Antalya Hillside Su Oteli'nde her gece parti vardı. Arada terör şehitleri nedeniyle yapılmayan birkaç gece dışında... Ve her akşam aynı şey yaşandı: Ortadaki yüksek platformda yer alan, genelde iri kıyım, dudaklarında haince tebessümler uçuşan bir DJ. Ve onun dur-durak bilmeden çaldığı, hepsi aynı 'dımdım- dım' ritminde, hiçbir belirgin melodi içermeyen bir disko müziği... Öylesine yüksek tonda ki yanınızdakiyle konuşmanız, söyleşmeniz mümkün değil. Böylece, o gece esnasında yapılabilecek ilginç konuşmalar, kurulabilecek iletişim, etrafında birleşilebilecek film projeleri, doğabilecek aşklar, filizlenecek flörtler, hepsi ama hepsi DJ kurbanı olarak doğmadan ölüyordu. İri kıyım arkadaşın o sinsi tebessümü de sanırım bu yüzdendi. Şimdi... Denebilir ki "Günümüzde işte böyle eğleniliyor, sen yaşlandın, modern eğlenceden anlamazsın." Belki, ama orası sıradan bir kulüp değil ki... Katılanlar, bir büyük festivalin sonuç olarak sinemacı olan sanat-kültür adamları... Onlar da okul çocukları gibi mi eğlenir? Bu müzik, geceleri biraz çeşitlendirilemez mi? Bir gece disko olursa, bir diğer gece caz, bir başka gece de Türk Müziği filan olamaz mı? Zevkler elbette değişir, ama koskoca bir festivalin tüm eğlencesini, hayatında başka müzik bilmeyen ve üstelik kim bilir kaç para alan bir adamın kişisel zevkine bırakmak ve hepimize işkenceli geceler yaşatmak şart mıydı?
Bugünkü Tüm Yazıları
O DJ, niye hain hain gülümsüyordu?
Yayın tarihi: 2 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/02/cm/haber,73C6ADFD38C64A9298464FE391D3019D.html
Tüm hakları saklıdır.