Anası Erzurum'da sanıyor
Jacques Seguela diye Fransız bir reklamcı vardı.
Yazdığı "Anneme Reklamcı Olduğumu Söylemeyin, O Beni Genelevde Piyanist Sanıyor" adlı kitapla bir anda dünyanın gündemine oturmuştu.
Seguela 1991 seçimlerinde ANAP'ın kampanyasını yürüttü. Sandıktan tavşan çıkaramayan Seguela' yı bana hatırlatan gencecik bir delikanlı oldu.
Adını bilmiyorum, asker olduğuna göre binlerce Mehmet'ten biri.
Operasyondan dönerken deklanşöre basan gazeteciye "Çekme abi annem beni Erzurum'da sanıyor" diyor.
Meğer Güneydoğu'ya gönüllü gitmiş.
Annelerin yanılgıları bazen ne kadar farklı oluyor değil mi?
Geçenlerde bir kitapta Güneydoğu'da görev yapan askerler ve ailelerinin hatıralarını okudum.
İzmirli bir aile televizyon haberlerini izlerken oğullarının bulunduğu bölgede çıkan çatışmada 3 askerin şehit olduğunu duymuş.
Kanallardan hiçbiri şehit olanların adını vermemiş. Merak içindeki aile, birliği aramış ulaşamamış.
Sonra şehit olanlar içinde oğulları var mı diye öğrenmek için tüm kanalları aramışlar.
Kimi zaman "sonra arayın" cümleleri, kimi zaman açılmayan telefonlar, kimi zaman "biz de bilmiyoruz efendim cevapları."
Evlatlarının hayatta olup olmadığını öğrenmeye çalışan o ailenin tüm gece boyunca yaşadıklarını düşünsenize...
Genç bir askeri, anası Erzurum'da sanıyor, 3 ismi saymamanın nelere mal olduğunu bilmeden biz gazetecilik yaptığımızı sanıyoruz...
Kaybettiğimiz askerlerin neredeyse tamamının cebinden "şehit olursam" diye başlayan şiirler çıkıyor.
Sanmayın ki içlerine doğduğu için o çocuklar bu şiirleri yazdı.
Aslında hemen hepsinin cebinde, eve yolladığı mektupta buna benzer mısralar var.
Şehit haberlerinde o mısraları kullanmak bize yetti.
Oysa daha 20'li yaşlardaki çocukların ölüme kurgulu düşüncelerinin üzerinde de durmak gerekirdi.
Asker millet olmakla övünüp duran bir ülkenin kendi gerçeklerine ve insanına bu kadar yabancı kalması normal midir?
Geçenlerde 13 şehit için 13 dakika eylemi yapıldı.
Eylemin merkezi Taksim'de 100 kişi zar zor toplandı.
Bizim gazeteden aşağıya sadece 20 kişi indi.
Cevahir Alışveriş Merkezi önündeki tek eylemci bendim.
Facebook'ta tam 5 bin kişi Helin Avşar ile arkadaş olmak için sıra bekliyormuş.
Alt alta yazınca insanın içi acıyor. Toplumsal yanılgı üzerine başka söz etmeye gerek var mı?
Biliyorum bu bölüme
"teröristle askeri nasıl bir tutarsın" diye kızan çok olacak.
Kimseyi bir tuttuğum falan yok, sadece düşünüyorum...
Ölüm haberi gelen her evde aynı şeyler yaşanıyor.
Önce kalabalıklar, birlikte ağlayanlar sonra el ayak çekildiğinde geriye kalan koca bir boşluk. Taraflar farklı da olsa geride kalanlar aynı acı ve boşluğu yaşıyor.
"Buluşulan ortak payda bu olmamalıydı" diye insan düşünmeden edemiyor. Kış tenhalığı yaşayan ada vapuru iskeleye yanaştı.
Bir dahaki mimoza zamanına kadar durum böyle olacak.
Sahi o delikanlı bir dahaki mimoza zamanı acaba nerede olacak? Not: TRT'
den gelen cevaplar salı günü bu köşede olacak...
Yayın tarihi: 21 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/21//haber,43998EED35B540CCB8D25133EEF30700.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.