Küresel ısınmanın nasıl bir tehlike yaratacağını uzun yıllar içinde göreceğiz. Ama bugün kapımızı çalan dönemsel kuraklık.
Tıpkı 1989, 1992 hatta 2001'de olduğu gibi.
Bırakın yaşamımızı tehdit eden küresel tehlikeyi, bizim şehir yönetimleri "susuzluk"la kendini gösteren bir yıllık kuraklığa bile hazırlıklı değil.
Çok basit diyebileceğimiz
"suyu tasarruflu kullanma" konusu bile
"yumurta kapıya dayanınca" akıl edildi.
Neden?
Çünkü şehirlerimizi yönetenler geleceğe değil bugüne bakıyor.
Zaman zaman doğa, deprem veya sel felaketiyle
"isyan" ederek
"kral çıplak" dese de bu gerçeğe kimsenin aldırdığı yok.
Öyle olmasaydı bugün İstanbul'da yapılaşma çılgınlığı yaşanır mıydı?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek,
"Akrabalarınızın yanına gidin" diye demeç verir miydi?
Bir süre önce bir televizyonda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan
Kadir Topbaş'ı izliyordum.
O programda
Topbaş, küresel ısınmayla ilgili ilginç bir noktaya dikkat çekti:
"Küresel ısınmanın en büyük tetikleyicisi şehirlerdir. Şehirler karbondioksit gazı üreterek bu tehlikeyi artırıyor." Tespit doğru ama çıkış yok.
Doğrusu küresel tehlikenin de
"su, ulaşım ve deprem" gibi temel sorunların da bir tek çaresi var.
Daha önce de yazdım,
"İstanbul'un büyümesi durdurulmalı." Oysa bizde tam tersi yapılıyor. Yapı sektöründeki rakamlara göre bugün Türkiye'de halen devam eden 86 büyük toplu konut projesinden 47'si İstanbul'da yapılıyor. Yeni yeni uydu kentler kuruluyor.
Bir anlamda göç teşvik ediliyor.
Sonra da dönüp,
"Her yıl 300-400 bin göç eden var, o kadar konut yapılmalı" diyoruz.
Tam bir kısır döngü bu.
Bu yoğunluğa su da yetmez, doğa da dayanmaz.
Artık İstanbul'un eski merkezinin yenilenmeye ihtiyacı var.
İstanbul'da 2.5 milyona yakın konut var. Bunun yüzde 70'i depreme dayanıksız. Bir an önce yenilenmeli. Konut sektörünü ateşleyecek asıl alan burası.
Bu gerçeği İstanbul Bağcılar'da yapılan bir araştırma açıkça ortaya koyuyor.
Şimdi milletvekili olan eski Bağcılar Belediye Başkanı
Feyzullah Kıyıklık, bölgenin konut envanterini ortaya çıkarmak için bir araştırma yaptırdı. O araştırma Bağcılar'da yaklaşık
11 bin dairenin yıllardır
boş tutulduğunu ortaya çıkardı. Yani o daireler ne kiraya veriliyor ne oturuluyor.
Doğrusu bu durum sadece Bağcılar'a özgü de değil.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun yürüttüğü
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi çalışması benzer bir durumun İstanbul'un diğer ilçelerinde de olduğunu gösterdi.
İşte iki farklı ilçe ve iki çarpıcı rakam.
İstanbul'
da en fazla konut 313 bin 272 adetle Kadıköy'
de bulunuyor. Bu konutların 6 bin 586'
sı boş durumda.Gaziosmanpaşa'
da 293 bin 895 konut var.Boş konut sayısı 38 bin. İlginç değil mi? Peki İstanbul'
da toplam boş konut sayısı ne kadar? Tam 308 bin 615. Yani İstanbul'un göbeğinde 1 milyon insanın yaşayacağı koca bir şehir boş duruyor.
Neden boş tutulduğu konusunda net bir bilgi yok. Ama büyük olasılıkla deprem korkusuyla şehir dışına taşınan biraz varlıklı kesimlerin ileride
"değerleneceği" gerekçesiyle ellerinde tuttuğu konutlar bunlar.
Bu şu gerçeği gösteriyor: Şehrin eski merkezlerinin yenilenmesi için Kat Mülkiyeti ve Kentsel Dönüşümü kolaylaştıran kanunlar bir an önce çıkarılmalı. Tabii bu noktada merkezi hükümetin İstanbul gibi büyük şehirlerin yükünü azaltacak ve cazibe merkezi olacak
"yeni şehirler"in kurulmasını da gündeme getirmesi gerekiyor.
Aksi halde
"taşıma suyla" geçici çözüm bulunan İstanbul'da, bırakın
"susuz" kalmayı yakın gelecekte
"temiz hava" bulmamız bile mucize olur.
Yayın tarihi: 7 Ağustos 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/07//haber,1534A437210F40B0A0264E24CF128374.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.