Sinemacılar gazetelerde kendileri hakkında çıkan haberleri okumaktansa gevezelik edip dedikodu yapmayı tercih ediyor.
İnsanları bir başka türlü ikiye ayırmak mümkün olabilir: Sabahları gazete okuyanlar ve okumayanlar. Benim/bizim kuşaklar için bu vazgeçilmez bir alışkanlıktı. Benim için hâlâ öyle: Sabahları en azından dört gazeteyi okumadan güne başlarsam, ciddi bir eksiklik hissederim. Ama etrafıma bakıyorum da okumayanlar büyük çoğunlukta... Yalnız sabahları değil, hiç okumuyorlar. Diyeceksiniz ki, "Artık gazeteden okumak şart değil, internetten de okunuyor." Ama sabah sabah bir gazeteye göz atmak ihtiyacı duymayanların, onu yaptığından da şüpheliyim.
DEDİKODUSU BOL FESTİVAL Son Antalya Film Festivali'nde buna yeniden tanık oldum. Bir tatil çevresinde, filmler öğleden sonra başladığına göre sabahları genelde boş olan bir etkinlikte, üstelik çoğu sinemacı, yani ülkenin aydınlarından sayılabilecek bir kitle, ayrıca her gün gazetelerde çarşaf gibi sinema olayları, festival dedikoduları ve film eleştirileri olduğu halde, bunları okumaktansa boş boş ufka bakmayı, gevezelik etmeyi veya sözlü dedikodu yapmayı yeğliyordu. Hadi bunları anlarım, ama bir filmin yaratıcılarının kendileriyle, eserleriyle ilgili yazıları okumamalarına ne demeli? Birkaç örnek vereyim.
Yaşamın Kıyısında filmiyle ilgili eleştirim SABAH Cumartesi'de çıktıktan bir gün sonra pazar gecesi oteldeki partide, Fatih Akın'la karşılaştım. Konuştuk, bir ara şeytan dürttü, hiç yapmadığım bir şeyi yapıp, eleştirimi okuyup okumadığını sordum. Sordum, çünkü Fatih'in filmini belki en çok beğenen Türk eleştirmeniydim. Film Antalya'da sinema yazarları arasındaki soruşturmada üçüncü sıradaydı, oysa ben çok övücü bir yazı yazmıştım. Ama hayır, okumamıştı. "Duydum, ama okumadım," dedi. Fatih de yaşı gereği sabahları gazete okuyanlardan değildi. Belki Türkçe bilgisi de bir Atilla Dorsay eleştirisini okuyup keyif almasına yeterli değildi. Ertesi gece,
Zeynep'in Sekiz Günü'nde bence harika oynayan Mustafa Üstündağ'la karşılaştım. Ben onu tanımadım (filmdekinden çok farklıydı), o gelip benimle konuştu. Filmi ve oyununu övdüm. O da bana "
Milliyet Sanat'ta bizi öven satırlar yazmışsınız, duydum ama okumadım," demez mi? Demek ki bu sinemacılar duymakla yetiniyorlar, alıp okumak akıllarına gelmiyor. Böyle bir ihtiyaç duymuyorlar. Buradan yola çıkıp bir noktaya daha gelmek istiyorum. Bir zamanlar THY, tüm uçuşlarda gazete verirdi. Şimdi iç hatlarda bu yok. Sadece havaalanlarında bedava dağıtılan
Bugün gazetesi var. Hiç fena gazete değil, bu sayede tiraj alırsa şaşmam. Trilyonlarla oynayan THY'nin, Türkiye'de sayısı hızla artan iç hat yolcularımıza bir kültür hizmeti olarak bile gazete vermesi gerekmez mi? Hadi o vermiyor, büyük gazetelerimizin bu alanda
Bugün'ü yalnız bırakmaları ve bu önemli okur potansiyeline ulaşmayı denememeleri doğru mu?
Bugünkü Tüm Yazıları
Duyuyorlar ama okumuyorlar!
Yayın tarihi: 2 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/02/cm/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.