Bir cazibe merkezi daha.. Kongre Turizmi!..

BU ülkeye paralı ve pahalı turist getirmek gerek.. Ucuzun ülke olanaklarını daha fazla tüketmesine engel olmak için..
Her şey dahil 30 Euro'ya gelen, Antalya'daki adamın otelinin kapısını açık tutmaya yarıyor ama, bu ülkenin kaynaklarını tüketiyor.. Sahillerini kirletiyor, yeraltını dolduruyor, orayı da kirletiyor.. Bunları temizlemenin, yok etmenin imkânı yok..
Paralı turist mükemmel tesisler istiyor.. Mükemmel tesis de büyük yatırım gerektiriyor.. Sezonu iki ay Marmara'ya, üç ay Ege'ye, bilemedin altı ay Akdeniz'e hangi mükemmel tesisi yaparsın da amorti edip, bir de kara geçersin?..
Dünya turizminin en büyük sorunu, sezonu uzatmak, yaymak.. Ölü sezonu canlandıracak cazibe merkezleri yaratmak..
Kumar turizmi bunların en başındaydı. Aptalca yok ettik.. Yönetmeyi ve denetlemeyi beceremediğimiz için.
Spa turizmini, yani su ve sağlık ilişkisini, Allah'ın bize bol keseden verdiği şifalı sulara, ılıca, kaplıca ve içmelere rağmen kullanamıyoruz, çünkü su turizmine inanan devlet adamı yok ki, devlet politikası olsun..
Başta Portekiz, sonra İrlanda gibi kıyıda köşede kalmışları bile ihya eden golf turizmi ilaçlardan biri.. Ama bizde işi bilmez, ileriyi görmez baskı gurupları, sporların en yeşili golfü yeşil düşmanı ilan etmezler mi?.. Devlet de korkup geri adım atmaz mı?..
Antalya yöresinde kaç saha durduruldu!.. İşte Çeşme Sheraton hâlâ izin bekliyor, golfü de eklemek ve pahalı odalarının sezonunu kışa da yaymak için, kimsenin umurunda değil.
Deniz ve kumun yanına, mükemmel bir spa ekleyen Sheraton, geçen yıl Kongre Turizmine el atmış bir yandan da.. 15 milyon dolar harcamışlar, Kongre Merkezlerine.. Bu para ile bir Sheraton daha inşa edebilecekken.
Dolaşırken nasıl gurur duydum..
Ayrı devasa bir bina.. 17 çalışma odası, 4 orta boy salon.. Sonra 1200 kişilik bir kongre salonu yetmemiş.. 2200 kişilik, 1700 metrekare ve içinde tek sütunu olmayan bir salon daha yapmışlar.. Önünde geniş bir sergi alanı ve kulis olarak.. Nasıl güzel, nasıl özenli.. Halılar, duvar, tavan süsleri.. Bir avize var, her biri elle asılan yüzlerce ışıktan oluşuyor.. Onu görmeye değer.. Bir kapı, saraylarda yok.. Devasa.. 12 metre falan yüksekliği.. Her bir kanadının ağırlığı 350 kilo.. Yani açmak için, hani tarihi filmlerde kale kapısına saldırırlar, koç başı.. Bir kalası onlarca kişi tutar, kapıya hamle eder, o gerek.. Ama öyle bir mekanizma yapmışlar ki, tek parmakla itebilirsiniz.
Otelin Genel Müdürü Mesut Güven "4 bin kişilik Kongre yapabiliriz burada, ama Çeşme'de yeterli yatak yok" dedi.. İzmir'deki de luxe otellere kadar anlaşma yapmışlar, Sheraton Kongresine gelenleri ağırlamak için.. Yani bir merkez, yöredeki en az 10 oteli besleyecek, öylesi..
Sheraton iyi işletiliyor. Sahipleriyle tanıştım. İki kardeş.. Ağabey Adil ve İskender Dilek.. Adil hep işinin başında.. Onu hep etrafı dolaşır denetlerken gördüm. İskender, İngiltere'de eğitim görmüş.. İyi de görmüş. Tam batılı bir tipi ve kafası var. Dünyadaki gelişmeleri yakından izliyor.. Vizyonu geniş.. İki kardeşin gelişme ve ilerlemeye açık kafası Sheraton'u Türkiye'nin örnek kurumlarından biri haline getirmiş zaten.. Bir de mükemmel genel müdür, Mesut Güven..

Yazımı bitirirken Dr. Erdoğan Karatay aradı. Frankfurt'tan ailesi ile tatile gelmiş..
"Ağabey tavsiyene uyup Sheraton'a geldim.. Şu anda da masajdan çıktım.. Madi gerçekten harika" dedi..
Haber verdi.. Bütün odalardaki televizyonlar değişmiş. Hepsi LCD olmuş benden sonra.. "İki şey daha kaldı deneyeceğin" dedim. "Öğle yemeğini sahilde ye bir defa.. Eminönü'nün ünlü Hamdi Ustasının yolladığı bir dönerci var orda.. Pilavüstü yaptır.. Bir de gece yarısı terastaki kulübe git.. Harika panoramik manzaranın içinde Çilem diye bir genç şantöz var, onu dinle, sevgili eşinle birlikte.."