'Ben Kandilli Kız Lisesi'nde ahlak dersi vermiyorum!'
Çakar'la futbolu, camiadaki tartışmaları ve spor basınını masaya yatırdık. Her zamanki gibi keskin, her zamanki gibi sert konuştu. "Türk spor basını terbiyesizdir, ben de onlardan biriyim," dedi ve ekledi: "Tabii ki bu övünç kaynağı değil ama ben de Kandilli Kız Lisesi'nde ahlak dersi vermiyorum!"..
- Serdar Turgut geçen gün şöyle yazdı: "Spor basınının üyeleri Emre'den (Belözoğlu) daha fazla davranış anomalisine sahip!" TV'de, tribünlerde, köşe yazılarında harcanan kelimeleri ve atışmaları göz önünde bulundurursak Turgut haklı mı?
- Serdar Turgut denen arkadaşımız az bile tespit yapmış. Spor basınında, özellikle görsel basında, ki bu grubun içine ben de dahilim, zaman zaman yaptığımız hareketler, saygısızlıklar, asosyal tavır, laf ve yaklaşımların yanında, hareket çeken Emre zemzem suyuyla yıkanmış gibi kalır!
- Günah mı çıkarıyorsunuz Hocam?
- Hayır günah çıkarma değil, realite bu! Basına yansımıştır, yansımamıştır bilmem ama pek çok kalem "Emre'nin yaptıkları, bizim yaptıklarımızın yanında ufacık bir şey," diyor. İçimizde öyle insanlar var ki, öyle zamanlarda öyle rezillikler yaptık ki, Emre'nin hareketi hiçbir şey değil.
- Tam da bunu anlamaya çalışıyorum; spor basınındaki bu fütursuzluğun nedeni nedir?
- Hepimiz insanız, tıpkı Emre gibi... Baskılar, stres, o andaki durum; bizleri, Emre'yi sonradan çok pişman olacağımız davranışlar yapmaya iter. Bu insanın tabiatında vardır. Bakın tarihe, yüz binlerce katil işlediği cinayetten pişmandır ama sinirlenmiştir o an...
GESTAPO LAFI
- Pişman oluyorsunuz ama yine de yapıyorsunuz öyle mi?
- Ama ben eski Ahmet Çakar değilim. Beş sene önceki gibi son derece saygısız, son derece küstah, son derece fütursuz davranmıyorum. Kendimi törpülemeye çalışıyorum.
- İyi de nedir sizi bu kadar küstahlaştıran, saygısız davranmaya iten?
- Herkesin kırmızı çizgisi vardır, o çizgi aşıldığı an "Az bile yapmışım," diyorum. "Haklıyım," demiyorum.
- Affedersiniz nedir sizin kırmızı çizginiz?
- Bugün kediye bile sürekli vursanız kedi üstünüze atlar. Her canlının bir dayanma raddesi var...
- Sizin üzerinizden konuşalım o zaman. Carlos'a "Dede," diyorsunuz, "Zico kalp krizinden öldü diyelim," diye bir cümle kurabiliyorsunuz; Feldkamp için 'gestapo' benzetmesi yapıyorsunuz, . Bu hakkı nereden buluyorsunuz?
- Çok basit, bu hakkı bize halk verdi...
- Önünüze gelene hakaret etmeniz için mi verdi?
- Hayır, şöyle açıklayayım: Bugün bir gazete, bir televizyon bana köşe, ekran veriyorsa, bunu benim kara kaşım, kara gözüm için vermez. Ses getirmiyorsan, gündem belirlemiyorsan, reyting almıyorsan ikinci gün çıkamazsın oraya. Ha, her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, o ayrı. Az önce vermiş olduğunuz örneklerin hiçbirinde hakaret yoktur. Kalli'ye gestapo demem, 1940'ın Nazi Almanya'sında insanları öldüren, işkence yapan gestapo şeflerini kastetmek için değil tabii ki! Kalli'nin son derece disiplinli, son derece acımasız, en sert kuralları uygulayan biri olduğunu belirtmek içindi.
'EN KÜSTAH BENİM'
- Gestapo benzetmenize yazar Oray Eğin şiddetle karşı çıktı, sizi SABAH yöneticilerine şikâyet etti; cehaletle, yeterli donanıma sahip olmadan ve hak etmeden bu yere geldiğinizi ileri sürdü...
- Oray Eğin kim? Hiç tanımam. Anlamamış demek ki! Gestapo bir dönemin gizli polisi. Ben bunu kastederken insanlara işkence yapıyor, onlara zehir veriyor demedim ki! Oray Eğin'in yerinde olsam beni başka yerden eleştirirdim, gestapodan eleştirilmez Ahmet Çakar...
- Nereden eleştirilir?
- Çok basit! Zaman zaman hakemlere, federasyona çok ağır hakaretler ettiğim oluyor. Bundan eleştirsin... Türk spor yazarlığı tarihinin gelmiş geçmiş en sivri, zaman zaman en küstah, zaman zaman en terbiyesiz, zaman zaman en saygısız olabilen spor yorumcusuyum.
- Methiyeler düzülmeli gibi söylüyorsunuz!
- Asla! Ben bir realiteyi ortaya koyuyorum. Özel hayatımda herhangi birine sokaktaki adama ya da sokaktaki köpeğe bile kötü davrandığım görülmemiştir. İnsan ilişkilerim çok medenidir. "Yaptıklarım övünülecek şeyler," demiyorum, bir durum tespiti yapıyorum. "Ben buyum, eskiden kötüydüm, şimdi daha az kötüyüm, iyi olmak için çaba sarf ediyorum ama belli sınırı da geçmeyeceğim," diyorum. Kimse de benden TRT kurallarına uyan, kibar, 'aman efendim, canım efendim' diyen bir Ahmet Çakar olmamı beklemesin. Ben Kandilli Kız Lisesi'nde ahlak dersi vermiyorum!
- Niye spor yazarlarının üslubu bu kadar sert olmalı?
- Bu ülkede başbakana hakaret eden köşe yazarı yok mu hiç?
- Bu sizi mazur mu gösteriyor?
- Türk spor basını terbiyesizdir; bunu mu duymak istiyorsun? Ben de bunlardan biriyim; yaptığımız iş değildir, yenilecek yutulacak cinsten değildir. Bundan da övünç filan duymuyoruz.
Yayın tarihi: 7 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/07/pz/haber,308D7F825A364534A750A18889E01740.html
Tüm hakları saklıdır.