Cumartesi gecesi çok tesadüfi bir şekilde Kral TV'de Ercan Saatçi'nin 'İnleyen Nağmeler' programına takıldım. Sonra da yapışıp kaldım. Konuklar Aşkın Nur Yengi ve Haluk Bilginer idi. Birbirlerinin gözlerinin içine baka baka şahane Türk Sanat Müziği şarkıları söylüyorlardı. Birbirlerine öyle güzel bakıyorlardı ki, ben de gözlerimi bu bakışlardan alamadım. Zor bir aşktı onlarınki de. Üstelik Bilginer, neredeyse tüm entelektüel kadınların, eli kalem tutanların hasta olduğu Zuhal Olcay'ı bırakıp Aşkın'a yönelmişti. Yani anlamak çok zordu. "Zuhal Olcay nasıl bırakılırdı?" Aşkın en tehlikeli haliydi onlarınki. O dönem Deniz-Hüsnü kadar olay yaratmıştı. Ancak bir farkla; iki kadın da sakin durmaya özen gösterdiler. Bazı sesler çıkardılarsa da, çok endirekt bir kavgaydı onlarınki. Zaman geçti. Artık Haluk ve Aşkın'ın bir bebeği var. Ama görüyorum ki aşkın en saf ve en evcil haline dönüşmüş ilişkileri. İnşallah o gülen gözlerinden hiç eksik olmaz bu ateş...(Ne oluyor ya, amma pıtırcık oldum. Utanmasam, ağlayacağım bu satırları yazarken... Tabii kış geliyor, artık sarılıp yatacak birileri lazım) Bu arada Saatçi'nin programı da çok başarılı. Her akşam Kral TV'de yayınlanan programı kaçırmayın. Ben tesadüfen izledim, çünkü Kral Tv'nin yeni yayın politikasından nefret ediyorum. Ama 'İnleyen Nağmeler' gerçekten bir müzik adamının özenle hazırladığı ve hiç sıkıcı olmayan bir müzik programı. Zuhal Olcay'ı çok seven ve merak eden not:
Zuhal Olcay neler yapıyor peki? Çok merak ediyorum. Hayır, özel hayatını değil, aksine müzik hayatını merak ediyorum. Artık bu 'Başucu Şarkıları' fikrinden sıkılıp, yeniden Mehmet Teoman ve Vedat Sakman ile biraraya gelseler de bize gelecek 20 yıl boyunca hiç eskimeyecek bir albüm hediye etseler nasıl olur? Bu olmayacaksa bir 'Best Of albüm' bile keser bizi. Haydi Zuhal, neredeysen çık ortaya!
Yayın tarihi: 18 Eylül 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/18/gny/haber,F876449261D44912A48D723476EC0FBF.html
Tüm hakları saklıdır.