kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Ağustos 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Üç anlaşma

Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile görüşmelerin sonucu kamuoyunu pek tatmin etmedi. "Dağın fare doğurduğu", anlaşmanın Mesut Barzani engeline takıldığı yorumları yapıldı.
Büyük ölçüde doğru. Ancak yine de önümüzdeki dönemle ilgili -özellikle Türkiye açısından- bağlayıcı adımlar atıldığını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Başbakan Erdoğan ile Maliki'nin imzaladıkları "Mutabakat Muhtırası"nda iki taraf da üç önemli belgenin yürürlükte olduğunu, yani geçerliliğinin sürdüğünü kabul etti: Ankara Antlaşması (1926), Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşması (1946), Hukuki ve Adli İşbirliği Anlaşması (1989).
Söz konusu belgeleri büyüteç altına almakta fayda var.
* 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması'na Türkiye adına Hariciye Vekili Tevfik Rüşdü Bey (Aras), Irak adına Başbakan Nuri Said Paşa (Osmanlı ordusunda subaydı, Balkan Savaşı'nda çarpıştı, Birinci Dünya Savaşı'nda Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in Osmanlı'ya karşı isyanına katıldı, 14 Temmuz 1958'de General Abdülkerim Kasım'ın darbesinde Kral Faysal, Veliaht Prens Abdülilah ile birlikte idam edildi) ve İngiltere adına Bağdat Büyükelçisi Sir Ronald Sharl Lindzey imza koydular.
Anlaşmanın önemli hükümleri şöyle: Türkiye-Irak sınırı Milletler Cemiyeti'nin kararlaştırdığı şekilde kesinleşti. Sınırın değişmezliği onaylandı. Suç işledikten sonra sınırın öbür tarafına geçen silahlı kişilerin teslimi ve gerekirse bu kişilerin yakalanması için sınırın iki tarafında 75 kilometrelik bölgede takip hakkı kabul edildi.
* 29 Mart 1946 tarihli Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşması'nda Türkiye adına Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Hasan Saka, Dışişleri Umumi Katibi Büyükelçi Feridun Cemal Erkin'in, Irak adına da Kral Naibi Prens Abdülilah, Ayan Meclisi (Senato) Başkanı Nuri Said Paşa ve Millet Meclisi üyesi Abdülilah Hafidh'ın imzaları var.
Onun başlıca maddeleri de şöyle: Taraflar Ankara Antlaşması'yla çizilen sınıra ve birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı gösterecekler. Birbirlerinin içişlerine karışmaktan kesinlikle kaçınacaklar. Antlaşmaya ek 6 protokol da imzalandı. Bunlardan biri güvenlik işlerinde karşılıklı yardımlaşmayı öngörüyordu.
* Ve nihayet dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ile Iraklı mevkidaşının imzaladıkları 19 Eylül 1989 tarihli Hukuki ve Adli İşbirliği Anlaşması ise, Irak'a kaçan veya sığınan PKK'lıların iadesinin yolunu açtı.

Barzani'yi yok saymak
Erdoğan-Maliki mutabakat muhtırasında üç antlaşmanın teyidiyle Türkiye, Irak'ın sınırlarını, toprak bütünlüğünü ve içişlerine karışmamayı taahhüt ediyor. Bu zımhen Ankara'nın Kerkük'ten petrol yasasına kadar Irak'ın hiçbir sorununa müdahale etmeme güvencesi anlamına geliyor.
Buna karşılık Irak ise PKK'lıların takibi, iadesi, güvenlik işbirliği sözü veriyor ama bunların hayata geçirilebilmesi için bölgedeki "fiili" gücün desteği gerekiyor. Yani Mesut Barzani'nin.
Anlamı: Maliki ile imzalanan muhtıranın ve iki ay içinde hazırlanacağı belirtilen "Terörle Mücadelede İşbirliği Anlaşması"nın pratikte sonuç verebilmesi için Türkiye'nin bir şekilde Barzani'yle ilişki kurması gerekiyor. Çünkü PKK'lılar onun bölgesinde. Çünkü o bölgenin tek otoritesi o.
Bu hayati konuda Bağdat'ı tek muhatap kabul etmekte direnilirse, Maliki'nin "PKK'nın Irak'tan Türkiye'ye saldırıları bizi üzüyor ama elimizden bir şey gelmiyor" yakınmasından öte sonuca varılamaz, Dahası Barzani karşısında en önemli kozu, Kerkük sorununda söz hakkını yitirmekle kalabiliriz.