"
BİR düşünür şöyle sormuştu bir zamanlar.. 'Yıldızları seyrettiğimiz için mi için mi insanız, yahut, insan olduğumuz için mi yıldızları seyrederiz?..' Anlamsız bir soru.. 'Yıldızlar da bizi seyreder mi?.' İşte soru bu, şimdi?.."
Böyle başlıyor, Stardust.. Ya da Yıldız Tozu..
Yıldızları en son ne zaman seyrettiniz?..
İnsanoğlunun artık yıldızları seyredecek vakti var mı?.. Özellikle de kentlerde..
Oysa, çocukken, hele de yazları köyümüzde ne kadar çok bakardık yıldızlara.. Geceleri evde değil, harman yerinde yatmak bir delikanlılık işaretiydi.. Yığılmış buğday balyalarını yatak yapıp sırtüstü uzandınız mı, yıldızları görürdünüz.. Duran yıldızları.. Tanımaya çalışırdınız, minnacık bilgilerinizle.. "İşte şu Büyük Ayı.." Şöyle kaydırırsanız bakışlarınızı, Küçük Ayı'yı bulursunuz, Kutup Yıldızı'nı da..
Bazı gecelerde kayan yıldızlar yakalardınız talihliyseniz.. Niye talih?.. Çünkü yıldız kayarken bir niyet tutarsanız, gerçekleşirdi.. Allah Allah!..
Kayan yıldız nerden bilirdi bizim niyetimizi de gerçekleştirirdi?..
Masal işte..
Yıldız Tozu, aynen bu masal işte..
Köyün en güzel kızına aşık delikanlı.. Ama kız, zengin, yakışıklı ve müthiş delikanlıya meyilli.. Bizim fakir delikanlı, "Sana aşkımın büyüklüğünü kanıtlayacağım" der bir gece.. Tam da o sırada kayan yıldızı gösterir.. "Bunu bulup sana getireceğim.." Kız da söz verir.. "Getirirsen senin olurum!.."
..Ve delikanlı, düşer kayan yıldızın peşine..
Dünya tatlısı bir masal Yıldız Tozu.. Hem de şu günlerde masallara en çok ihtiyaç duyan büyükler için.. Yaşadığımız günlerde iki saat için de olsa bu masal dünyasına dalmak hoş oluyor.. Ben sevdim.. Eğer kayan yıldızı oynayan Claire Daines değil de, köyün güzel kızı Sienna Miller olsaydı, daha da severdim. Claire Daines benim hayallerimdeki masal prensesi değil..
Michelle Pfeiffer.. Bu kadın 50 yaşında.. Olmaz böyle şey.. Tüm 50 yaşındaki kadınlar gitsinler ve o yaşta, ne kadar genç, ne kadar güzel, ne kadar cazip, çekici olduklarını görsünler.. "Bu filmden birini seç" deseler, tereddüt etmem.. Harika da oynuyor, Kara Cadı Lamia'yı..
Robert de Niro müthiş.. Denizlerin değil, uzayın en korkunç korsanı, Kaptan Shakespeare'i oynuyor.. Geminin güvertesindeyken, tarihin kanlı korsanı Kara Sakal, onun yanında kuzu.. Ama kamarasına kapandığı zaman, kadın kostümleri giyip mutlu olan bir travesti..
Hollywood'un en maço erkeği, muhteşem bir "Yumuşak" kompozisyonu çiziyor.. Kadir İnanır'ın gidip izlemesinde, sonra da oturup düşünmesinde yarar var..
Bu arada, tarihin en büyük aşk hikayesini, Romeo-Jülyet'i yazmış Shakespeare'in eşcinsel olduğuna bir gönderme, korsanın adı..
Bence iki sevgili gidin Yıldız Tozu'na.. El ele seyredin.. Sonra çıkın Boğaz yoluna.. Yıldızları seyrederek yürüyün.. Birisi kayarsa denize, uzanıp yakalayın hemen, sevgilinize uzatın, gözlerinizle..
Sizi seyreden yıldız o çünkü.. Kalplerinizdeki niyeti gerçekleştirmek için kaydı dünyanıza..
Bugünkü Tüm Yazıları
Yıldızlar da bize bakar mı?
Yayın tarihi: 13 Ekim 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/13//haber,303727F814764A0C94CF45EDF0738FA9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.