Seçimlerden sonra siyasi tansiyonun azalacağını düşünürken anayasa değişikliği tartışmaları gündemde ilk sıraya oturdu . Tartışma çok yoğun ama ortada resmen açıklanan taslak Anayasa yok. Diğer işlerimizde olduğu gibi bu konuda da yöntem sorunumuz var. Anayasayı, sayı yeterse Meclis değiştirecek veya halk onaylayacak. Değişiklik kaçınılmaz ise iktidar partisi AK Parti ve muhalefet partilerinden oluşan bir komisyon hangi maddelerde neden değişiklik istediklerini ortaya koyar. Bu arada sivil toplum kesimlerinden değişiklik önerileri alınır. Zamanı geldiğinde sivil toplum örgütlerinden destek isteriz, güçlü olmalarını bekleriz, denmişti. Şimdi zamanı değil mi? Talepler belirlendikten sonra uzlaşı aranır. Amaç en üst düzeyde uzlaşı bulmaktır. Daha baştan uzlaşının yöntemi de kararlaştırılır. Üye olmak için çaba içinde olduğumuz AB ülkelerinde kanun yapmanın kuralları bile belli. Anayasaları sık değişmiyor, olursa da uzlaşıyorlar. Gerginlik, beklentileri olumsuz etkiler.
"Anayasa yapıyoruz, beklentiler neden değişiyor" demeyin, değişir.
Beklentileri etkileyen çok sayıda faktör harekete geçti. Uluslararası piyasalardaki gelişmeler çok ciddi. Gelişmiş ülkelerin çoğunda finansal sektörün istikrarı için siyasi kararlar tartışılmaya başlandı. Merkez bankaları gelişmelerin kırılganlıkları azaltması niyetiyle siyasilere süre tanımaya yönelik önlemler alıyor. Temel görevleri fiyat istikrarının sağlanmasını olumsuz etkilese de büyümeyi destekleyen bir yaklaşım gösteriyorlar. Kısa sürede toparlanma olur mu bilmiyoruz. Bilen de az. Bu durum bir belirsizlik ortamıdır. Karar alıcılar beklemede.
Gelişmiş ülkelerin ekonomik performansı, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini çok yakından ilgilendiriyor . Onlarda yavaşlama bizde daralma oluyor. Oralardan borçlanıyoruz ve o ülkelere mal satıyoruz. Kaynak maliyeti şimdiden artmaya başladı. Sorun daha da derinleşirse gelen kaynak miktarı da azalır, vadeler kısalır. Bu kaynak kısıtı anlamına gelir; üretim ve yatırım düşer. Diğer bir deyişle gelir düşer. Çarkların dönmesi zorlaşır. Borçlu olanların durumu kötüleşir. Yeni istihdam olmayacağı gibi işi olanlar da işini kaybede r.Uluslararası gelişmelerin ve siyasi tansiyonun etkilerini abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz. Bu durumda son bir yılda yatırımın ve tüketimin seyrine bakın lütfen; hızla daraldığını göreceksiniz. Yavaşlamayı tetikleyen uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar oldu, süreyi etkileyen ise siyasi gelişmeler.
Geleneksel olarak bütçe dönemindeyiz. Hem kamu hem de özel sektör bütçesini hazırlıyor. Uzun vadeli hedeflerini gözden geçiriyorlar, strateji belirlemeye çalışıyorlar. Önemli kararların alınacağı toplantılarda siyasi ve uluslararası ekonomik gelişmeler değerlendiriliyor. Bu alanda hava kapalı.
Beklentileri olumlu yönde etkileyecek en önemli husus hükümetin 2008 ekonomi politikası olacaktır . Genel politikanın değişmeyeceği söylense de detaylara açıklık getirilmesi gerekir. Enerji kısıtı olacak mı? Enerji fiyatları değişecek mi? İstihdamın yükü azalacak mı? Aracılık maliyeti düşecek mi? Kamunun kaynak talebi artacak mı? Faiz oranları düşecek mi? Sosyal güvenlik reformu yapılacak mı? Özelleştirme devam edecek mi?
Ekonominin karar vericileri en azından bir yıllık dönem için hükümetin ne yapacağını öğrenmek istiyor. Açıklanan üç aylık eylem planı olumlu ama yeterli değil.
Üretim, tüketim ve yatırım kararlarını verenlerin gözü kulağı hükümette. Lütfen elinizi çabuk tutun, ekim ayı çok önemli.
Bugünkü Tüm Yazıları
Lütfen elinizi çabuk tutun
Yayın tarihi: 25 Eylül 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/25//ayaydin.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.