralarda ortalıkta sadece Nuri Alço'ların esamesi okunuyordu.Gerçek hayatın kötülüğü, onun kötülüklerine üstün gelince bir süreliğine unuttuk onu, önce bir-iki dizi filmde ufak rollerle anımsattı yüzünü, en son da Kumkapı'da açtığı Maksim'le hayatımıza arz-ı endam eyledi. Yine üzerindeki şık takım elbisesi, NA yazan kol düğmeli gömleği, boynundan sarkan nazar boncuklu madalyonu, serçe parmağındaki şövalye yüzüğünü bu kez ceketinin yakasındaki Atatürk ve 8-0'a rağmen çıkarmadığı Beşiktaş rozeti tamamlıyordu. Ceket cebindeki gömleğiyle aynı kumaştan mendilinin altında gazozumuza atacağı hapın olup olmadığının merakıyla başladık röportaja.
Yayın tarihi: 25 Kasım 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/25/pz/haber,184AF7829F3E4E64A535D344FA9A016E.html
Tüm hakları saklıdır.