Yeni Anayasa ile ilgili akademik çalışmalar hızlandı. Prof. Dr. Zafer Üskül'ün fikir demetinden sonra Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki 6 anayasa hukukçusu da bir taslak metin hazırlayıp AK Parti yönetimine teslim etti. Özbudun'un dün Radikal gazetesinde meslektaşımız Neşe Düzel'e yaptığı açıklamalar, yeni Anayasa'yla ilgili tartışmalardaki en önemli fay hattının "Atatürk ilke ve inkılapları" olacağı inancımızı iyice pekiştirdi.
Çünkü Üskül gibi
Özbudun da "Atatürkçülük" ile "Atatürk ilke ve inkılapları"na Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesi olarak "Başlangıç" bölümünde atıfta bulunulmasını, ancak hukuken uyulması zorunlu kurala dönüştürülmemesi gerektiğini savunuyor. Aksi halde doğabilecek sorunlara örnek olarak, Atatürk'ün 6 ilkesi arasında yer alan devletçiliği gösteriyor.
1924 Anayasası'na 1937 yılındaki değişiklikle giren 6 ilkeden (Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık) sadece 3'ü 1982 Anayasası'nda yer aldı: Cumhuriyetçilik, laiklik ve milliyetçilik. Yani "Devletçilik" anayasal koruma altında olan temel ilke değil.
O halde neden Prof. Özbudun "Atatürk ilke ve inkılaplarından 6 Ok'u anlıyorsak ciddi sorunlar ortaya çıkar" diyerek "Devletçilik" ilkesini buna örnek gösteriyor?
Cevap:
Anayasa'daki diğer kavramlar gibi "Atatürk ilke ve inkılapları"nı yorumlarıyla somutlaştırmak görevi Anayasa Mahkemesi'ne düşüyor ve Yüksek Mahkeme de bu konuda farklı, çelişkili ve günümüz gerçekleriyle bağdaşmayan kararlar verebiliyor. İnkılapçılık sürekli mi? Örneğin Anayasa Mahkemesi, 1982 Anayasası'nda yer almayan ilkelerden "İnkılapçılık" ile ilgili olarak 1975 yılında aldığı ve 1983'te aynen tekrarladığı kararında bakın nasıl bir yorum getirdi (Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler'in çalışmasından aktarıyoruz):
"Devrim kavramı, durgunluğun, alışkanlığın, hareketsizliğin tersidir. Devrimcilikte hiçbir zaman duraklama yoktur. Bilim ve tekniğin gelişmesiyle, modern toplum yaşamının koşulları da sürekli değişikliğe uğrar. Kendisini bu değişikliğe uyduramayan, yani devrim yapamayan sosyal topluluklar çağın gerisinde kalmaya ve ileri toplumların sömürgesi olmaya mahkûmdurlar. İşte Atatürk devrimlerinde temel amaç, geri kalmışlıktan kurtulmak, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktır. Belirli bir süre geçtikten sonra, Atatürk devrimlerinin amaçlarına ulaştığı ve artık yeni bir atılıma gereksinme duyulmayacağını kabul etmeye olanak yoktur. Çünkü, Atatürk devrimleri çağdaş uygarlık düzeyi doğrultusunda sürekli hareket halindedir ve birbirini ara vermeden izlerler."
Anayasa Mahkemesi bu yorumuyla, Atatürk'ün "İnkılapçılık" ilkesini neredeyse Leon Troçki'nin "Sürekli devrim" teorisi ile ilişkilendirdi. O nedenle biz Prof. Özbudun'un "Atatürk ilke ve inkılapları"nın "Çağdaşlaşma ideali" olarak yorumlanıp benimsenmesi ve yeni Anayasa'nın başlangıç bölümü ile milletvekili ve cumhurbaşkanı yeminlerinde atıf yapılmakla yetinilmesi önerisinin ideolojik saplantıların, önyargıların, vesveselerin tuzağına düşmeden tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.
Yani, Atatürk ilkelerinin bir hayat tarzı olduğu ve "İlham kaynağı" oluşturduğu Anayasa'nın "Başlangıç" bölümüne yerleştirilebilir.
Laikliğin ruhunu oluşturan Atatürk inkılapları ya da devrimleri yasalarının (8 adet) korunması ise, 1961 Anayasası'nın 153'üncü, 1982 Anayasası'nın ise 174'üncü maddesinde olduğu gibi, özel bir maddeyle güvenceye alınır. Mutlaka alınmalı da.
Yayın tarihi: 7 Ağustos 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/07//haber,81DF3F3ED75546808F1DF8E78AF74CCE.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.