Kuralar çekildikten ve grubumuz belli olduktan sonraki ilk yorumum şöyleydi:
"Rakiplerimiz Yunanistan ve Norveç. Üç takım arasındaki maçlar önemli. Ancak grubun kaderini büyük ihtimalle üç mutlak favorinin diğer takımlarla yapacağı maçlar belirleyecek. Hangi takım beklenmedik puanlar kaybederse işini zora sokacak." Ne yazık ki biz kendimizi ateşe attık. İkisi seyircisiz ilk üç maçı kazandık. Ardından Yunanistan'ı deplasmanda yendik. Son seyircisiz maçta Norveç'le berabere kalmamıza rağmen büyük avantaj yakaladık.
Ama Bosna, Malta ve Moldova'ya karşı 7 puan kaybettik. Yunanistan bize 3, Norveç'e 2 puan kaptırdı. Ama diğer rakiplerden hiçbirine puan vermedi. İşte bu sayede Yunanistan matematiksel olarak olmasa bile bugünden işi garantiledi.
TERİM'İN PLANI TUTMADI Moldova yakından tanıdığımız, atletik yapıya sahip, koşan ve topun olduğu bölgelerde ikili üçlü presle rakibini bozan bir takım.
Fatih Terim tek forvet ve kalabalık orta sahayla kenarlarda Arda ve Tuncay'ı kullanıp rakibin kalabalık savunmasını bozmayı düşündü. Ama planı tutmadı. Gökhan Ünal'ın özellikleri tek forvete uygun değil. Çünkü Gökhan Ünal sırtı karşı kaleye dönük topla rakip arasına girip orta saha arkadaşlarını devreye sokacak özelliklere sahip değil. Tuncay İngiltere'de umduğunu bulamayınca zihinsel olarak sıkıntılı. Moldova'nın yıldırıcı markajlı ve alan daraltan kurgusu zaten Tuncay'ın sevmediği bir ortam. İşte bu sebeplerden takıma hiçbir katkı vermedi.
Arda'nın fizik gücü de kendisine uygulanan ikili üçlü sıkıştırmalarda adam eksiltecek yeterlilikte olmadığından ondan da randıman alamadık. İlk defa milli olan Selçuk hiçbir arkadaşını tanımıyordu. Zaten kolektif yapımız iyi değil. Bu yüzden de diri, bozan rakip karşısında hiç organize olamadık. Bu tip maçlarda bugüne kadar motivasyon sıkıntısı çekiyorduk. Bence belki de ilk defa cumartesi gecesi böyle bir rakip karşısında hırslı ve motiveydik. Ama günümüz futbolunda bunlar da yeterli olmuyor.
Benim Fatih Terim'e yapacağım en önemli eleştiri, diğer tenkitlerden farklı olacak. Oturmuş bir sistemimiz yok. Dünyada hiçbir ülke bizdeki nedenlerle bu kadar değişken kadrolardan oluşmuyor. Her milli maç öncesi çeşitli nedenlerle
7-8 tane eksiğimiz oluyor. Bunun başka benzeri yok. Hem oturmamış bir saha içi düzeni, hem de kadro istikrarın yoksa mutlaka bir etkili pivot santrfora ihtiyacın var. Bu konuda halen Hakan Şükür'ün alternatifini bulmuş değiliz.
Bunu en iyi bilenlerden birisi de Fatih Terim. Bu yüzden maça Gökhan ÜnalHakan Şükür ikilisiyle başlaması gerekirdi. Ayrıca ilk maçta Hakan Şükür'ün Moldova'ya 4 gol atması da rakip için psikolojik baskı yaratacaktı.
KOLAY GOL YEME HASTALIĞI Fatih Terim ikinci yarıda da Ümit Karan'la iki forvete döndü. Karan da sırtı dönük oynamayı bilmiyor. Ayrıca Gökhan Ünal'la da birbirlerinin özelliklerini tanımıyorlar. Bu yüzden bu değişiklikten fazla bir yarar gelmedi.
Tek olumlu iş, Ümit Karan'ın klasik haline gelen beklenmedik andaki enstantane gollerinden birini atarak skora denge getirmesiydi. Her zaman vurguladığım gibi başımızı ağrıtan en önemli rahatsızlığımız kolay gol yemek. Bilhassa duran toplarda dünyada herhalde bizden kolay gol yiyecek takım çok az. Rakibe havadan üstünlük sağlayacak uzun defans adamlarımız Gökhan Zan ve Servet ikilisi varken taç atışından gol yemek inanılır gibi değil. İkinci yarıdaki beraberlik golümüzden kısa süre sonra da Moldova'nın 90 dakikadaki tek net pozisyonu gündeme geldi. O da duran toptandı.
YUNANİSTAN RAHAT OLACAK Yarın gece Yunanistan'la zor ve stresli bir maça çıkacağız. Euro 2008'i garantileyen Yunanistan, zihinsel olarak rahat olacak. Ve de Atina'daki hezimetin rövanşını almaya çalışacak.
Kolay maçlarda kaybettiğimiz 7 puanı unutup devam eden şansımızı sonuna kadar zorlamak mecburiyetindeyiz. Bu yüzden kazanmaktan başka çeremiz yok.
Yayın tarihi: 16 Ekim 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/16//haber,0786FD95270946C095430783A2894C07.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.