Tayyip Erdoğan'ın, Abdullah Gül ve Bülent Arınç'la yaptığı zirve sonrasında, Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesi ihtimali tartışılıyor. Gül'ün vazgeçmesi veya vazgeçirilmesi,
"uzlaşma" mı, yoksa
"teslimiyet" anlamına mı gelir? Onun devlet adamlığına, siyasi birikimine kimse laf etmiyor. Sadece eşinin başörtüsü bir kusur gibi gösteriliyor.
Mesela Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne yakın olan gazeteci Mehmet Ali Kışlalı soruyor:
"Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin kurallarına uymadıkları için tasfiye edilen kimi subay, astsubay ailesi açısından kabul edilmez sayılan türban, şimdi TSK başkomutanı eşi olacak bayan Gül taşıdığı için meşru mu sayılacak; orduevlerinin türbanla girilmeyen alanlarına, türbanlı başkomutan eşi girecek diye kurallar mı değişecek?" (1 Ağustos Çarşamba-Radikal)
Milli iradenin temsilcisi olan TBMM'nin seçtiği kişi
"yanlış" olarak değerlendirilemez. Yanlış varsa, o da, TSK'nın bünyesinde tatbik edilen yasaklardadır. YAŞ kararları yargı denetimine açılınca,
"disiplinsizlik" (irtica) gerekçesiyle atılan birçok subayın görevlerinde kaldığını görebileceğiz.
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt,
"sözde değil özde laik bir cumhurbaşkanı" arzu ettiklerini tekrarladı. Abdullah Gül'ün
"özde değil sözde laik" lik ilkesine bağlı olduğunu kim söyleyebilir ki! Demokrasilerde niyet okunmaz, beyana bakılır. Niyet okumak isteyenlere Arif Nihat Asya'nın şu dörtlüğünü hatırlatmak isteriz:
"Sessizce düşünsek duyacaklar bir gün / Olmazları olmuş sayacaklar bir gün / Onlar bu gidişle ellerinden gelse / Rüyalara sansür koyacaklar bir gün."
Yayın tarihi: 5 Ağustos 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/05//haber,68F6EBCCAB4245D6BC5ED633E8FB52FF.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.