Babam anlatırdı, Abdülaziz mi, Abdülhamit mi, padişahın önüne getirmişler adamı.. 100 dikiş iğnesini büyük bir dikkatle arka arkaya batırmış masaya.. Sonra ipliği almış eline. Ucundan tutmuş. Ok gibi fırlatmış iğnelere.. İplik 100 iğneden de geçmiş..
Padişah "100 kese altın verin bu hünerli adama" demiş, "100 de değnek vurun. Böylesi hüneri, böylesi yararsız bir işte ziyan ettiği için.."
Hasan Şaş'ı gördükçe, hep babamı hatırlamam bundan..
Padişah olsam 100 kese altın verirdim, Hasan'a.. Sonra da falakaya yatırıp, 100 değnek vurdururdum, o hünerli ayaklarına.. Dünya üzerinde yeteneğin bu kadar boşa harcandığı az görülmüştür.
Bu işin bir yanı..
Öte yanda, bu yeteneği kazanma yerine yok etmek isteyenler var.. Hasan'ın hocaları..
Gerets öyleydi.. Fatih Terim izledi. Bu yıl da Feldkamp.. "Hep mi hocalar kabahatlı?. Hırsızın hiç mi suçu yok" diyen Hoca Nasrettin yorumlarınızı duyar gibi oluyorum..
Katılmıyorum.
Aynanın iki yanına ayrı ayrı bakmak gerek..
Büyük hoca, büyük futbolcuyu oynatan hocadır. Küçük futbolcuyu herkes oynatır. Küçük futbolcunun takıma girmek için hocanın kölesi olma dışında yolu yoktur ki..
Büyük futbolcu kaprisli olur. Büyük futbolcu değişik karakter yapısını sergiler. Büyük futbolcuyu yönetmek zordur. Ama yönetebildiniz mi, siz de "Büyük" olursunuz.
Metin Diyadin, Sergen'i Eskişehir'den kovmaya kalktı. Marifet mi bu şimdi?. Sergen'i takımdan 10 yaşında ilkokul öğrencisi de kovar, yetki verin.. Sergen'i kullanmaktır marifet.. Böylesi bir dünya çapında adamı Eskişehir'in sembolü yapıp, onun yarattığı hava ile takımı yıllar sonra birinci lige döndürmek Büyük Hocalıktır..
"Vay be ne adammış yahu.. Sergen'i bile sildi" dedirtmek değil..
Mustafa Denizli'nin bu ülkenin en "Zıt" futbolcu tipi, Fener'in fırlatıp attığı, küçük takımların bile artık beğenip almadığı Arif'i (Kocabıyık) nasıl kazandığını, onu Avrupa Şampiyonlar Kupasında ilk ve son defa yarı final oynayan Galatasaray'a, ardından milli takıma nasıl monte ettiğini yakından izledim, biliyorum. Arif'in zaaflarını görmüş, onu bu zaafları ile kabullenmiş, hem medyaya, hem takım arkadaşlarına karşı savunmuştu. Sonuç.. Arif belki de ilk defa hayatında bir hocasına güvendi. Bu güven onun seyre doyulmaz futbolunu sahaya koymasına sebep oldu.
Şimdi
Hasan Şaş !..
Bu ülkedeki en büyük yetenek. Üstüne yok.. 2002 Dünya Kupasıyla Dünya şöhreti oldu. Adını Afrika'nın balta girmemiş ormanlarının içine kadar duyurdu.
Bu ülkedeki en hırslı, iddialı futbolcu. Yenilmeyi asla kabullenmiyor.. Sonuna dek ayakta kalıyor, takımı da ayakta tutuyor. Gerets daha ilk yılında iflas etmişken, Hakan Şükür ile birlikte takıma el koyan ve Galatasaray'ı şampiyon yapan adam.
Eksiği, yanlışı ne?.. Kafası!.. Dünya Kupası'nın ardından, gitmekle kalmak arasında karar veremedi. Bu yüzden Galatasaray'da doğru dürüst oynayamadı. Hızla düştü.
Bireysel taktik bilmiyor. Dünyanın en iyi adam eksilten futbolcularından biri.. Ama adam ne zaman eksiltilir?. Sana ve takıma bir fayda sağlarsa, hücumu bir adım ileri götürürse.. Hiç faydası olmayan yerde, mesela hücuma çıkarken adam eksiltmenin ne alemi var?. Anında pas verip atağı hızlandırmak çok daha yararlı değil mi?. Bir de bu sırada topu kaptırıp, rakibe, hem de senin savunman çıkarken kontratak fırsatı verip, hele de gol yedirirsen, o zaman tribünler de öfkelenmez mi?.
Hırs.. Hatta zaman zaman öfke.. Faydalı şeyler.. Hagi'yi hatırlayın. Ama yerli yersiz her şeye saldırdın mı, keskin sirke durumuna düşersin. Kırmızıyı görür oyundan ve gelecek maçtan da düşersin, takımına da zarar verir, antipatik olursun, dahası sana artık zor güvenilir. Kafanı kullanıp, hırs ve öfkeni yararlı kullanım için dengeleyeceksin.
Bunlar Hasan'da var mı?.
Olmadı diye tutup atılmalı mı?.
İşte yöneticilik sanatı burada devreye girer..
Yöneticiler, teknik adamlar, soğukkanlılıkla ve sabırla Hasan'ı kazanma savaşı verirler. Koparıp atma kolaylığına düşmeden. Çünkü bilirler ki, Hasanlar tarlada yetişmiyor. Giderse yenisini bulmak kolay değil. Bulsan fiyatı 25 milyon eurolardan başlıyor, alması zor.
2002 Dünya Kupası'ndaki yöneticilerin ve teknik adamların en başta da benim yoğun eleştirilerim içinde takıma nasıl sahiplendiklerini hatırlayın.
Yetmedi.. O kadroda futbolcuların psikolojik sorunlarıyla ilgilenen bir de profesyonel yardımcı vardı.
Dr. Turgay Biçer.. Hani bugün nerde, milli takımda da, kulüplerde de böyle "Full time" profesyonel yardım?.
Gerets'i saymıyorum bile.. O Galatasaray'da herkesi bitirdi. Galatasaray'ı bitirdi. Hasan'la Hakan'a ayrıca kızıyordu. "Takımı ben şampiyon yaptım" laflarına gülündüğü, kimin şampiyon yaptığını herkes bildiği için.
Fatih Terim'in üstelik kulüp hocalarına ders verme eğilimi vardır. Fener, Serdar'ı oynatırken, milli takımın en kritik maçlarında formayı ısrarla hiç oynamayan Volkan'a vermesi gibi..
Hasan Şaş'la Gerets'i de ezebilirdi. Ama yapmadı. Neden?. Sanırım Hasan'la bir kişisel sorunu vardı. Fatih Hoca kendisine yapılanı kolay affetmez. Hasan onun bulduğu, onun hatta yarattığı bir adamdı. Ne yaptı ise Hasan, Fatih Terim onu sildi.
Feldkamp?.
Galatasaray'a gelen en büyük hoca.. Derwall dahil.. Harika bir beyin. Müthiş bir deneyim..
Galatasaray'ı, Türkiye'yi de iyi biliyor üstelik.
Peki o zaman Hasan Şaş ve Arda gibi iki dünya çapında yeteneği, kazanmak değil, kaybetme yolundaki eylemleri ne?.. Beşinci sınıf Hırvat takımı önünde kırmızı kart görmesin diye oyundan almış.. Diyelim doğru.. Üç gün sonra, hem de Lincoln yokken ve Arda sakatlığı yüzünden şüpheli durumdayken, takımdaki sonuncu teknik adamı 18'e bile almamak ne oluyor, peki?.
Efendim, Arda, Ayhan, Sabri, Mehmet Güven, Barış, Okan ve Hasan varmış elde. Yedi orta saha oyuncusu.. Birisini kenarda bırakmak zorundaymış. Hasan'ı seçmiş, ne varmış bunda..
El insaf Kalli, en insaf!.. Şu saydıklarına 100 üzerinden "Futbolcu" notu ver bakalım, Hasan kaçıncı sıraya gelir?. Onu kazanmak isteyen adam böyle ters, böyle itici, böyle adam yerine koymaz laf eder mi?. Geri kalan altısını bir kefeye, Hasan'ı öbür tarafa koy da teraziye o eşsiz bilginle bak bakalım?.
Kaldı ki.. Hasan orta sahada oynuyor ama, hücum oyuncusu.. Senin takımında Hakan ve sezon başından beri topa vurmayan Ümit dışında hücum oyuncusu var mı?.
O da yarı sakat, genç Serkan mı, Galatasaray'a hep ters gelen Bursa deplasmanında her şey bittiği anda oyunun kaderini tek başına değiştirebilecek adam?.. Yoksa bunu hem de sayısız defa gerçekleştiren Hasan Şaş mı?. Sadece bu sebepten onu hiç değilse kulübede tutman gerekmez miydi?.
Kalli, Hasan'ı silmiş.. Onu bitirecek. Ama bunca yıllık deneyim ve zekası ile öyle bitirecek ki, herkese, özellikle de Gerets'in bitirdiği Galatasaray'ı şahlandırdığı günden beri Hasan'dan nefret eden Fener medyasına "İyi oldu canım.
Hasan da hak etti.
İşte gördük. Kalli haklı" dedirtecek bir yöntemle bitirecek.
Tüm eylem ve söylemleri bu yönde..
İnşallah yanılıyorumdur. Çünkü Kalli, çok sevdiğim ve futbol bilgisini asla tartışmadığım bir hoca.. Onu Galatasaray'a tavsiye edenlerin başında geliyorum.
Arda ve Hasan'a tavrı kişiliğine inançlarımı büyük ölçüde sarstı. Bu inanca yeniden kavuşmak ve bir gün Kalli'den özür dilemek beni çok mutlu edecek!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Büyük Hoca, Büyük Futbolcu ikilemi ve Hasan Şaş!..
Yayın tarihi: 23 Ağustos 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/23//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.