Avrupa Birliği'nde bir aylık yaz tatili bugün sona eriyor. AB Komisyonu komiserlerini ve onlara bağlı bürokratları epey iş bekliyor. Özellikle de Olli Rehn'in sorumlu olduğu genişleme komiserliğinin Türkiye masasını. Çünkü İsveçli diplomat Christian Danielsson'un yönettiği bu birim 2.5 ay içinde 2007 İlerleme Raporu'nu hazırlayacak. AB'deki hem Türkiye dostlarının, hem de karşıtlarının sabırsızlıkla bekledikleri raporu.
Doğrusu o bürokratların yerinde olmak istemezdik. Rapor, adı üstünde, Türkiye'nin AB'ye uyum için son bir yılda kaydettiği ilerlemeleri konu alacak ama ortada kayda değer ilerleme yok.
Hele AB'nin ve özellikle Türkiye'nin sıkı destekçisi olan Komisyon'un dört gözle beklediği adımların hiçbiri atılmadı.
Türk Ceza Kanunu'nun 301'nci maddesinde değişiklik mi? Ankara'nın tutumu: Nazik konu. Sürecin gelişmesini beklemek gerekiyor. Anlamı? Toplumda ve parlamentoda "Konsensüs" eğilimi ortaya çıkıncaya kadar değişiklik beklemeyin.
Güney Kıbrıs'la limanlar sorunu mu? Ankara'nın politikası: Tek taraflı adım atmama kararlılığımız sürüyor.
Azınlıkların hakları, Vakıflar Kanunu'nda değişiklik, Heybeliada Ruhban Okulu mu? Ankara'daki hava: Vakıflar Yasası'nda bir şeyler yapılabilir ama diğer sorunlarda kısa vadede gelişme olmaz.
Türkçe dışındaki dillerde (Yani Kürtçe) eğitim hakkı mı? Ankara'nın cevabı: Yeni Anayasa'da birtakım açılımlar olabilir.
Liste Güneydoğu'dan ortak tarım politikasına kadar onlarca maddeyle uzayıp gidiyor.
Ankara da iyice sıkıştı AB Komisyonu'nun Türkiye masası görevlileri bu "Sıfır" ilerlemeyle nasıl bir İlerleme Raporu kaleme alabilecekler? Oysa Komisyon, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin taktik yumuşamasının Brüksel'de ve Avrupa kamuoyunda yarattığı olumlu havanın boşa gitmemesi için Türkiye'nin elini güçlendirecek bir rapor hazırlamak istiyor.
İşte o yüzden gerek dönem başkanı Portekiz, gerek Avrupa Parlamentosu, gerekse tatil döneminde Brüksel'de nöbet tutan Komisyon sözcüleri, 22 Temmuz seçimlerinin ardından Ankara'ya göndermeye başladıkları mesajları Çankaya sorununun çözülmesiyle birlikte iyice sıklaştırdılar. Dedikleri şu: "2.5 ayı iyi değerlendirin. Rapordan önce bir şeyler yapın. Yıl sonundaki AB zirvesinde Türkiye'yi tartışmaya açmak isteyenlere mermi vermeyin. Hiç değilse birkaç reform yasasını Meclis'ten geçirin."
Ne yazık ki, bu çağrıların yankı bulması "Pratik" olarak mümkün değil. AB Komisyonu gibi, Ankara da takvim açısından sıkıştı:
Eylem Planı ve Gül'ün gezileri Meclis, 60'ıncı Hükümet'in güven oylamasından sonra 5 Eylül'de tatile girecek. 1 Ekim'de başlayacak yeni yasama yılında önce komisyonların oluşturulması gerekecek. Bu da nereden baksanız, 10 gün alacak. Geldik mi Ekim ortasına.
Ondan sonra raporun açıklanmasına kadar topu topu bir ay kalıyor. Gerçi Meclis'ten istenince bir günde bile yasa çıkarılabiliyor ve artık Çankaya da netameli yasalar için eskisi kadar zorlu engel değil. Ancak Meclis'te AB'nin beklediği bazı düzenlemelere kesinlikle karşı olan cephe de genişledi; CHP'ye bir de MHP eklendi.
Bu tablo, ne yazık ki, 2007'nin reformlar için kayıp yıl olacağı anlamına geliyor. Zaten hükümet de bunu göze aldı, geçen Nisan'da açıklanan AB Müktesebatına Uyum Programı'nda 2007'de yasal düzenleme öngörmedi.
Ama biz umudumuzu kesmedik. Hükümet Programı'nda ve Acil Eylem Planı'nda tarihlere bağlanmış reform takvimi açıklanırsa ve bir de buna Cumhurbaşkanı Gül'ün başta Brüksel olmak üzere birkaç önemli AB ülkesini ziyareti eklenirse, İlerleme Raporu'ndaki notu belki kurtarabilir.
Yayın tarihi: 31 Ağustos 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/31//haber,9EFFB9FAB924459F884CCDD70248E9A1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.