kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Lübnan'da olağanüstü hal ilanı

AA
Yeni Haber
Lübnan Cumhurbaşkanı Emil Lahud'un, ülkede bugün yapılmayan Cumhurbaşkanlığı seçiminin 30 Kasım'a ertelenmesinin ardından, görevini bırakmasına 4 saat kala ilan ettiği ''olağanüstü hal'' kararını hükümetin reddetmesi, ülkede 1975-1990'daki 15 yıllık iç savaşı hatırlatan siyasal kamplaşmalara çağrışım yapmasına yol açıyor.

Cuhurbaşkanı Lahud'un Sözcüsü Refik Şalala, ''Devlet Başkanı Lahud'un orduya tüm yurtta asayişi temin etmesi için tam yetki verdiğini'' bildirdi. Hükümet sözcüsü ise, Amerikan Associated Press ajansına yaptığı açaklamada, ''Olağanüstü hal için tek yetkili organ hükümettir. Sayın Lahud'un kararı meşru değildir, anayasaya aykırıdır'' dedi.

Görev süresinin bitimine 4 saat kala, ülkenin tehdit içinde bulunduğunu belirten Emil Lahud, iç güvenliği sağlaması için orduyu göreve çağırmıştı.

KRİZLERİN ASIL SEBEBİ SİYASİ YAPI

Lübnan'da cumhurbaşkanı seçimiyle bir kez daha gün yüzüne çıkan siyasi bunalım, her şeyden önce bu çok dinli ülkede siyasi sistemden kaynaklanıyor.

Siyasi gözlemcilere göre, dini cemaatlere ayrılan kotaların karmaşık dağılımına ve uzlaşma geleneğine dayanan bu siyasi yapıda, hiçbir çoğunluk azınlığa iradesini kabul ettiremiyor. Meclisteki Suriye karşıtı çoğunluk ve Şam ile Tahran'ın desteklediği muhalefet, yeni cumhurbaşkanının seçilmesi konusunda anlaşamıyor. Devlet Başkanı Hristiyan Emil Lahud'un görev süresi bu gece yarısı sona eriyor, ancak Lahud'un halefi bir türlü belli olmuyor. Sınırlı yetkilere sahip Lübnan cumhurbaşkanı, Arap dünyasında tek Hristiyan devlet başkanı.

Lübnan'da devlet görevleri, dini esaslara göre belirlenmiş durumda. Devlet Başkanı Maruni Hristiyan, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı Şii. Şimdiki Sinyora hükümeti ''Batı yanlısı''.

''ULUSAL SÖZLEŞME''

Bu gelenek, ortada yazılı metin olmadığı halde 1943'te varılan ''ulusal sözleşme"ye dayanıyor. Bu anlaşma uyarınca, Müslümanlar Suriye'yle birleşme tasarılarından, Hristiyanlar da Batı'dan vazgeçmek zorunda kaldı.

1975'te başlayıp 1990'da sona eren kanlı iç savaşın sonunda Suudi Arabistan'ın Taif kentinde imzalanan anlaşmalarla, Hristiyanların çoğunlukta olduğu mecliste Hristiyanlarla Müslümanlar arasında eşitlik sağlandı. Bu yapı da, bu küçük ülkede siyasi ve dini aidiyetlerin birbirlerine niçin bu denli bağlı olduğunu gösteriyor.

Bir gözlemci, ''18 cemaatten oluşan 4 milyonluk nüfusa sahip Lübnan toplumunun dini karakterini daha da vurguladı'' diyor ve ekliyor:

''ABD'de mesela, yüzde 0,5 puan farkla yeni başkanı seçersiniz. Lübnan'da ise cemaatlerden biri memnun değilse, sistem felce uğrar...''

Eski başbakanlardan Refik Hariri'nin 2005 şubatında öldürülmesi, Lübnan'ı kaosa sürükledi ve cemaatler daha önce görülmemiş ittifaklara başvurdu, ancak istikrarsızlık giderilemedi.

Lübnan'da sistemin din ve cemaat esasından uzaklaştırılması projesinin hayata geçirilmesi henüz zayıf ihtimal.

Gözlemciler, Hristiyanlarda liderlik sorununun daha yakıcı olduğunu, çoğunluğu oluşturan Hristiyanlarla muhalefet arasındaki uçurumun açıldığını ve Hristiyan dünyasında sahneyi dolduracak aday bulunmadığını düşünüyor. Bu da cumhurbaşkanı seçimini içinden çıkılmaz hale getiriyor.