kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Ekim 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Savaşın dumanı

Geçen gün, Meclis'teki tezkere görüşmeleri vesilesiyle; Prusyalı savaş filozofu, askeri kuramcı ve tarihçi Carl von Clausewitz'in ( 17801831 ) ünlü sözüne değinmiştik: " Savaş, politikanın başka araçlarla sürdürülmesidir. "
Bu söz hakkında birçok yorum ve çeşitlemeler yapılmıştır. Mesela, " iktidar " kavramı üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Fransız düşünür ve tarihçi Michel Foucault, " Politika, savaşın başka araçlarla sürdürülmesidir " diyerek Clausewitz'i tersine çevirmiştir.
Clausewitz'in kullandığı bir başka tabir de ' savaşın dumanı'dır ('savaştaki sis perdesi' de deniyor). 'Savaşın dumanı' da siyasette ve askeriyede sık sık kullanılan bir deyiştir ve özetle savaş sırasında ortaya çıkan " belirsizliği " anlatır.
Belirsizlik esas olarak bilgi eksikliğinden kaynaklanır. Bu sebeple, özellikle askeri teknolojiyi geliştirmeye çalışanlar... Bir yandan "düşman tam olarak nerede, sayısı ne kadar, silahları ne durumda" gibi sorulara net cevaplar almaya çalışırken... Aynı anda dost güçlerin kendi aralarındaki iletişimi de artırarak dumanı yani belirsizliği azaltmaya çalışırlar.
Alman general Rommel, İkinci Dünya Savaşı sırasında Kuzey Afrika'da İngilizlere karşı mücadele ederken kavramın "mecazi" değil, gerçek anlamından yararlanmıştı.
Tanklarının arkasına toz kaldıracak şeyler bağlayan Rommel, böylece onların sayısını olduklarından fazlaymış gibi göstermişti.
Şu anda en çok kullandığımız kelime ne? Elbette "terör". Mesela " PKK terörü " diyoruz. " Teröristler askerlerimizi şehit etti " diyoruz.
Benim gördüğüm ise şu:
Evet... İstanbul ya da başka kentlerdeki bombalama, yakma eylemlerini düşündüğümüzde... PKK "terörü" bir araç olarak kullanıyor.
Ancak Hakkâri baskını ve ondan önceki saldırı terör eylemleri değil ki! PKK düpedüz savaş açmış durumda. Türk ordusuyla savaşıyor. Gerilla savaşı yürütüyor.
Buna ister " Düşük Yoğunlukta Çatışma " diyelim, ister başka bir tabiri kullanalım, neticede savaşın içindeyiz. Olayın belli bir bölgede geçmesi yani sınırlı kalması bence gerçeği değiştirmiyor.
Ve bu ortamda bir başka gerçekle karşılaşıyoruz: Mücadele Güneydoğu bölgesinde devam etse de, "savaşın dumanı" tüm ülkeyi sarmış durumda. Bunu, ortaya atılan bilgilere ve gösterilere baktığımızda görüyoruz.
Mesela Hakkâri Dağlıca baskınında savaşıp yaralanan bir askerimizin " Saldıracaklarını iki gün önceden biliyorduk " demesi zihinleri karıştırıyor.
Bu bilgi gerçek mi? Yoksa araya mı sızdı? Gerçekse, niye tedbir alınmadı? Araya sızdıysa, nasıl oldu?
PKK'yı lanetleyen gösterilerde, geçtiğimiz nisan ve mayıs aylarında yapılan cumhuriyet mitinglerine benzeyen görüntüler ortaya çıkmaya başladı.
Haberlere bakılırsa Ege Üniversitesi 'nde iki grup öğrenci kapışmış. Yaralananlar oldu.
Başka bir yerde gösterilerin yarattığı karmaşadan yararlanan uyanıklar dükkânları yağmaladı. Bu da kışkırtıcıların, yağmacıların gerginlikten nemalanmaya çalıştıklarını gösteriyor.
Hükümet son saldırıyla ilgili TV haberlerine yayın yasağı getirmek amacıyla RTÜK'e başvurdu. Yalan yanlış bilgi akışı kadar, bilgi akışının engellenmesi de dumanın kalınlığını artıracak, fısıltı gazetesi devreye girecektir.
Emekli komutanlar TV kanalları arasında dolanıp duruyor. Hatta pazar akşamı bunlardan birini iki kanalda birden gördüm. Biri canlı yayındı, diğeri bant.
Bu eski komutanların yorumlarına bakıyorum: Birbirini tutmuyor. Birinin " ak " dediğine, diğeri " kara " diyor. Olabilir tabii. Bu durum " yorum " denilen faaliyetin özünde var. Ancak kafalar karışıyor neticede.
Savaşın dumanı işte böyle bir şey ve bizim gibi sivillerin de üstüne çökmüş durumda.