Günay Kosova, Koçak'a hep mektuplar yazıyor: "Ancak böyle rahatlıyorum, yoksa deliririm. Tobi de hissediyor, beni yalnız bırakmıyor."
İLİŞKİLİ HABERLER
'Keşke ona daha çok seni seviyorum deseydim'
'Keşke ona daha çok seni seviyorum deseydim'
İLKNUR K. AKMAN
01.09.2007
Geçtiğimiz pazar günü Hürriyet gazetesinde yayımlanan 'Cennete Mektup' başlıklı ilan pek çok kişinin dikkatini çekti. 5 Temmuz günü ölen ünlü astrolog Hülya Koçak'ın hayat arkadaşı yönetmen Günay Kosova'nın yazdığı 52'nci gün mektubu, bir erkeğin elinden çıktığı da düşünülünce, gerçekten sarsıcıydı. Kosova'yla bu aşkı ve tek başına kalan bir adamın öyküsünü konuştuk..
- Neden böyle bir ilan vermek istediniz, daha doğrusu bir mektup yazdınız? - 52'inci gecesinde özel bir şey yapmak istedim, ne yapılır tam olarak onu da bilmiyordum. O öldüğünden beri ona özlemimi küçük kağıtlara yazıp, anlatıyordum. Sonra birden aklıma bu fikir geldi ve ona bir mektup yazmaya karar verdim. Mektubu bitirdiğimde saat 02.00'ye geliyordu. Gazeteden tanıdığım bir arkadaşımı aradım, ilanın geçilebilmesi için çok geç olduğunu ama ellerinden geleni yapacağını söyledi. Son anda yetiştirdik... - Kaç yıldır birlikteydiniz Hülya Koçak'la, nasıl tanıştınız? - Yaklaşık 11 yıldır beraberdik. Tanışmamız da Çiçek Bar'da oldu, bizim yerimizdi zaten orası. Hülya birkaç arkadaşıyla gelmişti, bense tek başıma köşede ayakta duruyorum. İlerde parlayan bir ışık gördüm... Orada 50-60 tane kadın vardı belki ama o bir başka parıldıyordu, öylece bakakaldım. Zaten onun gözlerine hiç bakamazdım ben, yemyeşil bir vadi gibiydi içine düşmekten korkardım. Yemin ediyorum edebiyat yapmıyorum, öyle hissederdim. O gece o da bana baktı ve biz gece boyunca gözlerimizle konuştuk. Sonra beş gün ortadan kayboldu, meğer Prag'a gidecekmiş. Dönüşte yine Çiçek Bar'da karşılaştık, ortak arkadaşımız sinema oyuncusu Songül Ülkü vardı yanında. O tanıştırdı bizi, hatta "Hülya dişi melek, sen de erkek meleksin iki melek yan yana," dedi. - Sonra, nasıl gelişti ilişki? - Biz Hülya'yla buluşmaya başladık, üç-beş ay böyle devam etti. Sonra ilişkimizin 6'ncı ayında birlikte Konya'ya gittik Mevlana'yı ziyarete, Hülya Mevlevi'ydi. İlk birlikte kalışımız, oradadır. Ama beni Konya'ya gittiğimiz ilk akşam yemeğinde çok korkutmuştu. - Neden? - Yemek boyunca yediği etin kemiklerini bir kenara ayırdı. Sordum, "Bunları otele götüreceğim, ben geceleri kemik kemiririm, başka türlü uyuyamam," dedi. Çok ciddiydi, ben "Eyvah," dedim içimden "Oğlum Günay yazık oldu, delinin birine çattın!" O gece ilk kez beraber kalacağız ya, beni deniyor. Sonra çıkışta kemikleri paket yaptırdı, yürümek istedi. Orman yolu gibi bir yerdeyiz, zifiri karanlık. "Taksiye binelim," diyorum, ısrarla binmek istemiyor... Beni bir telaş aldı ama belli etmiyorum. Biraz yürüdük, baktım orada bir köşede bir köpek ve yavrusu duruyor. Meğer gelirken onları görmüş, kemikleri de onlar için ayırmış. Hülya böyle bir insandı işte! Diğer tanıdığım kadınlardan çok farklıydı. YÖNETMEN EV GEÇİNDİREMEZ - Hiç ayrılık yaşamadınız mı? - Yaşadık, beş yılın sonunda bir yıl ayrı kaldık. Çok masum kaprisler yüzündendi diyebilirim. O bir yılda sevgimizi sınadık aslında ve asla ayrı kalamayacağımızı daha iyi anladık. - Onu neden bu kadar çok sevdiniz? - İnsancıllığı ve hayvancıllığı yüzünden... Öyle yumuşak ve iyiliksever biriydi ki, beraberliğimiz boyunca beni mutlu etmek için her şeyi yaptı. Ama herkesi mutlu etmek için elinden geleni yapardı, yalnızca benim için değil. Ben hayatında ilk sırada gelen kişi değildim belki çünkü onun için tüm sevdikleri değerliydi. Ama ben yerime razıydım. - Daha önce hiç evlenmemiş miydiniz? - Hayır. Beraberliklerim hep birkaç yıl sürdü benim, tek gecelik ilişkiler bana göre değil. Böyle üç ciddi ilişkim olmuştu Hülya'dan önce. Ben çok duygusal bir insanım, Yengeç burcuyum... Hayatım boyunca hep aşık olmaktan korktum çünkü çok üzülüyor, çok etkileniyorum. Evliliğe de cesaret edemedim çünkü sinemasına hiçbir yatırım ve yardım yapmayan bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkenin kültürüne güvenmedim, bir gün işsiz kalır karıma, aileme bakamazsam diye çekindim. Yönetmenlik yaparak, bir ailenin sorumluluğunu alamazdım. Ama mesleğim de buydu ne yazık ki. - Hülya Hanım'la da evliliği düşünmediniz mi hiç ya da onun sizden böyle bir talebi olmadı mı? - Düşünmez olur muyum, düşündüm. Hayatımda ilk kez onunla kırdım ben birçok şeyi. Ama onun iki çocuğu vardı, şimdi oğlu 33, kızı 27 yaşında. Onları düşünerek resmi nikah yapmadık biraz da. - "Resmi nikah yapmadık," derken... - Aslında biz imam nikahı kıymıştık aramızda, 2000 yılına girdiğimizde de Las Vegas'ta evlenmiştik. Benim ailem Arnavut, yani dinine bağlı insanlar hepsi. İlişkimiz bir yıla yaklaştığında baktım beni ve Hülya'yı çok sevmelerine rağmen, kimse bizi evine çağırmıyor. Sonra anladım ki, bu işin bir ciddiyet kazanmasını istiyorlar. Hülya da istiyordu aslında bunu, onun da arzusuyla biz de imam nikahı yaptık. Resmi nikahımız yoktu belki ama birçok evlilikten çok daha gerçekti bizimkisi. Ben resmi evliliklerde çok büyük yanlışlar gördüm. Ama evli olmayan çiftlerde de çok büyük fedakarlıklar. - Neydi sizi bir araya getiren hayatınızın ikinci baharında? - Gerçekten ikinci bahardı bizimkisi, şarkımız da İkinci Bahar'dı zaten. Tanıştığımızda o 47 yaşındaydı, ben 54. Auralarımız uyuşmuştu bizim, hani kimyamız tuttu denir ya. Onu tarif etmek mümkün değil ama hayatımda hiçbir kadını böyle sevmedim ben. Ve daha önce kimseye "Seni seviyorum," demedim. - Hülya Koçak çok iyi bir astroloji uzmanıydı, sizin ilginiz var mıydı astrolojiye ve burçlara? - Hiçbir alakam yoktu, ondan öğrendim biraz. Burcumun Yengeç, yükselenimin Yay olduğunu da Hülya söyledi bana. O Yay burcuydu, yükselenimden dolayı anlaştığımızı söylerdi, yoksa Yengeç erkeklerinden pek hoşlanmazdı. Hatta biz tanışmadan kısa bir süre önce de bir arkadaşına, "Hayatıma bir Yengeç gireceğini söylüyor yıldız haritam bu aralar, hiç sevmem ama bakalım ne olacak?" demiş. - Gelecekle ilgili çok doğru tahminlerde bulunduğunu duymuştum Hülya Hanım'ın. Ölümüyle ilgili bir şeyler de söylemiş olabilir mi? - Tabii... Son üç-dört aydır hiç yıldız haritasına bakmıyordu ne benim, ne de kendisinin. Haziran sonunda da ortakbir arkadaşımıza "58 yaşımda ciddi bir şey geçireceğim, onu atlatırsam 80 yaşıma kadar yaşarız Günay'cığımla. Ama atlatamazsam ona iyi bakın, üzülmesin arkamdan," demiş. Ve dediği oldu... - Bilinen bir rahatsızlığı var mıydı kalp, tansiyon ya da şeker gibi? - Evet, tansiyon hastasıydı, her gün ilaç alırdı.
İLİŞKİLİ HABERLER
'Keşke ona daha çok seni seviyorum deseydim'
Yayın tarihi: 15 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/15/ct/haber,907D98C421F1434B9896C71CA47E5C0C.html
Tüm hakları saklıdır.