Hilmi Ok'u 80'li yılların başında tanıdım...
Efsaneydi... Avrupa Şampiyonası'ndan yeni gelmiş, her şeyiyle Türk hakemliğinin patronluğuna soyunuyordu... Layıktı da...
Tertemiz bir ismi, engin bir deneyimi vardı... Bugün ben dahil, faal ya da hakemliği bırakmış düzinelerce ismin hocasıydı... Ondan çok şey öğrendik. Yıllar yılları kovaladı, aradan neredeyse otuz yıl geçti. Yolun sonu Pazar akşamı Maraton Programı idi.
Hocamı izledim...
O konuştukça, açıklamaları yaptıkça 30 yıldır yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önüne geldi. Hayal kırıklığı içindeydim.
Gözlerimden inen yaşlar, "Hocam" dediğim, baba yarısı bildiğim o efsane ismin 15 dakika içinde tükenişini belgeliyordu... Yıkılmıştım...
O, gerçekleri saptırıyordu.
O, doğruları söylemiyordu.
Camiada neredeyse herkesin bildiği gerçekleri ya gizleyerek ya da saptırarak kendini savunmaya çalışıyor, yardımcı hakemleri günah keçisi ilan ediyor, kekeliyor, kekeledikçe de batıyordu.
Matematik oyunlarına da girmişti. Derbinin hakeminin MHK'de yapılan bir oylama sonucu atandığını söylüyor, İsmet Arzuman'a beş, Fırat Aydınus'a beş, Cüneyt Çakır'a da bir oyun çıktığını, kendi oyunun da Arzuman için olduğunu belirtip maça atadıklarını anlatıyordu. Ama Hilmi Hoca'nın hesap makinası ya
"Low battery" e (düşük şarj) geçmiş ya da pili bitmişti. Çünkü oylar toplanınca 12 kişi oluyor; oysa ki Merkez Hakem Kurulu toplam dokuz kişi...
30 YILLIK MAZİ TÜKENDİ Hoca kıvranıyordu. Arzuman'a 48 gündür Süper Lig'de maç vermeyişini
"UEFA'dan maç geldi" diye açıklıyordu. Ama onun yaklaşık 10 günlük Yunanistan'daki sirtaki seyahati MHK'nin işiydi. Yani Arzuman 10 günlüğüne UEFA tarafından değil de, Hilmi Ok ve ekibi tarafından görevlendirilmişti.
Hoca saptırıyordu. Ya gizliyor ya da doğruları söylememeye devam ediyordu.
"Ben beş yıldır bu işlerin içinde yokum" derken de gözyaşlarım damla damla akıyordu. Çünkü o açıklama da doğru değildi. Son üç senenin yaklaşık 1.5 yılını Bıçakcı Federasyonu'nda profesyonel hakem eğitimcisi olarak geçirmiş, daha sonra da yaklaşık iki yıl gözlemcileri atayan kurulun başkanlığını yapmıştı.
30 yıllık bir mazinin 15 dakikada tükenişini dehşetle izliyordum. Hocam tüy dikmeye devam ediyordu.
"İsmet Arzuman bize geldi; 'Ben yaşlandım. Beni FIFA listesinden çıkartın' dedi" diyordu. Artık gözyaşlarım yerini acı kahkahalara bırakmıştı. Çünkü sağır sultan bile biliyordu ki; Arzuman'ın FIFA listesinden çıkartılmasında ve yerine Vedat Yüksel'in sokulmasında bir Süper Lig kulüp başkanı aktif rol oynamıştı. Ama hocaya göre MHK işini dört dörtlük yapıyordu.
BİR KOLTUK UĞRUNA... Televizyonu kapattım. İncinmiştim.
"Ya ben de 75 yaşına gelince bu hallere düşersem, çocuklarımın suratına nasıl bakarım" diyordum. Televizyonu tekrar açtım; baktım hoca kanal kanal dolaşıyor.
Günah çıkartırcasına,
"Beni affedin" dercesine,
"Bütün suç yardımcı hakemlerdedir" diyerek işin içinden çıkacağını sanırcasına kanallara servis yapıyordu. 30 yıllık efsane isim ve günümüzün MHK Başkanı Hilmi Ok gitmiş, yerine bir başkası gelmişti. Peki; onun bir başkası olmasına neden olan şey neydi?
Yine çok düşündüm.
Herhalde koltuk tatlıydı. Herhalde koltuk o kadar tatlıydı ki; insan onun uğruna ismini, mazisini, 30 yılını bir çırpıda siliveriyordu.
Yayın tarihi: 7 Kasım 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/07//cakar.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.