Bir Avusturyalı, caz dünyasını nasıl değiştirir? 1940'lar... Nazi dehşetinin tarumar ettiği Orta Avrupa... Viyana'da gencecik Zawinul ve bir müzisyen arkadaşı, tesadüfen ellerine geçen Duke Ellington plaklarını ağızları açık dinliyor. Böyle bir şey duymamışlardır. Sonraları, bir sohbetimizde, her zamanki muzipliğiyle kulağıma eğilip, "Biliyor musun Yavuz?" diyecekti, "biz o zamanlar ırkçıydık, birkaç Viyanalı arkadaş..." Hayretle yüzüne bakınca da gülmüştü: "Evet, yeryüzündeki en üstün ırkın siyahlar olduğuna inanıyorduk! Çünkü ancak üstün insanlar böyle sihirli bir müziği yaratabilirdi."
YOL GÖSTERİCİ OLDU
1976 yazı. 30 yılı geçmiş. Pori Caz Festivali'nde, ilk kez Herbie Hancock'u, o dehşetengiz Head Hunters ile ağzım açık dinliyorum. Ve her nasılsa, konserin ardından, Hancock ve arkadaşlarıyla muhabbet içinde buluyorum kendimi. Bendeki heyecanı şu sözlerle yatıştırıyor Hancock: "Sen bizi boşver. Daima Weather Report dinle. Onlar bizden hep birkaç fersah önde. Zawinul ve Shorter. Bize de onlar yol gösteriyor.." Yıllar sonra 1987'ydi galiba, Kopenhag Caz Festivali'nde, Joe Zawinul'la buluşuyoruz. Hancock'un sözünü dinlemiş, nerede rastlasam Weather Report'u dinlemiş, dinlediklerime inanamamışım. Konser öncesinde beni esir alıyor Joe: "Miles müzikte ne idiyse ben de o kadar önemliyim," diyor. Bir mucize gibi yaşadı. Kalktı, Viyana Konservatuvarlı bir 'tersine ırkçı' olarak, kendisini aynı kandan saydığı siyahların; caz, gospel ve blues'un dünyasına daldı. ABD'ye geldiğinde 27 yaşında bir bitirimdi. 'Derin siyah' dünyaya 30 yaşında, Cannonball Adderley'in grubuna katılarak adım atacaktı. Mercy Mercy Mercy adlı besteyi dinleyince, neden böyle dediğimi anlayacaksınız. Ruhen 'simsiyah'tı Joe. Siyahların özgürlük mücadelesine de gönül verdi. Buna adadığı bestesi Country Preacher ilk çalındığında, dinleyenler havalara uçmuştu. Evet, bir beyaz ancak bu kadar iyi duyabilirdi, siyahların iç sesini, kafa ritmini. Zawinul'un, Miles Davis'e 1969'da sunduğu In a Silent Way, cazda köklü bir yapısal devrimin kapılarını açıyor ve benim kuşağımın dünyasını alt üst eden 'jazz-rock' tarzını başlatıyordu. Grup içindeki bireylerin özgürlüklerine özgürlük katmış, eslerin, notalar kadar önemli olduğunu göstermiş, armoni klişelerini darmadağın etmiştir. Gözü yıllar boyunca saksofoncu Wayne Shorter'ın üzerinde olmuştu. Davis sayesinde Bitches Brew albümünde de buluştular. Ve Weather Report'u kurmaya karar verdiler. Çünkü, 'ruh ikizi' (Zawinul böyle diyordu) olan bu iki dev müzisyen, çığır açmaya karar vermişti. 1974, benim kuşağım için çok önemli bir yıldı. Mahavishnu Orchestra, Return To Forever, Lifetime, Head Hunters... Ve Weather Report. Beni en hayran eden albüm, Weather Report'un Sweetnighter'ıydı. Hani şu Boogie Woogie Waltz'li olan. Joe, Fender Rhodes'u Wah-wah ile şahlandırıyor, arp synthesizer'larla garip denemelere girişiyordu. O yılların 'ses kimliğini' yaratmıştır. Dahası, hip-hop ritmini de ta o yıllarda o buldu. Sweetnighter'daki 25th Street Congress adlı besteyi dinleyin, anlayacaksınız. Zawinul'un ani ölümüyle cazda bir koca sayfa daha çevrildi. Onu her zaman o gencecik haliyle, sımsıcak ruhuyla, insanlığıyla anımsayacağız. Güle güle 'Mr Gone!'
Yayın tarihi: 16 Eylül 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/16/pz/haber,9B4B8FD66E00470CACC6FD2C5AF29D17.html
Tüm hakları saklıdır.