kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Eylül 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Atilla Dorsay, Sydney'de birlikte jüri üyeliği yaptığı Çinli ve Avustralyalı sinema yazarlarıyla.

Oralarda, Avustralya'da bir festival var

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
30.06.2007
İLİŞKİLİ HABERLER
Oralarda, Avustralya'da bir festival var
Bu satırları ayağımın tozuyla yazıyorum desem, yeridir. Bu kez hayli uzaklara, Avustralya'ya gittim: Tam 54. kez yapılan ve Uzakdoğu'nun en büyük sinema olaylarından biri sayılan Sydney festivalini izledim. Ve iki haftalık bir ayrılıktan sonra döndüm. İlk kez beşinci kıtaya ayak basmak elbette heyecan verici bir şeydi. Şimdilik sadece festival üzerine kimi notlar vereyim. Festival, 17 günlük süresiyle dünyanın en uzun şenliklerinden biri. Dört sinemada yapılıyor ve 200'ü aşkın film gösteriliyor. Filmler değişik bölümlerde toplanmış: Avustralya Panoraması, Özürlü Temalar, Çocuk Filmleri, Dünyaya Bakış, Perdedeki Sesler, Dijital Öncüler, Kışkırtan Sinema, Yeni Yetenekler, Kısaların Dünyası, El Yakan Belgeseller vs. Bu yılın özel bölümleri ise, Brezilya Öyküleri, Bir Öykücü: John Huston ve de Türk sinemasına ayrılmış özel bir bölüm olan Türk Ozanları oldu.

TÜRK FİLMLERİ ÇOK BEĞENİLDİ
Türk Ozanları bölümü, festivalin en beğenilen bölümlerinden biri oldu dersem, hiç abarttığımı sanmayın. Bu bölümde İklimler, Takva, Beş Vakit, Rıza adlı uzun filmlerimiz ve Gündelikçi, İbret Olsun Diye, Lal, Bayrak, Annem Sinema Öğreniyor gibi belgesellerimiz gösterildi. Geçen yıl belgeselci Necati Sönmez'i konuk eden şenlikte bu yıl Rıza'nın yönetmeni Tayfun Pirselimoğlu vardı, ama ben geldiğim gün gittiği için karşılaşamadık. Türk filmlerinin dolu seanslarda oynadığı ve genelde çok beğenildiği söylendi. Hatta bir kokteylde karşılaşıp konuştuğum ünlü Avustralyalı oyuncu, özellikle Matrix serisinin kötü adamı ajan Smith ve de Yüzüklerin Efendisi serisinin Elrond'u olarak bilinen Hugo Weaving, bana gördüğü İklimler ve Beş Vakit'in tüm festivalde en beğendiği filmler arasında olduğunu açıkladı. Ben de basından gelen kimi konuşma önerilerinde, birkaç yayın organına sinemamızı anlattım. Asıl gitme nedenimse, FİPRESCİ- Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu jüri üyeliği için aldığım davetti. Biz, üç kişilik bir jüri olarak değişik bölümlerde yer alan 14 belgeseli izledik. Uzun ve konulu filmler için ayrı bir yarışma ve jüri yoktu. Sadece halk ödülleri ve bir gazetenin özel ödülü vardı. Bu nedenle, bizim küçük jürimiz festivalin tek resmi jürisiydi. Çok değişik filmler gördük ve belgesel türün yeni açılımlarına tanık olduk. Birinciliği ise Manastır: Bay Wig ve Rus Rahibe adlı çok hoş bir Danimarka filmine verdik. Bu arada, kapanış gecesi ödül vermek için sahneye çıktığımda, Avustralya ve Türkiye gibi çok uzak iki ülkenin nerdeyse bir yüzyıl önce savaşta karşı karşıya geldiklerini, şimdiyse birbirlerine sinema yoluyla yaklaştıklarını ve böylesinin kuşkusuz çok daha iyi olduğunu söyledim. Ve kalabalık salondan büyük alkış aldım. Çünkü, bilindiği gibi, Avustralyalılar hâlâ Anzakların Gelibolu'ya gelip savaşmasını unutmuş değiller ve bize büyük ilgi, hatta saygı duyuyorlar. Bu çok değişik ülkeden kimi notları ilerde vermeye çalışacağım.
Haberin fotoğrafları