Hepimiz seçim havasındayız ama...

Politikacıların seçim öncesi vaatleriyle icraatları arasındaki tutarsızlığı bilmek bu seçim arefesinde de kafa karıştırıyor. Lakin mevzu sanat ve kültür olduğunda ortada doğru dürüst bir iyileştirme, yenileme planı ve programı bile yok. Ya da kağıt üzerinde iyi görünen bir maddenin nasıl uygulanacağı konusunda bir detay namevcut sanki. Ya da kendilerine saklıyorlar. Yıllar önce Britanya'da İşçi Partisi ile iktidara taşınan genç Tony Blair mesela, öncelikle sansür ve Video-DVD yasalarını vs. adam edeceğine söz vermiş lakin icraata gelince işi epey ağırdan almıştı. Blair'e yakınlığıyla tanınan ünlü İngiliz yönetmen Stephen Frears'a bu konuları sorduğumda lafı çevirip, başbakanın sağlık sektörüne desteklerinden dem vurmuştu. Şimdinin eski başbakanı neyseki arada bir şeyler yaptı. Batılı refah ülkelerinin bu konudaki kanunu ve nizamı bizden daha iyidir ama Ken Loach, Spike Lee, Pedro Almadovar, Sean Penn, Susan Sarandon misali, sanatçılar kültür mevzularının daha da iyileştirilmesi için mücadeleden sakınmaz. Memlekete dönersek, dünkü Radikal gazetesindeki yazıda; farklı kültür insanları ve dernek başkanlarıyla bu durum konuşulmuş. Sonuç iç karartıcı ve sürpriz değil malesef. Siyasi partilerin seçim beyannamelerinde kültür sanat politikalarının son bölüme alınmış olması bir yana, ortada elle tutulur bir şey de yok. Akademisyen Hasan Bülent Kahraman'ın sözleriyle 'uluşçulukla milliyetçilik arasında anlamsız dar alana sıkışılmış durumda'.

AKP, MHP, DP filan böyle işte. CHP daha açık bu konuda ama... Mesela 'sansürü kaldıracağız' demiş. Nasıl yani?! İKSV'nin Genel Müdürü Görgün Taner'in dediği gibi sevdiği yazarın yeni kitabı veya bir yönetmenin yeni filmiyle heyecanlanmayan birilerinin kültür-sanat politikası ne kadar olabilirse işte....