Anayurdu Bozcaada'nın altında olduğu söylenen Poseidon'un oğullarından Kyknos'u, annesi doğurduktan sonra deniz kıyısına bırakır. Bir kuğu tarafından büyütülen Kyknos, Bozcaada'nın karşısındaki Klonai kentinin kralı olur. Kyknos, daha sonra Troya'nın ilk krallarından Laomedon'un kızıyla evlenir ve bu evlilikten Tenes adını verdiği bir oğlu olur; karısı ölünce de bir başkasıyla evlenir ve karısı kendisinde gözü olduğu gerekçesiyle Tenes'e iftira atar. Bunun üzerine Tenes de denize açılır ve o zamanlar adı Leukophrys olan Bozcaada'ya gelir. Fakat bir süre sonra oğlunun suçsuzluğunu öğrenen kral Kyknos, oğlundan af dilemek için Bozcaada'ya gelecek, ancak Tenes gemiyi kıyıya bağlayan halatları keserek, babasıyla olan bağlarını koparacaktır.
MİTOLOJİDE TENESOS'TU
Akhalar, Troya seferi sırasında Bozcaada'ya gelince Tenes, onları da taşlayarak karşılayacak, bunun üzerine Akhilleus tarafından mızrakla öldürülecektir. Ardından da ada onun adıyla anılacaktır. Mitolojide adı Tenesos olarak geçen Bozcaada'nın kuruluş öyküsüdür bu. Haluk Şahin'in Troya Yayınları arasında çıkan
Bozcaada Kitabı'nda anlattığı Sokrat İncesu'nun hayat hikâyesi de Tenes'in yaşadıklarının bir benzeri değil midir? Yaşamının büyük bölümünü Bozcaada'da geçiren İncesu, Kayserili bir Rum ailenin çocuğudur. Çanakkale'de çarpışır, Yemen'de İngilizler'e esir düşer. Ulusal günlerde subay giysilerini giyer, madalyasını takar, milliyetçi nutuklar atar. Anılarını,
Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale-Arıburnu Hatıraları başlığıyla 1964'te, anadili saydığı Türkçeyle yayınlar. Akrabaları mübadelede Yunanistan'a gönderilir, ama o adasını terk etmez.
CENAZESİ ORTADA KALDI Fakat bir gün Azrail'in tırpanı, her fani gibi onun da boynunu uçurur. Adanın çapkını, herkesin sevgilisi Sokrat'ın asıl dramı da bundan sonra başlar. Vatan, millet, şehitlik nutukları attığı halde ölmeden önce kelime-i şahadet getirmediği için Müslüman hoca cenazesini kıldırmayacağını söyler. Kilisenin papazı ise adada hiç kiliseye uğramamış bu adam için, tören yapmayı uygun görmez. Çünkü o da atası Tenes gibi kendi yaşamı adına kurallara karşı çıkmıştır. Ve Sokrat Efendi'nin cesedi, dinsel tören yapılmadan Ege'nin rüzgâr kokulu denizi ile kucaklaşır. Şimdi neden ve niçin Bozcaada serinliğinin gölgesi düştü bu yazının satırlarına? Siz bu satırları okuduğunuzda, ben Bozcaada'da olacağım. 2002 yılından beri her yıl ağustos ayının ilk hafta sonu Homeros'un anısına düzenlenen etkinliğin bu yılki konuk şairi, yani Homeros'u benim çünkü. Bozcaada Kalesi'nin arkasındaki Salhane Bar'da şiirlerimi okuyacağım. Bugün, Troya'nın karşısındaki koyda, tam güneş doğarken
İlyada Destanı'nın ilk bölümünün okunması benim sözcüklerimle başlayacak. Daha sonra Troya Limanı'na hareket edilecek ve İlyada'da anlatılan Hisarlık ören yerinde bir okuma daha gerçekleştirilecek. Bozcaada'ya döndükten sonra adanın batısındaki Ayana Plajı'nda, Akha donanmasının saklandığı sahilde ateş yakılarak, şiir günü kutlaması tamamlanacak. Homeros olmak nasıl bir duygu mu? O da ayrı bir yazı konusu artık...
Yayın tarihi: 4 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/04/ct/durbas.html
Tüm hakları saklıdır.