Emre'nin "Bir gece için başlamıştım" sözünün aşağılama değil, bir kadına söylenecek en güzel şey olduğunu anlatmıştım.. Anlatırken de
"Ne var bunda.. Her erkek ilk anda bunu düşünür" demiştim..
Genelde öyledir. Hatta sadece erkek değil, kadın için de geçerlidir bu..
Birini görür görmez,
"İşte hayat boyu yaşamak için aradığım bu" denir mi?.
Denir.. Şöyle denir..
Hayat boyu için bir tarif vardır kafanızda..
"Ben zengin biri ile evlenip, rahat yaşayacağım. Ötesi önemli değil" diye mutluluk tarifi yapmışsanız kendinize, böyle birine anında yapışırsınız, "İşte tam da bu" diye..
Ya da.. "Ben dünya sosyetesinin içinde, itibarlı bir prenses muamelesi görmek istiyorum, pek zengin olmasam da" diyorsa, mutluluk tarifiniz, o zaman bir Büyükelçiyle tanışır tanışmaz "İşte hayatımın erkeği" demeniz mümkün..
İnsanlar kendi mutluluk tariflerini kendileri yaparlar. Mutluluk herkesin hakkı.. Eleştiremem..
"Benim için aşk önemli" diyorsanız, o zaman bakar bakmaz "İşte bu" demeniz mümkün olmaz.. Olursa, o aşk olmaz çünkü.. Başka şey olur..
Ne mesela?..
Bir gecelik birliktelik..
Aşk, keşfetmekle mümkün olur.. İnsanı keşfetmek, Amerika'yı keşfetmekten zordur. Amerika ordadır ve öyledir çünkü.. Değişmez.. Oysa insan..
Aşık olmak zaman alır.. Bazen çok zaman alır..
Her hoşlanmayı, her arzu etmeyi, her çekiciliği aşk sanır insan başlangıçta.. İlk gençlik yıllarında.. Her kaybedişte ağlar, bir evvelkini ne kadar kolay, ne kadar çabuk unuttuğuna bakmadan, onu da çarçabuk unutacağını, bir başkasını bulacağını düşünmeden..
"Herkes Emre gibi başlar" dedim.. Bir genelleme..
Ben hiç öyle başlamadım mesela.. Ergenlik yıllarımı geçin.. Olgunlaşma ile başlayan hayatım boyu "Bir gecelik" ilişki istemedim, yapmadım, denemedim..
Kalbime girmeyen kadın yatağıma girmedi, ilk gençlik yıllarımın ardından.. Sebep belki de o yıllardır..
Bizim zamanımızda "Milli olmak" vardı. Çok da önemliydi ha.. Erkek o zaman olunurdu.. Milli olunca..
O zaman milli olunacak kadın, gece çıktığın kulüplerde, barlarda, diskolarda bulunmuyordu.. Hele flört edeceğimiz, aşık olacağımız genç kızlar gece çıkamazlardı bile..
Milli olmanın tek yolu, paradan geçiyordu. Profesyonel kadını satın alacaksın.. Paran çoksa özel, yoksa genel..
Milli olmanın bana verdiği tek duygu, hüzün oldu. Kadının yaşamak için o "İş"i yapmak zorunda kalması.. Dünyanın en güzel, hatta en kutsal olması gereken ilişkisinin iş olarak sunulması.. Hiçbir duygu taşımadan, bir ceset ya da bir yaşayan etle "İş" yapmak..
İlişkide duygunun yerini, önemini o zaman keşfettim işte.. İş değil, Aşk yapmanın güzelliğini.. Farkını..
O zamandan beri de, sevmediğim, eline, saçına dokunmak için ölmediğim, geceleri yatağa başımı koyar koymaz düşünmeye başlamadığım birisini yatağımla bir araya getirmedim.
Kadını severim.
Hoşuma giden her dişiye kur yaptım. Yanıt aldıklarımla flört ettim.. Yüzlerce flörtüm oldu.. Ama yatak odamı, yatağımı bilenlerin sayısı, iki elimin parmaklarına ulaşmadı henüz.. Orası benim aşk mabedim çünkü.. Aşk da her kapının arkasında beklemiyor!..
Yayın tarihi: 14 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/14//haber,C1A10B84EEDE4A5F8C37D3A22083E676.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.