kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Kanser aşısı yaptırmak.. Yaptırabilmek..

Bir defa hemen bir yanlış bilginin önüne geçelim. Ayşe Banu Adanalı, "Rahimağzı kanseri aşısı, 9-26 yaş arasındaki kadınlara uygulanabiliyor ve muhtemelen ilişkiye girmemiş olanlarda faydalı olabiliyor. Bunun dışında kalan kadınlarda vücuduna fazladan virüs almak dışında faydası yok" diyor.
Bir defa bu aşı, sanıldığı, ölü, baygın, gücü azaltılmış virüs falan değil.. Canlı değil.. Tamamen kimyasal bir madde. İlaç gibi.. Rahimağzı kanserlerinin yüzde 70'i, HPV adlı, yüz çeşidi olan bir virüsün tehlikeli dört beş çeşidinden birinin vücutta enfeksiyon, yani iltihap yapması ve bu enfeksiyonun tekrarlaması sonucu kansere dönüşmesiyle oluşuyor. Aşı kanserli hücreye değil, kanseri yapan virüse etkili yani.
Bu virüs cinsel ilişki ile yayıldığından, ilişkiye girmemiş kadında zaten yok.. Yani faydası ilişkiye girmemiş olanlarda değil, tam tersi, girenler ve girecek olanlarda.
Sevgili Doktorum Erdoğan Karatay, Frankfurt'tan coşkuyla yazmış.. "Kansere aşı bulundu resmen. Biz Almanya'daki 9-26 yaş arasındaki bütün kız ve kadınlara öneriyoruz. Üstelik parasını da sigortalar ödüyor. Çünkü sigorta biliyor ki, kadın hastalığa yakalanırsa, en az 100 mislini ödeyecek. Ayrıca bu aşıyı erkek çocuklara da öneriyoruz. Sadece taşıyıcı olduklarından değil. Erkek cinsel organında siğil yapıyor ayni virüs ve çok zor tedavi ediliyor. Cinsel hayatı da etkiliyor. Verdiği acıyı geç, görünüşü çirkin.
İşin ahlaki yanı bir doktor olarak beni hiç ilgilendirmiyor, sevgili dostum.. Ben bir aşıyla çok önemli bir kanseri önleyebiliyorsam, gerisi teferruattır."
İsveç'ten yazan Hemşire Huriser Mimaroğlu olaya çok başka açıdan bakmış..
"Ben rahimağzı kanserinden kurtulan bir kadınım. Benim kanserim virüsten değil. Genetikti, anne tarafımın kadınlarında vardı. Bu konuda çok okuyorum. Sizi de dikkatle okudum. Keşke bu kadar açıklıkla yazmasaydınız.
Kadın 'Ben rahim kanseri için aşılanacağım' dediğinde, konuyu sizin yazınızdan öğrenen babalar ve kocalar onu engelleyeceklerdir. Bilmeseler teşvik ederlerdi oysa.."
Hemşireye "Haksızsın" demem haksızlık olur.. Ama bir bilgiyi, eksik, yanlış vermek ve inandırıcı olmak mümkün mü?.. Bu saklanacak bir şey değil ki.. Yarın nasılsa öğrenmeyecek mi?.
Ayrıca.. İşin şu yanı da var..
Bugün ülkemizde evlilik öncesi ilişkiler, kızlarımızda çok düşük.. Küçük yerlerde nerdeyse yok.. Tamam.. Peki ama erkekler öyle mi?. Gerdeğe bakir giren erkek kaldı mı?.
Peki 18 yaşında kız evlendi. Kocası onun ilk. Oysa o kocasının ilki değil. Yani kocası virüsü önceden almış olabilir. Bu virüs 15 yıl yaşayabiliyor, kendini belli etmeden. Öyle türleri varmış..
Ne adam karısını aldatıyor, ne kadın kocasını.. Ama erken alınan virüs, kadını hasta ediyor.. Ne hastası hem de.. Dünyada 2 saniyede bir kadın öldüren, Allah'ın belası rahimağzı kanseri.. Ne olacak şimdi?.
Benim okurlarım genelde bunu anlamış.. Gelen mektuplar öyle..
Dr. Cem Baysal "8 yaşında bir kızım var. 10 yaşına gelince aşısını ellerimle yapacağım. Şimdiye kadar olduğu hiçbir aşının tıbbi tarafını bilmediği için bunu da bilmesine gerek yok. Ben kızımın hayatı boyunca tek eşli de kalsa, müstakbel damadımdan kapacağı bir virüsle kanser korkusu yaşamasını istemiyorum" diyor.
Uğur Kınalı "Yaptırmayan örümcek kafalı ve geri zekalı zihniyetten kurtulmalıyız. Yaptırmayan baba, koca, Allah korusun kızı, ya da eşi rahimağzı kanserine yakalanırsa çekeceği vicdan azabını düşünsün. Ben iki kız babasıyım. 10 yaşlarına gelince aşılattıracağım" diye yazmış.
Reşit Cengeloğlu "Eş veya baba onayı alınması şart mı" diyor.. Öyle bir şey dedik mi?..
Ama 10 yaşındaki kız, ne bilecek de kime gidecek, babası düşünüp aşılatmazsa..
Evliliklerde durum daha zor..
Eşinden gizli bir şey yapacaksın.. Niye yapacaksın.. Eşini aldatıyorsun da ondan.. Ya da eşinden şüphe ediyorsun, seni aldatıyor diye.. Bunlar kolay sindirilir düşünceler mi?. Böyle bir aşıyı gizli yaptırmak, yaptırdığını saklamak ilişkiyi zedelemez mi?.
Ben bunu soruyorum zaten, "Böyledir" demeden.. "Zedelemez" diyen koşsun yaptırsın hemen, kim ne karışır..
Ama mesele o değil.. Mesele, ölüm, bilim karşısında, eskimiş ahlak anlayışımızı sorgulamak.. Bizde değil ha.. Amerika'da bile ne doktorlar, ne bilim adamları "Ben kızıma yaptırmam" diyor, şaşarsınız.. Tutuculuk her yerinde var dünyanın.. Ölüm de.. Hele de kanserden ölüm de.. Kadın yazarlar, nerdesiniz?. Bu konu sizi ilgilendirmiyor mu hiç, feministler?.