SPK: Türkiye'de mortgate piyayasında problem yok
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı (SPK) Turan Erol, Türkiye'de tutsat (mortgage) piyasasında hiçbir problem bulunmadığını belirterek, ''Ancak yurt dışında yaşanan gelişmeler hem kredi kurumları hem de düzenleyici otoriteler tarafından yakından takip edilerek, bu gelişmelerden gerekli dersler çıkarılmalı'' dedi.
Turan Erol, global finansal piyasalardaki son gelişmeler ve tutsat konusunda değerlendirmelerde bulundu.
SPK Başkanı, dünyanın en büyük ve sofistike ipotekli konut kredisi
(tutsat-mortgage) piyasasına sahip ABD'de yüksek riskli (subprime)
tutsat'ların geri ödemelerinde yaşanan sorunun, global ölçekte herhangi
bir krize dönüşmeden bir düzeltme hareketi düzeyinde kalma olasılığının
daha yüksek olduğunu belirtti.
Yüksek riskli tutsat hacminin nasıl bir gelişme gösterdiği konusunda
bilgi veren Erol, şöyle konuştu:
''Subprime mortgage kredisi veren kurumlar, kredi verme standartlarını
gevşek tutmuş, dar gelirli, kredi skoru bulunmayan veya düşük olan
tüketicilere bu tür mortgage kredilerini kullandırmışlardır.
ABD'de subprime mortgage hacmi, 2001 yılından 2007 yılının başına
kadar hızlı bir büyüme kaydederek, yaklaşık 1,4 trilyon dolarlık
büyüklüğe ulaşmıştır ve 10 trilyon dolar büyüklüğündeki ABD toplam
mortgage hacminin yüzde 14'ünü oluşturmaktadır. Sorun yaşanan subprime mortgage'ların oranı yaklaşık yüzde 20'dir. Tüm mortgage büyüklüğü içindeki oranı ise yüzde 2,8'dir. Söz konusu büyümede, ABD ekonomisinin düşük faiz iklimi, konut fiyatlarının artması, tüm dünyada likiditenin artmasıyla kredi ve sermaye piyasalarındaki büyük yükseliş ve bu tür kredilerin menkul kıymetleştirilerek düşük faiz oranları ile yatırımcılara satılabilmesi, bu sebeple bu tür kredileri veren kurumların verdikleri kredilerin riskini taşımayarak sermaye
piyasalarına aktarabilmesi etkili olmuştur.''
ABD'DEKİ KRİZİN NEDENLERİ VE BOYUTU
SPK Başkanı, yüksek riskli tutsat kredileri alan ABD'li tüketicilerin,
2007 yılının başından itibaren kredi geri ödemelerinde sorunlar yaşamaya
başladığını ve bu sorunların sadece bu tüketicilerin veya onlara kredi
veren kurumların değil, tüm kredi ve sermaye piyasalarının sorunu haline
geldiğini söyledi.
Yüksek riskli tutsat'ların zamanında ödenmeme oranının yüzde 20'lere
çıktığını ve 40'ın üzerinde yüksek riskli tutsat sektöründe uzmanlaşmış
tutsat şirketinin battığını anlatan Erol, ''Geri ödemelerde yaşanan söz
konusu problemin temel nedenleri, 2006'nın ikinci yarısından itibaren
ABD konut sektöründe durgunluk yaşanması, konut fiyatlarının ve elde
edilen kira gelirlerinin düşmesi, ABD merkez bankası FED'in kısa vadeli
faiz oranlarını yüzde 5,25'e kadar çıkarması ile değişken faizli kredi
kullananların (subprime mortgage kredilerinin üçte ikisi) aylık ödeme
tutarlarının artmasıdır'' diye konuştu.
Yüksek riskli tutsat'ların hacminin aslında ABD ölçeğinde çok düşük
olduğu görüşünü dile getiren Erol, her ne kadar ABD sosyal yaşamında
olumsuz etkileri görülse de, zamanında ödenmeyen tutsat kredilerinin,
toplam tutsat kredilerine oranının yüzde 6, hukuki takibe uğrayan tutsat
kredilerinin toplam tutsat kredilerine oranının ise yüzde 2 gibi yüksek
olmayan oranlar olduğunu söyledi.
PİYASALARDAKİ DALGALANMALARIN NEDENLERİ
Son dönemde piyasalarda yaşanan dalgalanmaların daha başka sebepleri
bulunduğunu bildiren Erol, bunları şöyle sıraladı:
''Derecelendirme şirketlerinin yüksek riskli kredilere dayalı menkul
kıymetlerin bazılarının derecelendirme notunu düşürmesi, bu menkul
kıymetlere yatırım yapan kurumsal yatırımcıların (çoğunlukla hedge
fonların) portföylerinde tuttukları bu menkul kıymetler için yeniden
değerleme yapmalarını gerekli kılmış ve bu durum piyasalarda az işlem
gördüğü için likiditesi de az olan bu tür menkul kıymetlerin defter
değerlerinden çok daha düşük değerlerle değerlendirilmelerine sebep
olarak, hedge fonların bazılarında büyük kayıplar yaşanmasına neden
olmuştur.
Yatırım bankaları, riskli kredilerin ve aracılık yaptıkları şirket satın
alımlarına finansman sağlayacak borçlanmaların teminat olduğu menkul
kıymetlere yatırım yapan yatırımcıların risk iştahının azalması
sebebiyle bu tür kredileri menkul kıymetleştirememiş ve bilançolarında
tutmak zorunda kalmışlardır. Bu sebeple kredi ve borçların geri
ödenmesinde yaşanan problemler dünya sermaye piyasalarının lokomotifi
olan yatırım bankalarını direkt etkiler hale gelmiştir.
ABD'de subprime mortgage piyasasındaki çöküşün önce daha güvenli
mortgage türlerinde sonra diğer tüm bireysel kredilerde daha sonra da
ticari kredilerin geri ödemesinde bu çapta olmasa da problemler
çıkarabileceği ancak daha önemlisi bir kredi darlığı (credit crunch)
yaşanmasına sebep olarak ABD ekonomisini sert bir inişle (hard landing)
ciddi bir resesyona sürükleyeceği endişeleri finansal piyasalarda ciddi
bir kabul görmeye başlamıştır.
Olası bir kredi darlığı, son 5 yıldır tüm dünyada hisse senedi
piyasasında yaşanan büyük yükselişin bitebileceği yorumlarına da yol
açmaktadır. Ucuz borçlanmalar yoluyla şirket satın alımları ve
şirketlerin kendi hisselerini satın alması sayesinde yükselen dünya
borsalarının, bunun tam aksi yönde koşulların oluşması durumunda tüm
temel ekonomik göstergelerdeki iyi gidişe rağmen düşebileceği yorumları
da daha fazla gündeme gelmeye başlamıştır.''
''İSPANYA ÖRNEK MODEL''
Yüksek riskli tutsat sektörünün diğer ülkelerde gelişmediğine dikkati
çeken Erol, yüksek riskli tutsat kredilerinin ABD dışında sadece
İngiltere'de verildiğini kaydetti.
Yüksek riskli tutsat'ların Avrupa'nın son 10 yılda en fazla yükselen
konut ve tutsat piyasasına sahip ülkesi olan İspanya'da
dahi verilmediğine işaret eden Erol, ''Son 10 yılda toplam mortgage
hacmi 6 kat artarak 475 milyar avroya (GSYİH'nın yüzde 52'si) ulaşan
İspanya'nın ülkemiz için iyi bir model olduğu düşünülmektedir'' dedi.
İspanya'da geri ödenmeyen tutsat kredilerinin tüm tutsat kredilerine
oranının sadece yüzde 0,4 olduğunu bildiren Erol, ''Ancak İspanya'da bu
yılın başından itibaren konut fiyatlarındaki müthiş yükselişin durması
hatta düşmesi ile birlikte konut kredilerinin teminat olduğu menkul
kıymetlerin faiz oranlarında önemli yükselişler gözlenmektedir'' diye
konuştu.
"'TÜRKİYE'DE PROBLEM YOK''
Başkan Erol, Türkiye'de subprime tutsat piyasası bulunmadığını ve
Türkiye'de tutsat piyasasında hiçbir problem olmadığını söyledi.
Erol, yurt dışı gelişmelerin hem kredi kurumları hem de düzenleyici
otoriteler tarafından yakından takip edilerek, bu gelişmelerden gerekli
derslerin çıkarılmasının önemine de işaret etti.
Türkiye'de konut kredisi faiz oranlarının mevcut durumdaki seviyesi
düşünüldüğünde, konut kredisi alan tüketicilerin dar gelirli tüketiciler
olmadığı sonucuna ulaşıldığını belirten Erol, ayrıca, bankaların
müşteriler için ayrı faiz oranları belirlemediklerini söyledi.
Erol, ''Dolayısıyla, ülkemizde bir subprime mortgage piyasası
bulunmamaktadır'' dedi.
BDDK verilerinin de Türkiye'de konut kredilerinin geri ödemelerinde
herhangi bir sorun yaşanmadığını, böyle bir sorun yaşansa bile bunun tüm
bankacılık sektörü genelinde önemli olumsuz sonuçlar doğurmayacağı
yargısına rahatlıkla varılmasını sağladığı görüşünü aktaran Erol, bu
verileri şöyle özetledi:
''Bankacılık sektörünün Sermaye Yeterliliği Rasyosu yüzde 20,5'dur ve bu
rasyo yasal limit olan yüzde 8 ve hedef rasyo olan yüzde 12'nin oldukça
üzerinde gerçekleşmiştir.
Konut kredilerinin takibe dönüşüm oranı yüzde 0,2 olup (bu oran
Avrupa'daki en düşük ikinci orandır), toplam takip sürecinde olan konut
kredisi tutarı sadece 37 milyon YTL, karşılık ayrılan toplam konut
kredisi tutarı ise 29 milyon YTL'dir.
BDDK'nın yaptığı çalışmaya göre 2005 yıl sonu itibariyle bankacılık
sektöründe kullandırılan konut kredilerinin tamamının temerrüte düştüğü
ve zarar olarak yazıldığı varsayılırsa bankacılık sektörümüzün toplam
sermaye yeterliliği rasyosu o zamanki rasyo olan yüzde 23,4'ten yüzde
18,5 oranına gerilemektedir.''
''İPOTEKLİ KONUT KREDİSİ HACMİNİN ARTMASI BEKLENİYOR''
İpotekli konut finansman sisteminin artık işlemeye başladığı düşünüldüğünde, ekonomideki genel iyileşmeye bağlı olarak sağlanan yasal çerçeve içerisinde Türkiye'de ipotekli konut kredisi hacminin artması beklendiğini belirten Erol, şunları kaydetti:
''Bu sayede değişken faizli krediler de dahil olmak üzere birçok değişik
kredi türü tüketicilere sunulabilecek, piyasa koşullarına ve rekabete
bağlı olmak ile birlikte müşterilere göre farklı faizli konut kredileri
verilebilecektir.
Ayrıca bankaların dışında, tüketici finansman şirketleri ve finansal
kiralama şirketleri de konut kredisi verebilecektir. Söz konusu tüm
konut finansmanı kuruluşlarının kredi vermelerine ilişkin düzenleme ve
denetleme yetkisi BDDK'ya aittir. BDDK'nın ileriki dönemlerde de mevcut
durumda olduğu gibi konut kredilerinin verilmesi ile ilgili her aşamada
konut finansmanı kuruluşlarının basiretli bir şekilde davranmalarını ve
risklerini yönetmelerini sağlayacağı düşünülmektedir.''
AA
Yayın tarihi: 5 Ağustos 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/05//haber,9C0523D062844BF8A60C70BD0FC0BD6E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.