CHP'li Algan Hacaloğlu'nun yeni dönemin ilk yasa önerisi olan "TBMM Siyasi Etik Yasası Teklifi" bize hiç de yabancı gelmedi. Geçen yasama dönemi başında, 24 Aralık 2002'de aynı teklifi "Siyasi Ahlak Yasası" adıyla Meclis Başkanlığı'na vermişti. Kadük oldu.
Tıpkı daha önce, 1997'de ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın "Siyasi Ahlak Komisyonu" kurulması önerisi gibi. Üstelik Akarcalı'nın teklifi üç kez kadük oldu! 1997 ve 1999'da Anayasa Komisyonu'ndan döndü. 2001'de gündeme alındı ama işlem yapılmadı.
Geçen yıl da Erdoğan Hükümeti "Siyasi Etik ve Mal Beyanı" ile ilgili düzenlemeyi Meclis'e getirdi. Yine sonuç değişmedi.
Bu kez umutluyuz! Çünkü AK Parti, CHP ve MHP'nin bağlayıcı sözleri var. Bu geniş mutabakat sayesinde cumhurbaşkanı seçiminin ve yeni hükümetin güven oylamasının ardından Meclis yeni yasama dönemine siyasi etik düzenlemeleriyle başlayabilir. Ancak Türkiye'yi en az 15 yıldır meşgul eden (Düşünebiliyor musunuz; Süleyman Demirel'in başbakanlığında 1991'de kurulan DYPSHP koalisyon hükümetinde yolsuzlukla mücadele ve temiz siyasetten sorumlu Devlet Bakanı vardı) bu sorunun çözümü için "Siyasi Etik ve Mal Beyanı" yasası tek başına yeterli olamaz.
Siyaseti hiç değilse bundan sonra şaibeden arındırmak istiyorsak, bir paket hazırlanmalı. Bu pakette en az dört konu yer almalı: Mal beyanı, dokunulmazlık, siyasetin finansmanı ve milletvekillerinin devam sorunu. Dokunulmazlık ve seçim harcamalarının şeffaflığı konularını şimdilik bir kenara bırakıyoruz: çünkü son bir yılda onlarla ilgili en az 10 yazı kaleme aldık.
Bir "Tık" ötede mal beyanı Devam sorunundan başlayalım. Meclis'in gizli yaralarından biri bu. Başbakan Erdoğan geçen dönem üçte ikiye yakın çoğunluğa sahip oldukları halde toplantı yeter sayısına ulaşmakta zorluk çektiklerinden yakınarak, milletvekillerini sık sık uyarmıştı. Meclis İçtüzüğü'nde devamsız milletvekilleri için iki müeyyide yeralıyor: İlki, bir ayda 5 birleşim günü katılmayanın Genel Kurul kararıyla üyeliğinin düşürülebilmesi. Ne var ki, bugüne kadar devamsızlık nedeniyle hiçbir milletvekilinin üyeliği düşmedi. Kırılan kol hep yen içinde kaldı. İkinci yaptırım ise bir yasama yılında toplam 45 birleşimden fazlasına katılmayanın 3 aylık yolluğunun kesilmesini öngörüyor.
Batı parlamenter sistemlerinde yeni bir eğilim gelişiyor: Milletvekilinin maaşından her ay veya bize uyarlarsakher üç ayda katılmadığı birleşimin bedelinin kesilmesi. Aynen benimseyelim demiyoruz ama devamsızlıkla mücadele için daha caydırıcı önlemlerin düşünülmesi galiba şart oldu.
Mal beyanına gelince; kapalı zarf içinde kaldığı sürece hiç bir anlamı yok. Çünkü bir soruşturma konusu olmadığı sürecene beyanın doğruluğu denetlenebilir, ne de mal varlığındaki değişiklikler izlenebilir. Gerçi AK Parti'nin düşündüğü düzenlemede vatandaşa "Bilgi Edinme Yasası" çerçevesinde, Meclis Siyasi Etik Komisyonu'na başvurup istediği milletvekilinin mal bildirimini öğrenme olanağı tanınması öngörülüyor ama o da yetersiz.
Çözüm?
AB'de ve ABD'de olduğu gibi, milletvekillerinin mal beyanları Meclis'in internet sitesiyle kamuoyu denetimine açılmalı. Ayrıca mal varlığındaki değişim de belirli aralarla beyana yansıtılmalı. Hatta milletvekilleri kişisel internet sitelerinde veya "Blog"larında mal beyanlarını sürekli güncelleştirerek, kamuoyuna tam denetim olanağı vermeye özendirilmeli.
Çünkü temiz toplumun yolu temiz siyasetten geçiyor. Temiz siyasetin ise temiz siyasetçiden ve şeffaflıktan...
Yayın tarihi: 14 Ağustos 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/14//haber,2E504387FF18451A946C9A177A588802.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.