DAHA ikinci haftada bir gerçek ortaya çıktı.. Özellikle küçük takımların amacı futbol oynamak değil oynatmamak.. Bunun yolu da dünyanın her yerinde ayni..
Kasıtlı, sert faullerle oyunu sık sık durdurmak. Rakibi sindirmek. Rakibin oyun kuran teknik ayaklarına sakatlayacak ölçüde saldırmak.. Galatasaraylı Lincoln ilk maçta yediği yoğun tekmelerden maçı tamamlayamadı. O günden beri de sakat. Elinde buz torbasıyla dolaşıyor.
Bursa'da, hem de Bülent Korkmaz gibi bir Hoca, Galatasaray'ı futbolla değil, tekmelerle durdurmayı denedi. Acımasız vurma emrini hadi o vermedi diyelim. Peki sahada gördüklerine neden müdahale etmedi?.. Kalli'nin hem de çok haklıyken bile hakeme itiraz eden futbolcularını, Ümit'i, Hakan'ı ve Sabri'yi nasıl azarladığını izledik oysa..
Şimdi futbol bir seyir oyunu.. Sahaya giden on binler, ekran başındaki milyonlar futbol seyretmek istiyor. Kötü niyetlilerin sergilediği, anti futbolu değil.
Bu anti futbol yüzünden teknik ayaklar birer ikişer, korkarak, ya da sakatlanarak sahalardan çekilmeye başlayınca, futbolun seyre değer güzelliği de bitmeye başladı.
Tehlikenin farkına varan FIFA, 1994 Dünya Kupası öncesinden başlayarak yoğun şekilde hakemleri eğitmeye başladı.
Kupaya çağrılan hakemler, bir ay öncesinden kursa alındılar. Bu kurslarda FIFA'nın en önde gelen hakem hocaları onlara çık ve net şunları söylediler..
"Dünya üzerinde 2 milyardan fazla insan Dünya Kupası'nı izlemeye hazırlanıyor. Onların 'Futbol' seyretmesini sağlamak sizin elinizde. Maçın ilk 10 dakikasını dikkatle izleyin. Takımlardan birinin amacının oynamak değil, öbürünü oynatmamak olduğunu hissettiğiniz an, artık yorumlarınızı, oynamak isteyen lehine yapın. Yıldız futbolcular, futbolun süsüdür, cazibesidir, güzelliğidir. Seyirciyi ekran önüne toplayanlar onlardır. Takımlarını oynatan ve sonucu değiştirenler de onlardır. Bu yüzden küçük takımların ilk hedefi olurlar. Yıldızları koruyun. Onlara kasıtlı fauller başlayınca, kartınızı hemen çıkarın. Sakatlanmalarına izin vermeyin."
Şimdi gerçek bu..
Ama daha acı bir gerçek var.
Hayatında asla "Yıldız" olamamış, ama yıldızları kırıp biçerek oynadığı savunma futboluyla "Kazma" lakaplılar arasına karışmış Erman Toroğlu, Türk hakemlerini yöneten bir durumda bulunuyor.
Her hafta Pazar akşamı ekranların başına geçiyor ve hakemleri teker teker ele alıyor.
Bugün hakem biliyor ki, kaderi, Merkez Hakem Komitesi'nin değil, Erman'ın elinde.. Çünkü adam bir televizyon yıldızı.. Bir halk tipi.. Seviliyor ve izleniyor. Bu kadar izlenen adam, tek başına hüküm verince de etkili oluyor.
Şimdi bu Erman Toroğlu diyor ki..
"Yıldız futbolcunun korunması diye bir şey yoktur. Lincoln efendi ayağında o kadar top tutmasaydı, rakibi öyle kolay geçmeseydi, öyle güzel şutlar atmasaydı, o tekmeleri yemezdi. Kabahat onda.. Ey hakemler rakibi sakın cezalandırmayın.."
FIFA'nın tavsiyelerini inkar eden, yorumlarını hiçe sayan Erman Toroğlu'na karşı hakemleri kim yönlendirecek?.. Güçlendirecek?. Cesaretlendirecek?.. Kamuoyunu aydınlatacak?.
Hilmi Ok!.. Merkez Hakem Komitesi Başkanı!..
Nerde Hilmi Ok?.
Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri hiç görünmemek oyunu oynuyor. Çünkü o da Erman'dan korkuyor. Karşısına dikilemiyor.
Yani!..
Meydan Erman'ın.. Meydan kazmaların.. Teknik ayaklar?.. Yıldız futbolcular, Türkiye'den kaçın.. Büyük kulüpler!.. Yıldız adamlara büyük paralar vermeyin sakın.. Kulübün parasıyla sakat beslersiniz.
Bu mudur, Hilmi Ok?..
Bu mudur?.
Değilse konuşun o zaman!..
Yayın tarihi: 23 Ağustos 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/23//haber,F5A21199B91242809FAFCE3678D1DF3A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.