kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Temmuz 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Dizi suya yazı yazmak sinema ise bir aşk işi

'Emret Komutanım' dizisindeki 'Levent Üsteğmen' rolüyle tanınan genç oyuncu Sarp Levendoğlu tam bir sinema aşığı... Levendoğlu, yönetmenlik hayalini, Türk Sineması'nın geleceğine nasıl baktığını ve yeni projelerini Harper's Bazaar'a anlattı. ..
* 1981 doğumluyum. Ankara'da ortaokulu bitirdim, sonra İstanbul'a gelip Saint Benoit'da okudum. Bilgi Üniversitesi'ne başladım ama devam etmedim. Şimdi Kültür Üniversitesi'nin oyunculuk bölümündeyim. Oyunculuğa 6 yaşında TRT'nin bir dizisinde başladım. Ufak bir roldü.
* Seneler sonra Mustafa Altıoklar'ın yönettiği 'O Şimdi Asker' filminde rol aldım. Ardından 'Lise Defteri'nde baş rollerden birini oynadım. Daha sonra 'Emret Komutanım' dizisinde 80 bölüm oynadım. Bir de film çektik. Yaz sezonu için de bir projede, misafir oyuncu olarak yer alıyorum.

DİZİLERİ İZLEMİYORUM
* Dizi çekmek çok yoğun bir iş! Dizi formatı normalde 45-50 dakikadır, biz 70 dakika çekiyorduk. Yani dizi matematiğinin dışında bir standartta çalıştık. Severek yaptım ama bazen benim de patlama yaşadığım oluyordu. Sinema, tiyatro daha içten işler. Zannedildiği kadar çok para da almıyoruz. Dizi çekmek suya yazı yazmak gibi bir şey. Ama sinema bir aşk işi.
* Dizileri izlemiyorum. Bazen spor ve belgesel kanallarına bakıyorum, haberleri izliyorum. Ama genel anlamda televizyonun saptırıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Mümkün olduğunca magazin yönüne buluşmamaya gayret ediyorum. Duyarsız bir insan değilim ama tahammül edemediğim şeyler var.
* Açıkçası şöyle düşünüyorum; aptal insanlar insanları, akıllı insanlar olayları konuşur. Genelde magazin ağırlıklı tüm programlar saçmalık üzerine kurulu. Bu trend bütün dünyada var tabii, ama bizim halkımız çok bilinçsiz olduğu için kötü etkileniyor bence.

HAYAL GÜCÜM GENİŞ
* Kafamda bazı senaryolar var. İleride yönetmenlik yapmak istiyorum. 'Yıldız Savaşları', 'Yüzüklerin Efendisi' gibi masalsı filmleri değil, daha gerçekçi daha can alıcı hikayeleri anlatmak istiyorum. Daha hayatın içinde hikayeler ilgimi çekiyor. Bu, belki de hayal gücümün geniş olmasındandır.
* 'Babam ve Oğlum', çok bizden bir hikaye ve bu yüzden çok başarılı. 'Ağır Roman' da çok bizden bir hikayeydi. 'Eşkıya' da iyi bir örnek. 'Kurtlar Vadisi' ve 'G.O.R.A' gibi çok gişe yapmış filmler de var ama benim aklımda bu iki filmden de geriye bir şey kalmadı.

BİZDE CESARET YOK!
* Korku filmleri her ülkeye ait olabilir, ama biz kendi malzememizi kullanamıyoruz. Çok kopya ediyoruz. Mesela gulyabani, cin gibi motiflerimizi kullanabiliriz. Ama bunun yerine taklide başvuruyoruz.
* Yavuz Turgul, Nuri Bilge Ceylan gibi kendi anlamlarını yaratan yönetmenler var. Tabii insanlar para kazanmak için ticari filmler çekmek zorunda kalabiliyor.
* Türk Sineması şu anda bütçe ve sayı olarak Fransa sinema endüstrisini bile geçmiş durumda. Bizdeki en büyük eksiklik yaratıcı yapımcı olmaması. Tarihimiz sonsuz hikayeyle dolu. Bir gün adamlar yurtdışından gelip bizden önce İstanbul'un fethini çekecek.
* Biz de fikir yok, cesaret yok! İyi senaryo yazsanız bile tek senaryoya o kadar para harcamak istemiyorlar. "O paraya üç film yaparım" diye düşünüyorlar.
* Eski Yeşilçam günlerine dönülür, sayısız film çekilir diye korkuyordum. Ama TV o seyirciyi aldı. Sinema seyircisi daha entelektüel . Evinde oturup hiçbir şey yapmayan kadın televizyonla tatmin olduğundan, sinemada kaliteyi yükseltme şansımız var.
Haberin fotoğrafları