Siyaset sözlüğüne son yıllarda yeni bir kavram eklendi: "Aznar sendromu". Kariyerinin zirvesinde olan bir siyasetçinin, beklenmedik bir olayla tepetaklak yuvarlanması anlamına geliyor. Kavram adını İspanya eski Başbakanı Jose Maria Aznar'dan alıyor. İspanya'ya 8 yıllık iktidarında çağ atlatan (Ekonomiyi her yıl büyüttü, 4.3 milyon kişiye iş yaratarak işsizliği yüzde 23'ten 11'e indirdi, milli geliri yüzde 32 artırdı, ülkeyi otoyollarla ve uydu kentlerle donattı) Aznar, 14 Mart 2004 Pazar günü seçimleri yenilemeye karar verdi. Kamuoyu araştırmaları onun liderliğindeki Halkçı Parti'yi açık ara önde gösteriyordu.
Seçime 3 gün kala, 11 Mart'ta, Madrid'de banliyö trenlerine bir dizi bombalı saldırı düzenlendi. 200 kişi öldü.
Aznar daha soruşturma bile başlamadan, hemen o gün, saldırıların sorumluluğunu Bask ayrılıkçı terör örgütü ETA'ya yükledi. Çünkü bu "Manipülasyon"un oylarını daha da artıracağını hesaplamıştı. Ama ElKaide'nin eylemleri üstlenmesi planı bozdu. Sonuç: Aznar'ın partisi sandığa gömüldü, Jose Luis Rodriguez Zapatero liderliğindeki sosyalistler iktidara geldi.
Her şey iyi giderkenŞimdi aynı sendrom Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'i tuzağına düşürdü. Karamanlis iki hafta önce erken seçim kararı aldı. 16 Eylül'de sandığa gidilecekti. Kazanacağından zerrece şüphe yoktu: İktidarda bulunduğu 4 yıl boyunca tüm kamuoyu araştırmalarında rakibi PASOK lideri Yorgo Papandreu'yu geçmişti. Ayrıca 4 yıllık karnesi hiç de fena değildi: Ekonominin büyüme hızı yüzde 4'ü aşıyordu, bütçe açığı yüzde 5.5'ten 2.6'ya inmişti, işsizlik 3 puan gerileyerek yüzde 8'e düşmüştü, borsa rekor üstüne rekor kırıyordu, satın alma gücü artan halk her gece tavernaları dolduruyordu. Yani vur patlasın, çal oynasın!
Ama seçim kampanyasının başlamasından hemen sonra, bugün bile bir bölümü devam eden o korkunç orman yangınları patlak verdi. Geçici bilanço: 64 kişiyi alevler yuttu, 350 bin hektar orman ve zeytinlik (Yunanistan ormanlarının yüzde 12'si) kül oldu, on binlerce aile geçim kaynağı olan zeytinliklerini, bağlarını ve küçücük turistik tesislerini yitirdi.
Ve Karamanlis siyasi hayatının en büyük hatasını yaptı: Yangınları "Asimetrik saldırılar"a bağladı. Yani dış düşmanlara! Genelkurmay hemen yalanladı: "Yunanistan'a asimetrik saldırı ancak uzaylılardan gelebilir!"
Sistem çöküşün eşiğinde Şimdi komşu sadece hükümeti değil, sistemi de sorguluyor. Çünkü, AB'nin çevreyi korumak için aktardığı cömert fonların belediyeler tarafından oy getiren yatırımlarda (Kaldırım taşlarını yenilemek, sokak lambalarını değiştirmek gibi) çarçur edildiği, yine Brüksel'den gönderilen onca yardıma rağmen Yunanistan'ın AB'nin kadastrosuz tek ülkesi olduğu hatırlandı. Kadastroyu gözardı etmek siyasilerin işlerine geliyordu; arsa spekülatörleriyle işbirliği halinde yanan yeşil alanları betonlaştırıyorlardı. Onca siyasinin "Kül olan ormanları yeniden yaratacağız" sözüne rağmen son 30 yılda yanan bölgelerin sadece yüzde 5'i yeniden yeşillendirilmişti. Gerisi yapılaşmaya açılmıştı.
Şimdi Yunanlılar bir ikilemle karşı karşıya: Karamanlis'e güvenlerini yitirdiler ama Papandreu'dan da hiç umutları yok. Türkiye için 17 Ağustos 1999 depremi milat olmuş; o felaketle başlayan, ardından 2001 kriziyle derinleşen siyasal çıkmazı hem iktidarı, hem de muhalefeti safdışı bırakarak aşmıştı.
Bakalım komşu Peleponnez ormanlarının külünden nasıl bir Phoenix, yani Anka kuşu çıkaracak?
Yayın tarihi: 3 Eylül 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/03//haber,64FF82ED9C52485EBC81A76301812F2D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.